Yeni eylem plânı hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamış olduğu metinde hukukumuzu etkileyecek ifadeler var. “Kanun, tüzük, yönetmeliğe dair düzenlemeler yapılacak.” dedi. Kanunî düzenlemeler, toplumun iç dinamikleriyle beraber yapılır. Menfi-müsbet hâdiseler olur zaman içerisinde. Bu durumda kanunlaşma sürecine geçilir. Yâni toplumun sorunlarına göre düzenleme yapılır. Bizdeki kanunlar hep bize karşı, değerlerimizle çatışma içinde olmuştur. Avrupa Birliği gibi uluslararası mekanizmalar müdahil olmaya çalışmış, zaman içinde dayatmaya dönmüştür. Şeklî mânâda iyi düzenlemelerden bahsedildi; fakat işin esas kısmına biraz dikkat etmek gerek. Meselâ bir ifadede gayrimüslimlerin kurduğu vakıflarla alâkalı bir şey gözüme çarptı; yönetim organlarının seçilme süreci tekrar düzenlenecekmiş. Bu sürecin takipçisi olmak gerekiyor. Nasıl düzenlenecek mesela? Malûm, burada Fener Rum Patrikhanesi var. Mesela Gezi hâdiselerinde ve sonrasında Türkiye’deki sokak hareketlerini destekleyen STK, dernekler vesaire… Buralar yeni düzenlemeden istifade edip, olumsuz yönde işlere de yol bulabilir. Yine kadına şiddetle alâkalı bir düzenleme var, kadına şiddetin kanun yönüyle engellenme çabası var; fakat bu mevzu da kanun yoluyla engellenebilecek bir mevzu değil.

Hakikaten çok önemli bir şeyin de yeni düzenlemeye dahil edildiğini, altını çizerek söyleyeyim: Memur hakkındaki işkence soruşturmalarına ilişkin zamanaşımı süresi kaldırılıyor. Bu doğru, olması gereken bir şey. Ama hemen akabinde deniliyor ki, “Hak ihlaline sebebiyet verilmesi hâlinde rücû imkânı verilecek.” Bu şununla alâkalı bir şey, Enis Berberoğlu davasında Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz günlerde hak ihlali kararı verdi. Normalde Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararını yerel mahkeme uygulamak zorunda değil. Bunu topluma yanlış yansıttılar. Şöyle deniliyor, “Anayasa’nın hak ihlali gördüğü her hâdisede, Anayasa’nın istediği sonuç elde edilir.” Böyle bir şey yok. Anayasa Mahkemesi bir dosyada hak ihlali kararı verdi diyelim. Yerel mahkeme dosyayı tekrar gözden geçirip, eski kararını tekrar uygulayabilir. Burada, bu karar üzerinden, “Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymayan hâkim, savcıların terfi etmesi engellenir, disiplin durumları gözden geçiriliyor.” deniliyor. Yâni alttan sopa gösteriliyor. Şimdi ülke menfaati için uygulanan gerçek hukukun ruhuna uygun hareket etmek isteyen hâkim ve savcıların hevesi kırılacaktır buradaki düzenlemeyle. Mesela, bir hâkim bir karar verdi. Devlet hâkimin verdiği karar doğrultusunda bir kişiyi mahkûm etti. Yıllarca yattı bir adam, tahliye oldu, beraat etti. Tazminat almak için başvuru yapabiliyor. Bu, kamu görevlisinden rücû edilirse, rüşvet dahil birçok kötü olaya sürükleyecektir. Niye? Oradaki birçok hâkim, savcı ya da herhangi bir memur kendini güvende hissetmeyecek, karar verirken korkak hareket etmek zorunda kalacak. “Beraat vereyim, yarın başım ağrımasın.” diyebilecektir.

Şeklî olarak güzel düzenlemeler var dedik. Öğrenciler de dahil, herkes kendi inancı doğrultusunda “bayram”larda izinli olacak. Bu aslında olmak zorundaydı. Çoğu zaman Müslümanlar bunun olması gerektiğini söylediğinde, lâikliğin ihlâl edildiğinden falan bahsediliyordu. “Tedirginlik” söz konusu oluyordu. İşin içine gayrimüslimler de katılınca “tedirginlik” ortadan kalkıyor demek ki.

Toplantı ve gösteri yürüyüşleri ibareleri de dikkate değer. Son dönemde toplu gözaltına alma durumları oluyordu. İslâmcılardan yana negatif ayrımcılık yapılıyordu bu hususta. “Hilafet istiyoruz!” diyen kişileri “örgüt üyeliği”nden yargılayıp, LGBT mevzularında ise sadece “polise mukavemet”ten alınıp akşam serbest bırakılıyor. Bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerine dair yapılan düzenleme, biraz Müslümanların aleyhine gibi gözüküyor, yine de süreci takip etmek gerek.

Peki bu düzenlemelerde LGBT’lilere yeni haklar verilmesine kapı aralayan bir yön söz konusu mu?

Eylem plânında “sözleşme güvenliği sağlanacak” ibaresi geçiyor. Bu ferdî sözleşme mi, ticarî sözleşme mi, yoksa uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan sözleşmeler mi? Açığa kavuşturulması lâzım.

Muğlak yani?

Evet. Bir de saha tecrübesi yönüyle meseleye bakıldığında, pek Müslümanların hayrına değil bu düzenlemeler. Ortada bir de şöyle bir durum var; kanunu insan için yaparsın. Bunu da gelişen şeylere göre ihtiyaç hâline geldiği için tatbik edersin. Kanunda yerellik ilkesi diye tarif edilir bahsettiğim şey. Bizde hep uluslararası müesseselerden çekinilmesi sebebiyle yapılıyor. Yanlış olan bu. Mesela AİHM kararlarındaki eleştirilere yönelik, “Bakın, siz şunu olumsuz gördünüz biz hemen düzelttik.” deniliyor. Daha sonra bunlarla ilgili raporlar düzenleniyor. Toplumun mayası İslâm, o zaman Müslüman Anadolu’nun menfaatine göre düzenleme yapılsın. Burada tam zıddı bir şey söz konusu. Biz kanunu kendi insanımız için değil, Avrupalı istedi diye değiştiriyoruz. Sıkıntının özü burada. Toplantı ve gösteri yürüyüşüyle ilgili “ifade hürriyetine dayalı iyileştirme faaliyetleri yürütülecek” yazıyor düzenlemede. Tamam biz bunu sahada nasıl göreceğiz? Bir Müslüman “Hilafet istiyorum!” deyince ifade hürriyeti olarak kabul ediliyor mu? Ediliyorsa “terörle mücadele” tarafından neden alınıyor bu adam? Demek ki edilmiyor, üstüne “Örgüt üyeliği”ne kadar götürülüyor olay. LGBT olayında bunu yapabiliyor musun? Hiçbir LGBT mensubunun terörle mücadele tarafından alındığını gördün mü? Hayır!

Kâbe’ye hakaret ediyorlar. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik”ten ceza verebiliyorsun.

Maalesef. Son olarak da şunu söyleyeyim, bu hususta bir kanunlaşma süreci olacaktır. O kanunlaşma süresinde işin rengi daha belli olacak. Bu İnsan Hakları Eylem Plânı’nın takipçisi olunmalıdır!

Baran Dergisi 738.Sayı