Geçtiğimiz günlerde Alman devlet televizyonu ARD’de, “Kemal Atatürk Alevileri Nasıl Öldürdü” başlıklı bir belgesel yayınlandı ve M. Kemal, Hitler’e benzetildi. Bu husus ile alâkalı yorumunuz nedir?
Bu mesele aslında iki ülkenin düşünce ve ifade özgürlüğü açısından birbirlerine ne kadar uzak olduklarını göstermektedir. Çünkü gelişmişlik seviyesi bakımından bizim bugünlerde bulunduğumuz seviyeyi, Almanya 1946 yılında terk etmiştir. Almanya, 1946 yılında Hitler’i ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ni tarihe gömerek farklı bir seviye yakalamıştı.

Ben hadiseye, Alman devlet televizyonunda yayınlanan belgenin sahihliği açısından bakıyorum. Yayınlanan belge gerçek midir, değil midir? Yayınlanan belgeselde bahsi geçen 7 Ağustos 1937 tarihli resmî evrak, bizim resmî kayıtlarımızdan alınma, arşivden alınmış. Bundan birkaç yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da araya girmesiyle Dersim ile alâkalı arşivler kamuoyuna açıldı. Şu anda o arşivlerden herhangi bir belgeyi çıkartıp, dünyanın herhangi bir yerinde kullanabilirsiniz. Ben öncelikle belgenin sahihliğinin tartışılması gerektiği ve Almanya’da yayınlanan bu belgeselin Türkiye’de yeterince tartışılmadığı kanaatindeyim. 5816 sayılı kanundan dolayı insanların üzerinde bir baskı var. Bundan dolayı da 1937-1938 yıllarında Dersim’de gerçekleşen hadiseler Türkiye’de yeterince tartışılamadı. Kamuoyu bu konuda yeterli bilgiye sahip değil. Eğer kamuoyu bu yıllarda Dersim’de neler olduğunu gerçekten bilse, Alman devlet televizyonunda yayınlanan belgesele daha farklı bir tepki verir yahut tepki vermez.

Okurlarımızın hatırlaması bakımından, 1937-1938 yıllarında Dersim’de yaşananları özetleyebilir misiniz?
Bu yıllarda Dersim’de yaşanan hadise gerçek bir soykırımdır; fakat bu soykırımın sorumlusu devlet değil, doğrudan doğruya Cumhuriyet Halk Partisi tüzel kişiliğidir. CHP bir açık gözlülük yaparak Türkiye kamuoyunu yanlış yönlendirmeye ve kandırmaya çalışıyor. CHP başka konularda hep kendisini öne çıkarırken, sıra Dersim olaylarına gelince sorumluluğu kendi üzerinden devletin üzerine atmaya çalışıyor. Bu olayın sorumlusu Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Kayıtlara göre 15-16 bin civarında; fakat fiili kayıtlara göre 25 binden fazla insan çoluk, çocuk, genç, yaşlı, kadın demeden Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi tarafından kimyasal gaz kullanılarak, insanlık dışı metotlarla acımasızca öldürülmüştür. Zaten bahsettiğimiz 7 Ağustos 1937 tarihli ve M. Kemal imzalı belgede de Almanya’dan gaz sipariş edildiği görülüyor. Böyle bir belgeye karşı söylenecek çok bir şey de yok.

Dersim’de yaşananları insan havsalasının alması, vicdanı yerinde bir insanın bunları kabul etmesi imkânsız. Burada hangi dinî grubun, hangi etnik grubun katledildiğinin hiçbir önemi yok. Katledilen, insandır neticede. Mehmet Bekaroğlu bir dönem bu hadiseyi gündeme getirmişti; fakat sonradan CHP’den milletvekili oldu ve sanıyorum ki partisinin tepkisinden korktuğu için bir daha bu konuyu açmadı. Kendisi psikiyatrist… 1937-1938 yıllarında Dersim harekâtına katılan bir asker, yaşlandıktan sonra Bekaroğlu’na gitmiş tedavi olmak amacıyla. Çünkü o dönemde yaşadıkları ve yaptıkları kendisinde ruhsal bozukluklar oluşturmuş ve artık buna dayanamayacak hâle gelmiş, vicdanı kaldırmamış yani bir yerden sonra. Mehmet Bekaroğlu, “Nedir seni rahatsız eden?” diye sormuş. Adam cevap vermiş: “Ben askerken Dersim’deydim. Komutanlardan gelen emir sebebiyle, kurşun zayi olmasın diye yaşı çok küçük çocukları meşe odunlarıyla kafalarına vurarak öldürdük, bu beni çok rahatsız ediyor ve ben artık buna dayanamıyorum.” demiş. Bunu da Mehmet Bekaroğlu bizzat kendisi anlatıyor kamuoyuna, isim vermeden. Velhasıl yaşananların özeti aslında budur. Bu anlamda Alman devlet televizyonu, yayınladığı belgeselde Dersim’le alâkalı doğru şeyleri söyledi.

 Stefan Ihrıg “Atatürk In The Nazi Imagination” isimli bir kitabı var, Türkçeye “Atatürk ve Naziler” olarak çevrildi. Kitapta Almanya’daki Nazizm, İtalya’daki Faşizm, İspanya’daki Falanjizm ve Türkiye’deki Kemalizm arasındaki bağlantılar ve benzerliklerden bahsediliyor. Bu hususta neler söylemek istersiniz?
Evet, bu dört ideoloji arasında birebir benzerlik ve karşılıklı etkileşim var. Bahsettiğimiz kitap aradaki bağlantıları, benzerlikleri ve etkileşimleri delilleri ile birlikte ortaya koyması bakımından bu hususta bir otorite mahiyetindedir. Kitabın iddiasına göre ve Alman kayıtlarında görüldüğü kadarıyla Nazizm, ülkemizdeki Kemalizm’den aşırı derecede etkilenmiş. Hatta şunu söyleyebiliriz: Adolf Hitler ve Nazi ideolojisi âdeta Kemalizm’in çırağıdır. Kemalizm’den aşırı derecede etkilenmişlerdir.

Adolf Hitler 1924 yılında darbeye teşebbüsten yargılandı ve mahkemede bir beyanı var. “Ben M. Kemal ve Mussolini’den çok etkilendim.” diyor. Mahkeme kayıtlarında ve dönemin gazetelerinde bu beyanlar bulunabilir. Mussolini ve Hitler’in ortak yanıdır M. Kemal. “M. Kemal bizim hocamızdır, M. Kemal bizim için rol modeldir.” mealinde beyanları var ikisinin de. Yine mevzubahis kitapta belge ve delilleriyle birlikte bu beyanlara ulaşılabilir.

Aradaki benzerliklere bir örnek vereyim. Mesela İspanya Falanj Partisi’nin sembolü beş ok, CHP’nin sembolü ise altı ok. Sembolleri aynı, lideri yüceltmesi aynı, her şeyi aynı. General Franco’ya İspanyol faşistleri “El Caudillo” der, “büyük önder” demek bu. Bu da Türkiye’de kullanılan ibarelerle birebir aynı, burada da “ulu önder” diyorlar. Buradan tekrar başa dönecek olursak, birisi çıkıp belge doğru mu yoksa değil mi; onu açıklasın! Alman devlet televizyonunda yayınlanan bu belgesele tepki verenlere dikkat edin. Sadece CHP ve ADD uzantılı kişiler tepki verdi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de bir açıklama yaptı; fakat prosedürle ilgili bir açıklamaydı bu.

CHP ve ADD’nin belgeselle alâkalı olarak Alman Adliyesi’ne suç duyurusunda bulunacaklar. Bunun hukukî boyutu hakkında da bilgi verebilir misiniz?
Neticesini söyleyeyim bunun. Yüzde 99.9 hiçbir şey çıkmaz bundan; hatta Dersim hadiselerinde insan hakları ihlâlleri ve katliam yapıldığını ispat eden yeni şeyler çıkar ortaya. Dolayısıyla bundan CHP’nin lehine hiçbir şey çıkmaz. Aksine aleyhine şeyler olur. İnşallah da böyle olur. İnşallah müracaat ederler ve yıllardır üzeri örtülen hakikat açığa çıkar.

Teşekkür ederiz.
Rica ederim, kolay gelsin.


Baran Dergisi 674. Sayı