1972 kayseri doğumlu. Kitap Haber, Merdiven Şiir ve Hece dergilerinde vazifeler üstlendi. Şu günlerde, arkadaşlarıyla birlikte Melâmet adlı şiir, düşünce ve aksiyon dergisinin hazırlıklarını yapıyor. Şiir ve poetika üzerine yoğunlaşan kitapları bulunmakta. 2005 TYB şiir ödülü sahibi.
•Frankfurter Allegemeine Zeitung''un eski editörlerinden Udo Ulfkotte (kendisi de CIA hesabına gazetecilik yaptığını itiraf etmiş bir gazeteci) ile Yani Şafak gazetesi, CIA hesabına çalışan gazeteciler konusunda bir söyleşi gerçekleştirdi. Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde CIA hesabına çalışan gazeteciler olduğu hakkındaki bu söyleşi her nedense Türkiye’deki birçok kesim tarafından görmezden gelindi. Bu sükût ikrara dair midir?
“Parayı Verdi Düdüğü Çaldı”… Bu söz size Nasreddin Hocamızın fıkrasını hatırlatıyor ama Frances Sunders’ın kitabını da hatırlatmalıydı. Yeni bir durum değil. CIA, özellikle İkinci Paylaşım Savaşı sonrasında pek çok ülkede kritik şair, yazar ve gazetecileri çok çeşitli şekilde fonlamıştır. Doğrudan kullandığı isimler de vardır. Sizin söz ettiğiniz durum böyle bir şey. Fakat asıl odaklanılması gerek doğrudan değil dolaylı kullanımlardır. Saunders, kitabında çok farklı örnekler verir. Etkili bir dergi çıkarmak mesela. Encounter dergisi böyle bir dergidir. Nabakov, Borges, Toynbee, Bertrand Russell gibi isimler bu dergide yazar. Faturalarını ödeyen CIA’dır. Çehov’un kitaplarını basan Çehov Yayıncılık da böyledir geçmişte. Ressam Jackson Pollock’un durumu, acıklı bir başka bahistir. ABD, resim sanatının merkezini New York’a taşımak için onun adını parlatır ama bu bir kurgudur. Örnekler çok.
Bu günlerde insanlar gazete ve gazeteci maniasına yakalandığı için şair ve yazarlardan çok gazetecileri tercih etmeleri normaldir. Zaten gazete ve gazeteci hastalığını da kimin yaydığı konusu ayrıca önemli.
•CIA hesabına çalışan gazetecileri hangi özelliklerine bakarak tanıyabiliriz?
Kim size aşırı özgüven aşılayıp siyasî, toplumsal, askerî, ekonomik gerçekleri fanteziye çeviriyor ve emarelerinin bile olabilmesi için 10 yıl çalışmak gereken işleri hemen olabilecekmiş gibi gösteriyorsa… 
•Türkiye özelinde meseleyi ele alacak olursak, CIA hesabına çalışan bu gazetecilere karşı devlet yahut STK planında nasıl bir mücadele verilmelidir?
İşinin ne olduğunu doğru tayin edip bu işin çok zaman alacağı bilgisiyle hareket etmek en doğru yoldur. Yoksa şu sizin söyleşiniz bile işle değil de ayrıntıyla uğraşmak anlamına gelebilir. Ayrıca, ne bekliyorsunuz ki CIA ya da KGB… 1970’ler mesela KGB aynı şeyi Türkiye’de sol tandanslı romancı ve şairlerin kitaplarını Rusya’da binlerce basıp telifini yasal yollardan göndererek yaptı. 
•Biz, hükümete yakın çeşitli yayın organlarında bile bu şekilde görevlendirilmiş kimi gazetecilerin çalıştığını düşünüyoruz. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu gayet normaldir. Şaşırmayı önce bırakmak lazım. Siz onları bilirsiniz ve satrancı ona göre oynarsınız. Bunun yolu çoktur. Osmanlı’da siyakat yazı biçimi neden vardır mesela. Yol bulacaksınız. Siz de oynayın. Koca devletin bu konuda safça hareket etmesi düşünülemez. En iyi yol, kendini güvende ve güçlü hisseden ve bunu kullananı derhal görevden almaktır.
•Türkiye’deki birçok büyük yayın organında cirit atan bu ajanlar temizlenmeden sizce sosyal ve siyasî problemler halledilebilir mi?
Temizlenmeyi ummak saflık olur. Asla tümden bitmez zaten. Bu nedenle herkesi bilip amaçlara göre kullanmaya çalışır büyük devletler. İngilizler Ludwig Wittgenstein ve arkadaşlarını MI5’te kullandı. Kimberley Kornish’in Linz Yahudisi’ni okuyun mesela. Pek açık anlatır.  
Temel doğru şu, ajanlarla yaşamayı öğren… Bu işler ciddi birer oyundur. “Temizleyip de işleri öyle düzelteyim”, dersek çok beklersin. Hainler de çok işe yarar. Tarihte örnek çok. Siyaset oyununda hamle çeşitleri sonsuzdur. Çinlilerin 36 Gizli Strateji’sini azıcık bilirseniz hala geçerli olduğunu görürsünüz. Biz buralara sonradan geldik. Rahat yaşamayı umarsak kaybederiz. Daha önemli mesele, konfor istemeyen, bilinçli ve mücadeleci insanların varlığıdır. Oyunlar olur hep. Karşı oyunu, sanki karşı oyun değilmiş gibi kur ve işine bak…