Türkiye ve Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’de yaşanan kavganın temeli nereye dayanıyor?

Türkiye ve Yunanistan arasındaki kavga Lozan’a dayanıyor. Lozan’da Türkiye’nin aleyhine alınan kararlar var. Doğal olarak Türkiye bunu kabul etmiyor, kabul etmediğinden dolayı sorun çıkıyor. Türkiye, Lozan’da aleyhine olan kararları kabul ederse sorun çıkmaz.

Bu şartlar altında Lozan Antlaşması üzerine konuşup, meseleyi anlamak gerekiyor değil mi?

Elbette. Lozan Antlaşması defalarca delindi ve değiştirildi. Lozan Antlaşması yeniden ele alınıp, Türkiye aleyhindeki maddeler değiştirilmelidir.

Uluslararası hukuk açısından bunun nasıl bir karşılığı olur?

Bu defalarca yapılmış bir şey. Bir anlaşma yapılır, sonrasında taraflar anlaşmaya uymazsa fesh edilir ve yeni bir anlaşma yapılır. Türkiye’de bazı insanlarda şöyle bir endişe var; “Türkiye Lozan’ı reddederse, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı tehlikeye girer ve diğer ülkeler Türkiye’yi tanımaz.” bu mantık dışı ve akılsızca bir endişe. Türkiye, dünyanın en güçlü ve saygın ülkelerinden biridir. Lozan’ı tanıyıp tanımamakla hiçbir alâkası yok. Lozan miadını doldurmuş bir anlaşmadır. Aleyhimizdeki maddelerle yaklaşık yüzyıldan beri Batı’ya karşı Türkiye’ye “uşak” muamelesi yapmış bir anlaşmadır.

Lozan’ı niçin savunup, değiştirilemez bir tabu olarak görüyorlar?

Çünkü, Lozan Türkiye’nin Batı’ya karşı esaretinin belgesidir. “Yurtta sulh, cihanda sulh” demenin anlamı budur. Biz, “Sizlere sorun çıkarmayacağız, bu anlaşmayı tanıyoruz ve her dediğinizi yapacağız.” yaklaşımının sonucudur. Nitekim halifeliğin kalkmasıyla birlikte İngiltere Avam Kamarası’nda Lozan tanınmıştır. Türkiye’nin tanınma sorunu yok. Fakat, bizim bazı cahil bürokratlarımız “Lozan’ı reddedersek, Türkiye’nin başına iş açılacak.” zannediyor. Türkiye Lozan’ı tanımazsa hiçbir şey olmaz. “Tanımıyorum kardeşim” dersin ve yoluna devam edersin. Türkiye’ye bu yüzden ambargo koyulacak, ekonomik yaptırım uygulanacak diye bir şey söz konusu değil.

Yunanistan’ın bugün Türkiye’ye karşı tehditkâr durmasında Fransa’nın dahli olduğunu görüyoruz. I. Dünya Savaşı sonrası Milli Mücadele sürecinde Yunanistan’a arka çıkan devlet İngiltere’ydi, bugün Fransa arka çıkıyor.

Bir kere Kurtuluş Savaşı sözünü reddetmeliyiz. Biz, Yunanlılara esir olup, kurtulacak kadar basit ve küçük bir millet değiliz.

Kesinlikle.

Milli Mücadele dönemi dememiz gerekiyor. Bu kelimeyi düzgün olarak kullanmak lâzım. Yunanistan’a karşı bağımsızlık savaşı verip de, Kurtuluş Savaşı dememiz kendi kendimizi aşağılamak oluyor. İstiklal Savaşı da yanlış bir ifade. Bunun adına Milli Mücadele dememiz gerekiyor. Yunanlılara karşı gösterilen Milli Mücadele. Bu kadar basit. Yunanlılarla defalarca savaştık, en sonunda yenerek onları denize döktük. Fakat cephede savaşı kazandığımız halde anlaşma masasında savaşı kaybettik. “Lozan bir hezimettir.” Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlığın sebebi de, Türkiye’yi hâlâ eski, aleyhindeki duruma sokmak istiyorlar. Türkiye artık kabuğunu kırdı, eskiden olduğu gibi Avrupalıların şamar oğlanı değil. Türkiye bağımsız bir politika uyguluyor. Kendi menfaatlerini kolaylıkla savunabiliyor. Batılı ülkeler istiyorlar ki, Türkiye eski Türkiye olsun, uşağımız olsun, şamar oğlanımız olsun, her dediğimizi yaptıralım.

I. Dünya Savaşı sonrası Yunanistan İngiltere tarafından bir müddet desteklendi fakat Yunanistan’da kralcılarla cumhuriyetçilerin arasındaki savaşı cumhuriyetçiler kazandı. Venizelos kazandı. İngiltere, Yunanistan’a karşı çıktı. Savaşın son döneminde hiçbir silah yardımında bulunmadı. İngiltere başlangıçta Yunanistan’ı Osmanlı’ya saldırması hususunda destekliyordu. Fakat iktidar değişikliği sonrasında İngiltere Yunanistan’ın aleyhine geçti ve Türkiye biraz daha kolay bir zafer elde etti. Biz, İngiltere ile I. Dünya Savaşı’ndan sonra ve Milli Mücadele yıllarında hiç savaşmadık. Fransızlar, Ermeniler ve Yunanlılarla savaştık, başka kimseyle savaşmadık. Savaşta üçünü de yendik fakat barış masasında Sevr’e çok yakın, benzer Lozan Antlaşması’nı önümüze koydular. Maalesef Türkiye’yi temsil eden Haim Nahum gibi Yahudiler ve İsmet İnönü, büyük bir hezimete, Lozan Antlaşması’na imza attı.

Şöyle bir şey de var; Sevr’i ortaya sürüyorlar ve “Lozan büyük bir başarıdır.” demeye getiriyorlar işi. Sevr imzalanmış bir anlaşma değil.

Sevr, padişah tarafından onaylanmış bir anlaşma değil. Sevr’in öne koyulmasının sebebi, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek. Sevr Antlaşması’yla Lozan Antlaşması’nın neredeyse yarısı aynı. Kelimesi kelimesine, noktası noktasına aynı. Sevr’de kabul ettirilen birçok maddenin aynısı Lozan’da da vardır, birkaç tane değiştirilmiş madde hariç. Bunun haricinde Sevr Antlaşması ve Lozan Antlaşması arasında noktası virgülüne varıncaya kadar çok sayıda aynı madde var. Az önce de söylediğim gibi ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar. Ölüm Sevr, sıtma Lozan. Lozan çok aleyhimizde olan bir anlaşma. Bunları yaparak Lozan’da Türkiye’yi çok kötü bir duruma düşürdüler. Lozan Türkiye’nin alnına vurulmuş kara bir damgadır.

Bugün ne yapılması gerekiyor? Türkiye ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de masaya oturacağı konuşuluyor. Siz de bir denizci olarak bu hususlarda bilgi sahibisiniz.

Çok basit. Türkiye, Lozan’daki anlaşmaları tanımıyorum derse, kimsenin itiraz edeceği, yaptırım uygulayacağı bir durum yok. Türkiye Lozan’da aleyhine alınmış olan kararları tanımamaktadır. Zaten Lozan’da alınan kararların yarısı değiştirilmiştir. Örneğin boğazlar konusu, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirildi. Suriye sınırı, Hatay’ın alınmasıyla değişti. İtalya, On İki Ada’yı Yunanlılara bıraktı. Türkiye, “Ben Lozan’ı tanımıyorum, yeni bir anlaşma yapılmasını istiyorum.” diyebilir. Lozan’da Ege’deki karasuları üç mildir. Üç mil içindeki bütün kayalık ve adacıkların hepsi Türkiye’ye verilecekti, bunun için bazı kayalıkları Türkiye aldı ama sonrasında Yunanistan karasu sınırlarını altı mile çıkardı. Türkiye’nin aleyhinde bir durum bu. Türkiye şu an üç mil olan adacıkları alabilir, eğer altı mil olursa, altı mil boyunca bütün adacıkları alması lâzım. Kısaca Lozan, miadını doldurmuş, güncellenmesi şart olan bir anlaşmadır. Türkiye’nin Lozan hükümlerini reddetmesi ülke menfaatleri açısından çok önemlidir. Türkiye bunu yaptığı zaman kimse Türkiye’ye yaptırım uygulayamaz. Türkiye Lozan’ı tanımıyorum diye deklare etti, BM’den mi atılacak, NATO’dan mı atılacak, böyle bir şey söz konusu değil.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan bütün barış anlaşmaları değiştirildi yahut güncellendi. Bir tek Lozan kaldı.

Evet, çok doğru. Biz de bunu akılsızca, mantıksızca kabul ederek kendi aleyhimize karşı bir tutum içine giriyoruz. Devlet idaresinde bulunanlar bu düşüncesizliği, bu mantıksızlığı hâlâ kabul ediyorlar. Bunu anlamak mümkün değil. Bunu şöyle izah edebiliriz, Türkiye’yi ele geçirmiş olan Siyonist güçler, eski statünün devamı için Lozan’ı savunuyorlar, bunun başka bir izahı yok.

Türkiye’de Siyonist güçlerin hâkimiyeti hâlâ devam ediyor mu?

Elbette ediyor. Hükümet tamamen Tayyip Erdoğan’ın elinde ve bütün bürokrasiyi kendi gücüyle mi idare ediyor, hayır. Türkiye’nin Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteleri, yargısı, silahlı kuvvetleri hâlâ Siyonist güçlerin etkisi altındadır. Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa Siyonistlerin gücünü büyük bir oranda azaltmıştır. Ama azaltması demek tamamen ortadan kaldırıldığı anlamına gelmez.

Şu an Mısır’dasınız değil mi?

Evet.

Bu vesileyle şunu sormak istiyorum; Mısır halkının Türkiye’ye karşı tutumuyla devletin tutumu arasında bir fark gözlemliyor musunuz?

Ben limandayım, çok fazla halkla iç içe değilim fakat Mısır televizyonunu izliyorum. Mısır televizyonları tamamen devletin elinde ve sürekli Türkiye aleyhinde propaganda yapıyor. Zannediyorum bu propaganda o kadar göze batıyor ki, Mısır halkı televizyon seyrettikçe mevcut hükümetten nefret edip, Türkiye’ye yakınlaşıyor. Buradaki televizyonlar farkında olmadan Türkiye’ye hizmet ediyor. Türkiye’nin aleyhinde konuşarak, Türkiye’ye hizmet ediyorlar. Aşırı derecede Türkiye düşmanlığı var. Bizim geçmişte TV’de gösterdiğimiz Batı hayranı, Arap düşmanı ve İslâm düşmanı yayınlar vardı, şimdi aynısını Mısır televizyonlarında görmek mümkün. 1980 yılında Türkiye ne ise, Mısır şu anda o. Sadece televizyon siyah beyaz değil renkli. Bunun haricinde her şey aynı.

İnşallah dediğiniz yönde bir değişim olur. Lozan ile alâkalı ekleyeceğiniz, önemli gördüğünüz bir husus var mı?

Lozan Antlaşması’nın gündeme gelmesi, tartışılması, gerçeklerin ortaya çıkmasına vesile olacak. Güzel bir gelişme olarak görüyorum. Türkiye’deki tabular, bazı faşist uygulamalar bu sayede ortaya çıkacak, anlaşılacak. Ülkemizi Batılılara karşı satan insanlar nasıl satmışlar ortaya çıkacak, gerçekler daha net bir şekilde anlaşılacak.

İnşallah. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

Baran Dergisi 713.Sayı