Ekonomide yaşananlardan ders çıkarıyor muyuz?
Yaşadığımız krizlerden ders çıkarırız. Aynını bir daha yaşamayız ama başka krizler çıkarırız. “Maşallah” bu bizim özelliğimiz. Mesela Türkiye’de şu an reel sektörde darboğaz yaşanıyor. Bu boyutta olanı daha önce yaşanmamıştı. Cumhuriyet tarihinde bir ilk. Geçmişte bankacılıkta yaşanan kriz sonrası bankalar toparlandı, uslandılar. Şimdi bankacılık krizi yaşanmıyor.

Sıcak parayla idare edilebilir bir süreç mi bu?
Sıcak para herhalde bizi son otuz yıldır idare eden bir ihtiyaç. İdare etmesinde bir sıkıntı yok da çok akışkan ve dinamik bir sermaye tipi olduğu için ani çıkışlarında kur sorunu yaşanıyor. Yapılacak işlerin finansmanında uygun veya mecburi bir seçenek olarak görülebilir ancak buna mecbur olmamak için Türkiye’de yatırım zemininin iyi olması lazım. Yatırım ortamı iyi değil, hiçbir zaman da iyi olmadı. İnsanımız yaratıcılığa değil, üretmeye inanıyor. Halbuki tasarım, inovasyon, marka, teknoloji artık üretmekten çok daha önemli hale geldi. Fakat siyasetçimiz, iş insanımız, ticaret erbabımız hep üretmeye kilitlenmiş. Bugün parayı kazandıran tasarım, lojistik, pazarlamadır. Fakat biz biraz sabırsızız. Firmalarımız diyor ki, “illa ben göreyim”. Yahu sen yatırımı yap da neslin görsün, evladın görsün.
 
“İnşaat Katma Değer Değil, Kolaya Kaçılıyor”
Son krizle inşaat sektörüne dayalı bir ekonomik modelin sürdürülemez olduğu anlaşıldı mı?
İnşaat 2000’li yılların başında bir ihtiyaçtı. 1999 depremini yaşadık mesela. Statik olarak yapılarımızın uygun olmadığı anlaşıldı. Sonra onun gazıyla ilerledik, süper işler yaptık. İnşaatı öğrendik maşallah. Fakat biz kolay işleri yapmayı seviyoruz. Fabrika kurmakla yapmak arasında tercih söz konusu olduğunda inşaatı tercih ediyoruz. Şehirlerin merkezinde olmasa da iş erbabımız fabrika, AVM gibi projelere yöneliyor. Sanayicilik ise zor. İthalatın yüzde 85’inden fazlası hammadde alımına dayalı. İşçi, çimento, arazi vs. kolay. En kötü belediyeyle uğraşıyorsunuz. Kaliteli inşaatlar da yapılıyor; fakat bu, gerçek bir “katma değer” değil. Kafalar karışık. Bundan da ancak canımız acıyınca ders çıkaracağız. Yakında acır, merak etmeyin. Yine de bunlar olumlu şeyler. Canı acıtmadan öğrenemiyoruz. Terli iken soğuk su içildiğinde hasta olunduğunu öğrenmek gibi. Bizim insanımız başkalarının yaşadıklarından değil de kendi başına geldiği takdirde ders alır.
 
“Siyaset, Kendisini Tehdit Eden Unsurları Dinlememeli”
Türkiye mevcut şartları nasıl aşabilir?
Şartları lehine çevirmek kolay. Türkiye kendini buna mecbur edip 30-40 yıllık siyasi yapıyı arkasına almış olan unsurları artık dinlemezse mümkün. Kapasitesi yetmediği halde “illa benden alınsın” diyerek ithalat vergilerinin yükselmesine yol açan, gümrük duvarlarının yükselmesine sebep olan, mal ve hizmet üretiminin kaliteli hammaddeye ulaşmasını engelleyen unsurlar var. Bunları biliyoruz, en fazla elli, bilemedin yüz isim var. Bunlar çok sayıda insan çalıştırıyor. Sürekli siyaseti tehdit ediyorlar. “Bak yoksa bunlar işsiz kalır” diye... On sene sonra bunların teknolojisi eskiyecek, hayatları sona erecek. Bizim dış rekabette güçlü olmamız lazım. İç rekabette değil. Yabancı rakiplere karşı bunları korumak için attığımız her adımda Türkiye geriye gitti. Ayakkabı sektöründen tekstil sektörüne kadar. Ne oldu ayakkabı üreticisi? O kadar destek verildi, yabancı markalara yüzde 50 gümrük vergileri konuldu ama ayakkabı firmaları tek tek batıyor, hüsranı görüyorsunuz. Dört yıldır korundukları halde anlaşıldı ki böyle olmuyormuş. Kaliteli mal üretmemiz lazım. Bu şirketleri şişmanlattık, kas yaptırmadık. Şimdi hareket edemeyecek halde.
 
“İstismarcı Firmalar Yok Olacak”
Yeni ekonomik programı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu programı gerçekçi buluyorum; fakat devrim niteliğinde bir şey vadetmiyor. Türkiye ekonomisinin bundan sonra başka bir modelde büyüyeceğine dair bir ışık vermiyor. Yani çok hızlı büyüme sevdasıyla ekonomik parametreleri bozduğumuzu anlamış olan bir program. Büyüme fazla yüksek değil, enflasyonla mücadelede sabırlı, işsizlikle mücadelede gerçekçi bir tablo ortaya koyuyor.

Tasarruf yönünden değerlendirirsek?..
Kamuda tasarruf hususunda fazla bir şeye rastlamadım. Darılmasınlar ama faiz dışı hedefi çok düşük. Demek ki, faiz ödemeleri hariç, cari harcamalar tüm hızıyla devam edecek. İnsanımız üzülmesin. Bunlar, sağlıklı saha temizliği için fırsat. İyi zamanlarda piyasayı bozan şirketler maalesef oldukları gibi kalır, kötü zamanda piyasayı bozan şirketler yok olur. Altyapısız, nitelikli insan kaynağıyla çalışmayan, gümrük duvarını yükselten, sanayi ve ticaret odalarına baskı yapan istismarcı firmaların önemli bir kısmının bugün-yarın yok olduğunu göreceğiz. Bu durum 18-19 ay sürebilir.

Söyleşi: Cumali Dalkılıç
Baran Dergisi 616. Sayı