Ekonomist Uğur Civelek, ekonomi gündeminde mevcut tartışmalı hususlarla alâkalı olarak BARAN’a konuştu. Civelek, Kurallara dayalı piyasa anlayışının ortadan kalktığına dikkat çekti. Civelek, şu başlıklar altında değerlendirmelerde bulundu;
 
MB Başkanı’nın Görevden Alınması İsabetli
Türkiye “kurallı piyasa” anlayışıyla sorunlarını çözebilir mi? Hayır çözemez. Bu samimiyetsizlikten uzaklaşması lazım. İkincisi, bu Batı’nın yörüngesinden de uzaklaşmak anlamına gelir. Şu an iktidar MB’nin bağımsızlığı meselesini pas geçmekte haklı. Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığıyla çalışacağı koşullar yok. MB başkanının görevden alınması kararını da isabetli buluyorum. Gerçekleri önümüze koyalım. Yanlış demiyorum; ama başkan değiştirip de “kurallı piyasa”ya devam oyunu da oynanmasın. Bu piyasadan uzaklaşma isteniyorsa başka yapılması gereken şeyler de var. Onlar yapılmaya başlandığında Batı’nın yörüngesinden de uzaklaşılmaya başlanacak. Kendi gerçeklerinle yüzleşmek zorunda kalırsın. O zaman liderlik var mı yok mu belli olur. Halka doğruları anlatmak zordur bu dönemde. Zor olan şimdi ispat edilecek. Kurallı piyasa anlayışı dünyada çalışmıyor. Tiyatro yani bol miktarda manipülasyon yapılıyor. Bu oyunda figüran mı olacağız yoksa kendi oyunumuzu mu kuracağız?

“Süreç ‘Kurallı Piyasa’yı Ortadan Kaldırdı”
Biz dünyada ne olup bittiğini dikkate almadan Türkiye’yi sağlıklı konuşamayız. Dünya çok hasta. 1995’ten bu yana eğilimler sürdürülebilir değil. Politikalar geleneksel değil. Bu süreç kurallı piyasa anlayışının çalışma şansını ortadan kaldırdı. MB araç bağımsızlığını da fiilen ortadan kaldırdı. Krizler kronikleşti. Önce Asya-Rusya kriziyle başladı; derken 11 Eylül. Sonra küresel krizler turnikesine girdik. Birçok şey müdahale ile yönlendiriliyor. Aman bir sıkıntı olmasın deniliyor. Çünkü dünyadaki düzen de çok kırılgan. Bu tabiî ki gerginlik de yaratıyor. Son on yıla bakarsanız, yaptırımların kademeli artırıldığını gördük. Özellikle Batı cephesinden. Çünkü aciz. Güçlenen karşı tarafın bunu bir şekilde dizginlemesi lazım. Diğeri ise MB’larının avantajını sanki piyasalar çalışıyormuş gibi buradan yemeye kalktı. Yeniden ‘balonculuk’ dışında bir şey yapılamadı ve sorunları ağırlaştırdılar. Bu süreçte Trump “Korumacılık” kartını devreye soktu; “Ticaret Savaşları”... Bu savaşlarla şunu amaçladı; karşı tarafın güçlenmesini engelle, yaptırımları devreye sok. Karşı tarafı bölmeye çalış. Bunların hiçbiri dikiş tutmuyor.

“Ölü Diri Gibi Gösteriliyor”
Dünyada yaşanacak ekonomik sarsıntılar karşısında Batı’nın da dayanacak gücü yok. Çünkü onlar finansal sistemi kontrol ediyor. Sistem çöktüğünde borçlar ödenemeyecek. Finansal sistemi kontrol edenlerin gücü de buharlaşacak. Caydırıcılıkları kalmayacak. Onun için ölüyü diri göstermek, kırılganlığı gizlemek, şimdilik iki tarafın da işine geliyor. Ama bir yerden sonra film kopacak. Dünya çok hasta çünkü... Çok kutuplu bir dünyaya gidiyoruz. Sorunlar ağır. Bir hırlaşma, bir ateşkes... Aman sistem çökmesin. Geçen yılın son çeyreğinde İran’la ateşkes 180 gün sürdü. Mart geldi çözülmedi; aksine ağırlaştı. Bu sefer yine gerginlik tırmanmaya başladı. Osaka’da yine İran hariç ateşkes... Ama dünyanın gerginliğe tahammülü yok. Artık parasını gelişen ekonomilere götürüp sıcak paradan para kazanacakları enayi kalmadı. Var havası yaratıp yerleşikleri tavaya oturtmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin son birkaç haftadır gördüğü oyun bu.

“Finansman Bulunamıyor”
Şu anda yaptığımız iki tarafın da arasında durmaya çalışıyoruz. Bu politika iflas etmeye mahkûm. Tepkisel tavırlar koyuluyor. Türkiye doğrudan yatırım istiyor. Yüksek katma değerli ürün. Dışarıdan finansman bulamıyoruz. Finansman artık Batı’dan değil Asya’dan; ancak Türkiye’ye sıcak para aktarmazlar. Türkiye’nin kaynak sıkıntısı giderek büyüyecek. 15 yılda 560 milyar dolar cari açık biriktirdiysek bunun nasıl ödeneceğini düşünmediğimizden bu sıkıntı yaşanacak. İç pazar da daralacak. Kamu dengesi de, malî sektör de hastalanacak.

“Sorunlar Görmezden Gelindi”
Cumhurbaşkanlığı Sistemi de tepkisel gelişmiş bir tasarım. Her şey 4x4’lük tasarlanmış değil. Erdoğan, “şirket gibi ülkeyi yönetmek...” yani her istediğini yapabilmek istedi. Üst kurullara da kendi adamlarını yerleştirilmiş. Kimse sana doğruları da söylemiyor. Neden olmuyor? Kusur nerede? Sorunları görmezden geldiler. Sorunun parçası olduklarını görmediler. Şimdi de Başkanlık Sistemiyle bile çözemiyorlar. MHP’nin desteğine muhtaçlar bu sistem için. Şimdi de Babacan ve Davutoğlu ayrı partiler kuracak. Meclis’teki dengeyi iyice bozacak. Bu sistem yeniden tartışılsın diyenler var. İç politikadaki sorunlar çözülmeden ekonomideki sorunların ağırlaşması da önlenemez. Tam güven veren bir dış politika da tasarlanamaz.

“Meselemiz Türkiye’dir”
Depremde hasar görmüş, kırılmış kolonlar ne yapılır. İçeriyi boşaltırsın. Binayı yıkar yeniden yaparsın. Bu takdirde piyasa kuralları falan çalışmaz. Çünkü verilecek bedelleri adil dağıtabilmen de önemlidir. Başkanlık Sistemi sorunları omuzladı fakat altında kaldı, bu sistem de gidecek, bütüncül bir sistem gelecek. Yani doğruları yapana kadar çok anayasa da, yasa da, düzen de değişir. Bu sistem önemli değil, önemli olan kaynak israf etmeden sağlığına kavuşması için ne yapacağı. Mesele Türkiye’nin geleceği...

Baran Dergisi 654. Sayı

 
Editör: Haber Merkezi