Son günlerde yine Kemalistlerin bitinin kanlandığını, Müslümanlara saldırarak darbe imalarında bulunduklarını görüyoruz. Bu husustaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Bu zihniyet ortadan kaldırılmadığı yahut da darbeciler iktidar olamadığı sürece bu manzarayla karşı karşıya kalacağız. Can çıkmayınca huy çıkmaz, bunu her daim dile getireceklerdir. Hevesleri kursaklarında kalıyor kalmasına; ama hâlâ bu darbeci, ulusalcı, kemalist damar hayatta kalma gayretini sürdürüyor. Can çekişir vaziyetteyken dahi “Türkiye’ye nasıl zarar verebiliriz?” diye hırlamaya devam ediyorlar.
Kemalistler son dönemlerde Müslümanlara şirin görünmeye çalışıyor, yanaşıyormuş gibi görünüyorlar. Bunun için belki de kendilerini sıkıyorlar; fakat bir yerde kendilerini tutamıyorlar ve patlayıveriyor. Bu zokayı yutanlar yahut yutmuş gibi yapanlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Esasında yaptıkları şey sahtekârlık. Bunların başörtüsüne ve İslâmî değerlere karşı bakışlarının ne olduğunu millet çok iyi biliyor. Onlarca yıllık süreç içerisinde bu çok iyi öğrenildi. Gönül ister ki, bunlar samimiyetle bu şekilde davransınlar; ama bunların samimi olmadıkları herkes tarafından bilinen bir gerçek.
Kemalist zihniyet temizlenmeden Türkiye’nin feraha kavuşabilir mi? Bu zamana kadar Müslümanların kazandığı zaferlere rağmen niçin hâlâ bunlarla uğraşıyoruz?
Kemalizm Türkiye’deki en büyük sahtekârlıktır. Türkiye’nin en büyük handikapı kemalist zihniyettir. Milleti kandırmaktan, aldatmaktan, efendilerinin ve kendilerinin şahsî çıkarları için memleketi dahi satmaktan imtina etmeyen, gerektiğinde çeşitli zulümler, darbeler, katliamlar yapmaktan çekinmeyen ve tüm bunları çeşitli kılıflarla meşru göstermeye çalışan bir kafa yapısı bu. Türkiye’nin en büyük belası milletin değerlerine düşman kemalist yapının müttefikleriyle ortaya koyduğu şeytani planlardır. En acil çözülmesi gereken problemimiz budur bizim. Kemalizm adına bu millete yapılan dayatmalardan, sahtekarlıklardan, zulümlerden kurturulamadığımız müddetçe Türkiye’nin önü açılmaz.
Günümüzde CHP en çok PKK ile yakınlaşması üzerinden vurulurken bu partinin asıl vasfı unutuluyor. CHP, sadece bugün PKK’ya destek verdiği için kötüymüş gibi gösteriliyor. CHP’nin tek kabahati bu mudur?
CHP varlığı milletin değerleriyle ve bu milletle kavgalı olmak üzerine kurulmuştur. Zaten yakın tarihimiz de bunun sağlamalarıyla doludur. CHP bugüne kadar bu milletin karşısına hangi şer odağı dikilmişse onunla beraber olmuştur. PKK, sadece bunun en güncel örneğidir. Aslında bu bakımdan güzel de bir misaldir; fakat CHP’nin kötülüğü sadece PKK ile ittifak yapmasından kaynaklanmamaktadır. PKK ile yan yana durmak CHP’ye yakışan bir şeydir.
İlker Başbuğ’un açıklamaları çerçevesinde şu soruyu yöneltelim: 15 Temmuz sonrasında yapılan bu kadar temizliğe rağmen askeriyenin içerisinde darbe yapma potansiyeli haiz kişiler kaldı mı? Asker şu an ne vaziyette?
Darbeci yapılanmaların temizlenmesi yönünde idari, kamusal ve yasal anlamda büyük değişiklikler yapıldı, büyük mesafeler alındı. Ancak şu da bir gerçek ki, Türkiye’de 1960’tan beri on yılda bir darbeler yapıldı ve darbeler artık bir teamül haline geldi. Sanki bu milletin kaderiymiş gibi bir algı oluşturuldu. Bu yapının tamamen çökmesi de kolay bir şey değil. Ordu içerisinde yapılan her türlü temizliğe, darbelere karşı alınan her türlü tedbire rağmen bu yapının tamamıyla ortadan kaldırıldığı kanaatinde değilim. “Darbe riski ortadan kalkmıştır, artık darbe olmaz.” algısını yanlış görüyorum. Böyle dediğimiz zaman darbeyi yeriz. Bunun yerine darbecilere karşı her türlü tedbiri alırken, herhangi bir darbe ihtimaline karşı da devamlı uyanık olmak lâzım.
Türkiye sınır ötesine çok sayıda operasyon yapıyor. Bu operasyonlar, ordunun gücünü ve dikkatini dışarıya doğru vermesi, bir bakıma darbe yapılması önünde bir engeldir diyebilir miyiz?
Tabiî ki. Darbe zayıf olan yapıda ortaya çıkar. Siyasal, ekonomik ve sosyal anlamda yapı güçlü ise burada darbe ihtimali zayıflar. Bu çerçevede baktığımız zaman Türkiye’nin Suriye’de, Libya’da, en son şahit olduğumuz Azerbaycan’da, yani dış dünyada var olduğunu ortaya koyması, Türkiye’ye karşı içeriden operasyon çekmeye çalışanların niyetlerini akamete uğratır.
15 Temmuz gibi bir hadise yaşandı ve esasında millet kemalizmin tepesine çöktü. Önümüzde böyle bir misal varken hâlâ bunların konuşuluyor olması gerekenin yapılamadığı mânâsına gelir mi?
Bunlar değişik şekillerde yine karşına çıkacaklar. Bunu FETÖ yapısıyla 2016’da denediler, başarılı olamadılar ve milletten gereken cevabı aldılar. Ancak bu yeniden saldırmayacakları anlamına gelmez. Başka bir biçimde yeniden saldırabilirler, başka yapıları kullanarak yahut FETÖ yapılanmasını canlandırıp aynı şekilde saldırabilirler. Batı, hiçbir şekilde direkt Türkiye’ye saldırmayı, işgal etmeyi düşünmediği için, bu onlar için de çok maliyetli olacağı için, yerli işbirlikçilerini, satılmış vatan hainlerini kullanarak bu topraklarda operasyonlar yürütmeye çalışıyor. Mesela, bunu şu an üniversiteler üzerinden yapmaya çalışıyorlar, başka yapıları da devreye sokacaklardır.
Şöyle açayım soruyu; Ergenekon davası mevzuların tamamen FETÖ’nün üzerine yıkılmasıyla kapatıldı. Ergenekon, olmayan hayalî bir örgüt müydü gerçekten?
1960 ihtilali yapıldı Türkiye’de. Adı Ergenekon olur yahut başka bir şey olur. Kemalist yapının bir operasyonuydu. Ardından 12 Eylül oldu, ara darbeler yaşandı, arkasından 28 Şubat darbesi yaşandı. Ergenekon vb. yapılar maalesef FETÖ bahanesiyle kendilerini temize çıkardılar. Önümüzdeki süreçte bu sefer de Ergenekon örgütü değişik yöntemlerle FETÖ örgütünü temize çıkartabilir. İnşallah o süreci yaşamayız.
İnşallah… Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.
Baran Dergisi 730.Sayı