Geçtiğimiz günlerde İtalya Başbakanı Mario Draghi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Diktatör” diyerek bir çıkış yaptı. Buna mukabil Türkiye’den de sert tepkiler geldi. İtalya Başbakanı niçin böyle bir çıkış gerçekleştirdi?

İtalya’da pandemi sürecinin doğru yönetilememesinden dolayı bir hükümet krizi yaşanıyor. Oradaki hükümet çöktü, şu anda teknokratlar devleti yönetiyor. Hükümetin başındaki Mario Draghi de bir teknokrat. Geçmişte Alman merkez bankasının başkanlığını yapmış ve daha önce yine farklı şehirlerde bankerlik yapmış bir isim. Koronavirüs salgını ve beraberinde getirdiği ağır ekonomik sosyal yıkım İtalya’da çok ciddi bir aşırı sağ yönelimi getirecek büyük ihtimalle. Zaten var olan aşırı sağ yönelimi bu krizle beraber yükselecek. Aşırı sağın yükselmesi demek ciddi bir Avrupa karşıtlığının da yükselmesi demek. Bu durum İtalya’da yeni bir Brexit tarzı çıkışı da gündeme getirebilir. Bunun önünü almak gerekiyordu. Aşırı sağın yükselişini engellemek için İtalya’nın böyle bir gündeme ihtiyacı vardı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron da aynı taktiği uygulamıştı. Macron, İslamofobi yaymaya çalıştı, İslâm düşmanlığını köpürterek “İslamcı Ayrımcılıkla Mücadele” yasa tasarısı çıkarttı. Bunun üzerinden başörtüsü yasağı vb. bir sürü farklı şeyler gündeme getirdi. Şimdi İtalya’da benzer bir senaryo oynanacak. Macron bu politikayı izlerken dışarıda Türkiye’yi hedef almıştı. Türkiye’yi Avrupa tarihinin ötekisi olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da İslâm dünyasının lideri olarak görüyorlar. Bu yüzden Erdoğan’ı hedef aldılar, Macron bunu yaparak aşırı sağa kayan oyları geri kazanmaya çalıştı. İtalya başbakanı da aynı senaryoyu uygulayacak gibi gözüküyor. Olayın bir de dış politika boyutu var. Türkiye Libya’da çok ciddi bir etkinlik kurdu.

Türkiye aleyhine yapılan çıkışları Doğu Akdeniz’de mağlup olmanın bir neticesi olarak görebilir miyiz?

Tabiî ki. Esasında Fransa doğrudan Türkiye’nin karşısındaydı ama İtalya iki taraflı oynuyordu. Hem Hafter’i hem de Trablus yönetimini destekleyen bir politika izledi. İtalya’nın iki taraflı tutumu Libya’daki meşru hükümetin gözünden kaçan bir şey değildi. Türkiye’nin oradaki artan etkinliğinden rahatsızlar. 12 Nisan Pazartesi günü neredeyse bütün Libya hükümeti Türkiye’ye geldi. Bu da Türkiye’nin Libya’daki ağırlığını gösteriyor. İtalya bundan da rahatsız.

Biden’in gelişinden sonra Avrupa devletleri pozisyonunu mu değiştirmeye çalışıyor, yeni bir refleks mi geliştiriyor?

Biden geldikten sonra sadece AB değil Rusya, Çin ve diğer aktörlerin hepsi Amerika’nın alacağı pozisyona göre bir pozisyon belirliyorlar. AB de dış politika hususunda buna göre pozisyonunu yeniden dizayn ediyor.

Bu dönemde, ABD’nin telkin ve kaşımasıyla Avrupa’da Rusya’ya karşı düşmanca bir tavır gelişebilir mi?

Avrupa dediğimiz zaman içerisine bir sürü aktör giriyor. Doğu Avrupa ülkeleri Rusya’ya karşı daha sert bir politika izlenmesi taraftarı. Özellikle Baltık ülkeleri; Polonya, Romanya gibi ülkeler. Bu ülkelere Rusya doğrudan tehdit oluşturuyor. Batı Avrupa ülkeleri Fransa ve Almanya’nın Rusya ile çok ciddi ekonomik çıkarları var. Özellikle Almanya’nın Rusya’da çok ciddi yatırımları, ihracat ve enerji bağımlılığı var. Yeni Kuzey Akım 2 boru hattını inşa ediyorlar. Dolayısıyla Fransa ve Almanya gibi ülkeler Rusya’ya karşı aşırı sert bir politika izlenmesi taraftarı değiller. Mesela Amerika 4 birim baskı uyguluyorsa, bu ülkeler 2 birim, yarısı kadar geriden takip ediyorlar sürekli. Amerika’yı da tamamen yalnız bırakamıyorlar; fakat daha alttan alan bir tavır içerisindeler. Rusya’ya karşı daha yumuşak bir politika izliyor karşılıklı çıkar ilişkilerinden dolayı.

Fransa doğrudan Türkiye’ye karşı düşmanca bir tavır takındı, İtalya da aynı şekilde. Önümüzdeki süreçte Türkiye-AB ilişkilerinin nereye doğru evirileceğini düşünüyorsunuz, Türkiye’ye karşı Avrupa’da bir konsorsiyum oluşabilir mi?

Bunun bir konsorsiyuma dönüşmesi zor. Çünkü, AB içerisinde çok fazla aktör var. Türkiye, İspanya, Bulgaristan, Romanya, Portekiz vs. ile iyi ilişkilere sahip. Burada gündemi sadece İtalya belirlemiyor. Zaten İtalya’nın bunu aşırı bir politikaya dönüştüreceğini zannetmiyorum. İtalya ile de iyi ilişkilere sahiptik biz ama bir anda içeride yaşadıkları krizin neticesinde Türkiye’ye yönelme oldu. Bu geçici, konjonktürel bir tutum. Almanya ile yaşadığımız problemler daha yapısaldı, karşı karşıya geldiğimiz alanlar oldu, Fransa da hakeza bu şekilde. Ama İtalya ile böyle olacağını düşünmüyorum. Dolayısıyla konsensüs oluşması çok zor. Libya konusunda bile AB içerisinde Türkiye’ye karşı bir konsensüs oluşturamadılar, Doğu Akdeniz konusunda oluşturamadılar. Birçok ülke; “Bize ne Yunanistan ile Türkiye’nin problemlerinden. Biz, Yunanistan’ın maksimalist talepleri için Türkiye ile niye ilişkilerimizi sıkıntıya sokalım, karşılıklı ekonomik çıkarlarımız söz konusu.” diyor. Bundan kaynaklı olarak da birlik içerisinde Türkiye’ye yönelik bir konsensüs kurmak çok zor.

Teşekkür ederim.

Rica ederim.

Baran Dergisi 744. Sayı