Filistin’in BM'de ‘üye olmayan gözlemci devlet statüsü’ kazandığı tarihten bu yana İsrail’in işgal ve saldırılarını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıma çabaları sürüyor. Ancak Amerikan yönetimi İsrail’i korumacı her türlü tavrı almakta ısrarlı. Filistin’de genel durumu ve süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Filistin'de genel durum gerçekten çok zor. Bizler Filistin halkı olarak, Amerikan yönetimi ile açık politik çatışma, İsrail işgali karşısında ise açık direniş çatışmalarına girmiş bulunuyoruz.Amerikan yönetimi ile bu karşılaşma, geçtiğimiz aralık ayında Trump yönetiminin hukuki olmayan, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma ve büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı alması ile başladı. Ardından UNRWA (Birleşmiş Milletler Yakındoğu Filistin Mültecilerine Yardım Ajansı) ile ilgili alınan kararlar ve İsrail'in talebi üzerine ajansın faaliyetlerinin sonlandırılmasının ilk adımı olarak, ajansa Amerikan mali yardımlarının kesilmesi kararı geldi.Amerikan yönetiminin son olarak aldığı Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Washington ofisinin kapatılma kararını, ABD’nin dünyanın her yerinde ve her konuda İsrail işgal devletinin çıkarlarının vekili olduğunun yeni bir teyidi olarak değerlendirmekteyiz. Amerika, işgal devletinin çıkarlarına hizmet etme ve Amerika'nın kararlarının bağımsızlığının veya saygınlığının aleyhine de olsa, İsrail’in çıkarlarını korumanın inanç boyutunu gösteriyor. Amerika herhangi bir münasebetle veya durup dururken bunu göstermekte, haydut devlet olan işgalcilerin çıkarlarına hizmet konusundaki bağlılık ve fedakârlık boyutunu ispat etmeye çalışmaktadır.

“UCM’ye Başvuruları Engellemek İçin Bahane Uyduruyorlar”
Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Fatou Bensuda, Filistin hükümetinin İsrail’in katliamlarıyla ilgili mahkemeye teslim edilen dosya konusunda mahkeme başkanını bilgilendirdiğini açıklamıştı. Geçtiğimiz gün ise Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, UCM hakkında “UCM bizim için zaten ölüdür” şeklinde tehdit eden açıklamalar yaptı. ABD’nin bu saldırgan tavrını hangi sebeplere bağlıyorsunuz?
Ajans yönetiminin Kudüs hastanelerine sağladığı mali katkının durması nedeniyle ilaç bulamayacak olan Filistinli birçok hastanın ölümüne bile neden olsa, bağlılığını ispat için Filistin halkı hakkında daha neler yapabileceğini araştırmaktadır. Bunu gerçekleştirdiği sırada Washington ofisimizin kapatılması için bahaneler uydurulmaktadır. Tüm bunların sebebi ise bizim, yalnız bırakılmış Filistin halkına karşı İsrail'in işlediği suçlara tahkikat açılması için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurma kararı almamızdır. Amerikan yönetimi işgalcilerin çıkarlarını ve haydut devleti korumak adına bu derece düşük ahlak, değer ve tutum sergilemektedir.İşgalci İsrail'e direniş karşısında da, Filistin Devleti’nin topraklarını yutan ve coğrafi açıdan birleşik bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını engellemek için mümkün olan en fazla alanı kontrol altına almayı hedefleyen vahşi yerleşim faaliyetleri sürmektedir. Filistin Devleti’nin topraklarında yerleşim faaliyetinin derinleştirilmesi ve genişletilmesinin risk ve yansımalarının doğrudan sorumluluğunu bizler, İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu’ya ve Amerika'nın, işgal güçleri nezdinde yerleşim faaliyetlerini genişletmekle sorumlu makamlara ve işgalcilere karşı kör tavrına yüklemekteyiz.

“Uluslararası Suskunluk İsrail’i Teşvik Ediyor”
Filistin yönetimi olarak bundan sonra atacağınız adımlar hususunda bizi bilgilendirir misiniz?
Uluslararası toplumun suskunluğu, sadece bazı devletlerin yerleşime karşı basın önünde kınama açıklamaları yapmakla yetinmesi, uluslararası meşru kararların alınmaması ve uluslararası kamuoyunun yerleşim suçları nedeniyle İsrail’i bir işgalci güç olarak hesaba çekmekten çekinmesi, işgal güçlerinin uluslararası meşruiyet ve kararlara önem vermeksizin Filistin Devleti topraklarında işgal ve yerleşim planlarını daha hızlı uygulamaya teşvik ediyor.İsrail tarafından tırmandırılan bu yerleşim adımlarının, sadece uluslararası hukuka ve BM kararlarına, özellikle de 2016 yılı 2334 sayılı karara aykırı olduğu apaçık ortadadır. Bu durum BM’ye üye ülkelerin, özellikle de güvenlik konseyinin ve BM genel sekreterliğinin, modern tarihin en büyük etnik temizlik, tehcir ve soykırım operasyonuna maruz kalan Filistin halkı karşısındaki sorumluluklarını yüklenmek suretiyle kendi kararlarına saygı duymalarını ve korumalarını gerektirmektedir.Tüm bunlar neticesinde koşulların çok zorda olduğunu ifade ediyoruz. 

Tüm bunlara rağmen Filistin'de hiç kimse teslim olmayı ya da beyaz bayrak açmayı düşünmüyor. Hatta aksine bizler geçmişte olduğundan çok daha fazla direniş yolunda adımlar atmayı planlayarak, en başta evlerimize dönüş, özgürlük, bağımsız Filistin devletinin kurulması ve başkentinin Kudüs el-Şerif olması gibi milli haklarımızı tam ve eksiksiz bir şekilde gerçekleştirmek için çabalıyoruz. En başta Amerikan-İsrail projesi olmak üzere Filistin davasının ortadan kaldırılmasını hedefleyen tüm şaibeli projeleri reddetmeye devam ediyoruz.

Baran Dergisi 610. Sayı