İslâm düşmanlığıyla malul Danimarkalı Rasmus Paludan, İsveçli yetkililerin koruması altında, Türk Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim’i yaktı. Bu, soysuz Paludan’ın ilk kez yaptığı bir eylem değildi. Daha önce de Kur’an-ı Kerim yakmıştı. Diğerlerinden farkı, Türk Büyükelçiliği önünde yapmış olması. Akabinde Türkiye’de Müslümanlar sokaklara indi. İstanbul, Ankara, Batman, Diyarbakır gibi muhtelif şehirlerde bir araya gelen Allah ve Resûlü sevdalıları hesaplaşmak istedi. Kimilerinin verdiği ezik tepkiler ise dikkatlerden kaçmadı.

Paludan niçin Türk Büyükelçiliği önünde Kur’an yaktı?” İsveç bu aşağılık eylemi “ifâde özgürlüğü” olarak değerlendirdi. Türkiye-İsveç arasındaki NATO mutabakatı ne olacak? Bu hâdise, iki ülke arasındaki münasebeti nasıl etkileyecek? Araştırmacı-Yazar Murat Akan’a sorduk…

“İsveç, NATO’ya girebilmek için Türkiye’nin onayına muhtaç”

“Ukrayna-Rusya Savaşı, dünyadaki dengeleri değiştirdi. Hâlâ da devam ediyor, bir yılını doldurmak üzere. Savaş ekseninde bir kutuplaşma meydana geldi. Sadece Rusya-Ukrayna savaşına tanıklık etmiyoruz. İki devlet savaşıyormuş gibi gözükse de ABD-Batı ittifakının Rusya ile kozlarını paylaştığını görüyoruz. Bir hegemonya savaşı söz konusu. Ukrayna yenilirse, ABD-Batı ittifakı tehlikeye girecek. Bunu NATO Genel Sekreteri Stoltenberg bile söylüyor. Açık ve net bir şekilde, ‘Ukrayna yenilmemeli, yenilirse Batı düşer.’ diyor. Rusya galip gelirse, Avrupa Birliği’nin tehlikeye gireceğini düşünüyorlar. O yüzden NATO şemsiyesini genişletmek istiyorlar. İsveç ve Finlandiya iki Baltık ülkesi NATO’ya giriş için müracaatta bulundu. İngiltere, Fransa ve Almanya bunu jet hızıyla onayladı. Ne oldu? Türkiye’nin ağzına bakıyorlar şimdi. Buradan başlayalım meseleye…” diyen Murat Akan şöyle devam etti:

İsveç anlaşmaya uymadı, her şeye ifade özgürlüğü diyorlar!

“İsveç, PKK terör örgütü ve FETÖ’ye yardım ve yataklık yapıyor, bu bilinen bir şey. Türkiye de İsveç ve Finlandiya ile masaya oturdu. Dedi ki, ‘Terör örgütlerine destek vermekten vazgeç.’ Bir ülkenin NATO’ya girebilmesi için oy birliği gerekli. Bir devlet veto ederse, başka devlet yapıya giremiyor. Dolayısıyla Türkiye’nin elinde büyük bir koz var, kullanmak istiyor; doğru da yapıyor. Uluslararası ilişkilerde işler böyle, kozlarını iyi kullanmalısın. Çıkar meselesi. Şimdi burada İsveç geldi, Türkiye’ye vaadlerde bulundu. Mutabakat imzalandı. Ama İsveç anlaşmaya uymadı. Her konuda ifade özgürlüğü diyorlar.”

Kur’an-ı Kerim’i yakan Paludan’ı İsveç istihbaratı korudu

Paludan Kur’an yakmadan önce, İsveç’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın maketinin asıldığını hatırlatan Murat Akan, “İsveç, NATO’ya girmek isteyen bir ülke. Burada akla Rus istihbaratı gelebilir. PKK-PYD, ABD’ye ne kadar yakınsa, Rusya’ya da o kadar yakın. Ruslar, İsveç’in NATO’ya girmesini istemiyor. Buradaki eylemlerin Türkiye ile İsveç’in arasını açacağını biliyor Rusya. Onlar da kendi çıkarlarını düşünüp, bu eylemleri organize etmiş olabilir. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kuklasının asılması, Türk bayrağının ve Erdoğan’ın resminin PKK’lılar tarafından ezilmesi istihbarat çalışması olabilir. Ama Kur’an-ı Kerim yakma meselesi farklı! Türkiye’de anlı şanlı gazeteciler bunu dillendiriyor. Özellikle muhalefete yakın isimler, ‘Efendim Putin yapıyor, Erdoğan’ı destekliyor, iktidara taşımak için yapıyor bunları.’ falan diyorlar. Paludan, 2017’den beri Kur’an yakıyor. Adamın ‘görevi’ bu. Ferdi bir eylem de değil bu. Buna, bir akıl bu görevi vermiş… Bir yandan da İslâm dünyasının değerlerini altüst etmek, nabız ölçmek için bu eylemleri yaptırıyorlar. 2017’de Danimarka’nın Müslüman nüfusunun fazla olduğu yerlerde Paludan bu eylemleri sık sık yapmış… Son hâdiseye gelelim. İsveç’tekine. Rusya dahli diyorlar, diyelim ki öyle… Organize etti Rusya, diyelim. Paludan’a bir şeyler verdiler, farazi olarak ifade edelim. İsveç’te eylem yapacak, hem de Türk Büyükelçiliği önünde. Türkiye’nin tepkisini çekecek. Rusya’nın da işine gelecek. Buraya kadar tamam. İyi de kardeşim, İsveç makamları bu eylemlere ‘ifade özgürlüğü’ diye cevap veriyor. Ayrıca bu eyleme resmî izin verildi İsveç makamları tarafından. İsveç makamlarını da mı Ruslar teslim aldı? Madem İsveç’te Rusların bu kadar etkisi var, neden ülkenin NATO’ya girmek için müracaat etmesini engelleyemedi? Ayrıca Paludan’ı İsveç polisi ve istihbaratından insanlar korudu. Eylemi gerçekleştirirken, 100 İsveç polisi Paludan’ın yanındaydı; yetmedi İsveç istihbaratından 15 ajan da halkın içindeydi. Eylemin gerçekleştirilmesini sağladı.”ifâdelerini kullandı.

Hamasi sloganlar eyleme dönüşmüyor

Sadece İsveç’in Türkiye’yi kışkırtmadığını söyleyen Murat Akan, The Economist dergisinin Erdoğan özel sayısı yaparak “Türkiye diktatörlüğe gidiyor” dediğini hatırlattı ve “Savaşlar artık böyle yapılıyor. Hibrit savaş… Orman yakma, ekonomiden vurma, biyolojik silahlar bu hibrit savaşın birer ayağıdır. Algı yönetme de propaganda silahıdır. Topyekûn Türkiye’ye karşı savaş veriyorlar. Erdoğan şahsında Türkiye’ye, Müslümanlara düşmanlık ediyorlar. Türkiye, savunma sanayide iyi işler başardı, devam da ediyor. Uçak yapmadan, SİHA yapmışsınız… Bunda da dünyada bir numara olmaya doğru gidiyorsunuz. Bu kazanımları bertaraf etmek, üzerini örtmek için Türkiye’nin iradesine saldırıyorlar. Samuel Huntington’ın Medeniyetler Çatışması tezi var. Bu adamın stratejisinin özünü incelediğinizde ortaya şu çıkıyor; ABD medeniyetinin dışındaki dinler, medeniyetler ‘öteki’dir. Samuel Huntington, Pentagon’a danışmanlık yapan da biri. Derin devletle birebir ilişkili kişi. Bunu boşuna yazmadı. ‘Bizler ve ötekiler…’ Batı medeniyetinin dışındaki gelişmeler, ‘çağ dışı’ gelişmelerdir. Batı medeniyeti de onlara göre üst medeniyettir… Batı’dan olmayanlar, onlarla çatışanlar yok edilmelidir. Stratejide bunlar geçiyor. Olaylara böyle de bakmak lâzım. Kur’an-ı Kerim’i yakarak, İslâm dünyasının nabzını ölçüyorlar. Çatlaklığı ortaya çıkarıyorlar. Ne kadar tepki verildi? Kim ne kadar ileri gidiyor? Maalesef, İslâm dünyasının da bir olmadığını görüyoruz. Müslüman geçinen devletler çok geç tepki verdi. 1,5 milyardan fazla nüfusa sahip İslâm dünyası gerçek mânâda bir tepki verse, o ırkçı politikacı asla evinden çıkamazdı. Ona izin veren devletler de hiçbir şey yapamaz duruma gelirdi. Hamasi sloganlar ve sözde kalan kınamalar eyleme dönüşmüyor.” dedi.