Rusya-Ukrayna krizini Ukrayna ve Rusya’yı yakından takip eden, Kırım işgali sırasında bölgede bulunan Gazeteci-Yazar Gönül Şamilkızı’na sorduk. Şamilkızı, Rusya-Ukrayna-NATO üçgeninde yaşanan gelişmeleri birçok veçhesiyle Baran Haber okurları için anlattı.

Takribi son iki aydır en çok sorulan soru “Rusya, Ukrayna’yı işgal edecek mi?” Şamilkızı aslında bu sorunun yanlış olduğunu belirterek şunları söyledi:

Türkiye’de de çokça konuşulan bir yanlışı düzeltmek lâzım önce… ‘Rusya, Ukrayna’yı işgal eder mi?’ sorusunu doğru bulmuyorum. Rusya, zaten Ukrayna’yı işgal etmiş hâlde. 2014’de Kırım’ı tamamen işgal etti, Donbas bölgesinin bir kısmında da işgal girişimini başlattı. Yâni Donetsk ve Luhansk’ın yaklaşık yüzde 25’i Rusya işgâli altında. Rusya 8 senedir burada bir savaş yürütüyor. Bu, alışılagelmiş bir savaş değil, hibrit bir savaş. Sekiz senedir devam ediyor. Bu sekiz senede, Ukrayna tarafından 14 bin kişi hayatını kaybetti. 100 binlerce insan Donbas’dan Rusya’ya veya Ukrayna’nın diğer topraklarına göç etmek zorunda kaldı. Kırım’da da işgâl hâlâ sürüyor, insanların hâlâ evlerine baskınlar yapılıyor, gözaltına alınıyorlar; hatta kaçırılıp öldürülüyorlar.

Ukrayna’nın kendi başına stratejik hamle yapması, Rusya açısından tehlikelidir

Hâlihazırdaki durum hakkında konuşan Şamilkızı, “Rusya’nın, Donbas bölgesini işgal ederken de, Kırım’ı işgal ederken de asıl amacı Ukrayna’yı zapturapt altına almaktı. Ukrayna, özellikle 2013’ten itibaren -aslında öncesi de var ama buradan devam edelim- kararlı bir şekilde Batı’ya entegre olma yoluna girdi, Rusya bunu durdurmak için tansiyonu yükseltti. Kırım’ı ve Donbas’ı işgal etmesinin sebebi de buydu. Sürekli Ukrayna içinde istikrarsızlığa sebep olmak istedi. Ukrayna’nın kendi başına stratejik hamle yapmasını Rusya kendi açısından tehlike olarak görüyor ve asla kabullenemiyor.” ifâdelerini kullandı.

Rusya, Ukrayna’yı arka bahçesi olarak görüyor!

“Ukrayna’nın Batı’ya yanaşması Rusya için nasıl bir hayati tehdit oluşturuyor?” sorusuna, “Her ne kadar ütopik gibi gözükse de, zaman içerisine gözümüzün önüne serilen bir gerçek var! Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin eski Sovyetleri yeniden canlandırma hâyâliyle yaşıyor. Bunu Avrasya İttifakı’nda, gümrük birliği formatında zaman zaman da gündeme getiriyor. Her ne kadar geçmiş senelerde buna ‘ütopik’ olarak baksak da, artık bu hâyâlin gerçekleşmesi yolundaki çabaları açıkça görüyoruz. Belarus’ta gördük mesela… Ayrıca Kazakistan olaylarında da fark ettik. ‘Barış gücü’ adı altında Rus askerleri kaç yıl sonra Azerbaycan’a sokuldu. Gürcistan’da ise özellikle Bidzina İvanişvili’nin göreve gelmesiyle birlikte orada tekrar Rusya eğimli bir politikaya gidildi. Her ne kadar başarılı olmasa da… Ayrıca aynı şeyi Moldova’da da gördük. Şunu söylemek istiyorum; Baltık ülkeleri hariç, Rusya eski Sovyet coğrafyasındaki ülkelerin kendi başına karar vermesini engellemeye çalışıyor. Her şekilde. Buradaki demokratik rejimlerin kurulması, cemiyetlerin demokratikleşmesi, ülkelerin kendi başına tercihlerde bulunabilmesi Rusya için felâket demek. Çünkü, Putin’in kafasındaki şeylerle bunlar uyuşmuyor. Ukrayna ise bütün bu ülkelerden daha farklı bir yerde!” cevabını veren Şamilkızı, Rusya’nın Ukrayna’yı her zaman arka bahçesi olarak gördüğünü belirtti.

Putin’in öngörülemezliği ve bataklık!

Rusya’nın, Ukrayna diye bir millet-devletin varlığını kabul etmediğini söyleyen Şamilkızı konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

Rus dış politikasında, her zaman Ukrayna’nın bu anlamda yeri farklıdır. Putin her ne kadar zorlasa da, Ukrayna demokratikleşmenin önünü kesemedi; Ukrayna’da iyi yahut kötü oturmuş bir seçim sistemi var artık. Ama bunun ilerisini kabul edemiyor, Ukrayna’nın ileriye doğru gitmesini engellemek için istikrarsızlık ve savaşla önlemeye çalışıyor. Ve Rusya bunu devam ettirecek! Rusya’nın birincil hedefinin Ukrayna’nın geri kalanının işgali olduğunu düşünmüyorum. Ama şu da var; 2014’te de birincil hedefin Kırım’ın işgali olduğunu düşünmüyordum. Fakat Kırım’ı işgal ederek Ukrayna’yı bir çıkmaza soktu. Zaten Putin’in Batı’ya karşı en önemli argümanı, kendisinin öngörülemezliğidir. Batı, Putin’i öngöremediği için bugüne kadar bu coğrafyada kaybetti. Putin de hâlâ bu kartı oynamaya çalışıyor. Şimdi kendisini öyle bir duruma soktu ki!.. Kırım ve Donbas işgaliyle kendini bir bataklığa soktu. Şimdi de bataklıktan tek ayağını çıkartmak yerine, diğer ayağını da oraya sokuyor. Fakat bu sefer karşısındaki ABD de Rus ruleti oynuyor. 2014’te ABD sessiz kalmıştı; şimdi İngilizlerle beraber karşı çıkmaya çalışıyor. Rusya’nın dış politikasında Anglosakson vurgusu yapmasının sebebi de bu. Artık öyle bir noktaya geldiler ki, Rusya da ABD-İngiltere de yüzünü koruyarak geriye doğru gitmeye çalışıyor. İki tarafın da yüzünü koruyarak geri çekilmesi için alan daraldı. Mesela Putin’in yardımcısı Dmitri Peskov’un bugün (14 Şubat) yaptığı bir açıklama var: ‘Eğer Ukrayna, NATO üyeliği hedefinden vazgeçtiğini açıklarsa gerilimi düşürebiliriz!’ diyor. Bu gerçek bir sebep değil tabiî. Ukrayna, NATO’dan vazgeçse bile Rusya Ukrayna’yı biat ettirme girişiminden vazgeçmeyecek. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Rusya, bataklıktan ayağını çamura bulaştırmadan çıkarmaya çalışıyor. Diğer taraftan da bastıran bir ABD var. Vaziyet çıkmazda ve burada en çok eziyeti çeken de Ukrayna halkı ve devletidir. Şu an zaten bayağı ekonomik kayıp yaşıyorlar. Ukrayna’yı ekonomik olarak çökertmek, yeniden Rusya yanlısı bir rejime zorlamak Rusya için en arzu edilen olurdu. Ancak bunun artık mümkün olmadığını da görüyor Putin.

Putin kendi düşmanını kendi oluşturdu

Putin’in kendi elleriyle bir ‘Ukrayna milleti’ doğurttuğunu ifâde eden Gönül Şamilkızı “2013-2014’te Ukrayna’da görev aldığım süre zarfında Rusya’ya karşı nefret bu kadar artmış değildi.” dedi ve Ukrayna-Rusya halkı arasındaki farklılıkları şu ifadelerle anlattı:

Ruslar ve Ukraynalılar dışarıdan her ne kadar aynı halk gibi gözükse de birçok farklılıkları var. Rusya, ‘Ukraynalı’ diye bir milletin varlığını kabul etmiyor. Ukrayna devletinin varlığını da kabul etmiyor tabiî ki. Çok farklılar. Rusya’nın imparatorluk mirasının getirdiği bir alışkanlık ve Putin’in politikalarıyla Rusların daha ‘zombileşmiş’ hâlde olduğunu söyleyebiliriz. Ukrayna’da ise tam tersi. 2000’li yılların başından itibaren değişen dinamik bir sistem var. Bazı girişimler her ne kadar hüsranla sonuçlansa bile kendi kendilerine dinamik demokratik değişimlere yer verdiler. Daha özgürlük yanlısı insanlar. Ukrayna insanı savaşı da istemiyor. Fakat bu toplum, yıllar boyu Sovyet sisteminin içerisinde kaldığı için ‘Ukrainlik’ bilincini kaybetmişti. Ama 2003’ten itibaren ve daha çok da 2014 Kırım işgalinden sonraki dönem Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı düşmanlık burada yeni bir bilincin doğmasına sebep oldu. İnsanlar artık ‘Ukrainlik’ bilinciyle kendi kimliklerine ve devletlerine saygı duyuyor, bu refleksle hareket ediyor. Belki 2013’lü yıllarda, Ukraynalılara ‘Ruslarla savaşır mısınız?’ deseydiniz, insanların yüzde 20’si bile buna ‘evet’ demeyebilirdi. Ama artık bu rakam yüzde 60’lara ulaşmış vaziyette. Hatta Putin’den ötürü bu yüzde 80’leri bile bulabilir. Anketlere göre, Ukraynalılar kendi toprakları için savaşmaya hazır. Putin kendi düşmanını kendi oluşturdu. Bundan sonra ne yaparsa yapsın, eski Ukrayna yok. Ben 2014’te Kırım’dayken, Rusya işgale başlamıştı, buna rağmen oradaki Ukrainler oradaki Rusların kendilerine silah doğrultacağına inanmıyorlardı. Ama artık savaşmaya hazır duruma geldiler.

Ukrayna içindeki ayrılıkçılar

Ukrayna’da Rus yanlısı ayrılıkçıların ne kadar etkili olduğunu sormamız üzerine “Çok fazla denilmese de var. Özellikle Ukrayna’nın doğusunda.” cevabını veren Şamilkızı, “Söylediğim gibi Ukrayna demokratikleşmeye çalışan bir devlet. Ukrayna parlamentosundaki muhalefetin bir kısmı Rusya yanlılarından oluşuyor. Parlamentoda rahat konuşabiliyor, provokasyon yapabiliyorlar, TV-medya kuruluşları var. Ayrıca ülkenin doğusunda hâlâ ayrılıkçı bir yapı var. Onun dışında da Rusya’nın etkisi altında olan gruplar var. 2012-2013’teki kadar tehlikeli ve çok değiller. Yine de varlar… Rusya’nın buralarda propaganda şebekesi var. Hemen her kurumun içine sızmış istihbarat şebekesinden söz ediyoruz. Ukrayna yıllardır bunları temizlemek için uğraşıyor. 2013’te Ukrayna’nın Kırım’da bulunan 20 bin askerinden sadece 5 bini Ukrayna devletine bağlılık yemini etti işgal sırasında. Onların da yapabileceği bir şey yok. İçi boşaltılmış istihbarat, askeriye, eğitim ve ekonomik sistemi vardı. Aslında her kurum Rusya tarafından yönetiliyordu. Ukrayna halkı bu sistemi devirmeyi başardı. Rusya’nın hâlâ hazmedemediği noktalardan birisi de bu.” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’nın etnik ve dinî yapısını da sorduğumuz Şamilkızı, ırk olarak bir millet bilincinin oluştuğunu belirtirken “Ukrayna’da hem Ukrayna Ortodoks hem de Moskova Kilisesi var. Ukrayna Ortodoks Kilisesi tabiî ki daha güçlü. Aynı zamanda daha da milliyetçi. Şöyle söyleyeyim, Ukrayna Devleti’nin çıkarlarını savunuyor. Maydan olayları ve Donbas’taki olaylarda bunu gördük.” dedi.

Rusya’nın Ukrayna’ya gerilim bu kadar yükselmişken savaş açıp açmayacağına dair sorumuza ise şu cevapları verdi:

Bunu şu an kimse öngöremez. 3-4 hafta öncesine kadar bölgede çatışmanın olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirdim. Ama şimdi böyle bir çatışmanın olup olmayacağına yüzde vermek bile istemiyorum. ABD ve Rusya öyle bir sıkışmışlık hâline geldi ki, artık burada ikisinin de çabası yüzünü koruyarak, ‘onurlu’ bir şekilde geriye çekilmek.

Dediğim gibi, Rusya’nın tamamen Ukrayna’ya girip girmeyeceğine dair kimse net bir öngörüde bulunamaz. Putin’in en büyük kozlarından biri öngörülemezliği dedik. Manevralarla geri çekilmeye çalışacaktır; ama aynı zamanda da kaybedip geri çekilen taraf olarak görünmemeye çalışıyor. Aynı şey ABD için de geçerli. Dolayısıyla ikisi de birbirlerini köşeye sıkıştırmış durumda. Bu kazandan hangi koçun kafası çıkacak, onu söylemek zor. Şu an önemli olan şey itibarmış gibi gözüküyor… Rusya her ne kadar zorluyor olsa da, Ukrayna Putin’den bir hayli uzaklaştı! Rusya, bundan sonra Ukrayna’yı sürekli tehdit altında tutmak isteyecektir. İstikrarsızlıklarla çökermeye çalışacaktır. Ukrayna’nın da bir Bandera geçmişi var, onu da unutmamak gerek.

Azerbaycan doğumlu Gönül Şamilkızı gazetecilik yapmaktadır. Uzmanlık alanı Ukrayna ve Kırım’dır. “Kırım Ateşi” ve “İstiklal Hasreti” isimli iki kitabı mevcut.

Röportaj: Faruk Hanedar