28 Şubat’ın yargı ayağı nasıl işletildi?
28 Şubat’ta tek bir alanda saldırı yoktu. Medya, emniyet ve yargı olmak üzere üçlü bir yapı vardı. Medya Müslümanları hedef hâline getirir, emniyet gözaltına alır, yargı ise ceza verirdi. 28 Şubat sürecinde Kemalist ve FETÖ’cü yargı mensuplarının sistemli bir ittifakı söz konusuydu. Özellikle 15 Temmuz süreci sonrasında HSK tarafından ihraç edilen hâkimler ve savcılar dolayısıyla bu ittifakı görebiliyoruz. Bugün, o döneme ilişkin hukuksuzluklara dair mahkeme tutanakları incelendiğinde orada görev alan başkan, üye, savcı ve hatta kâtiplere kadar FETÖ’cüler ve Kemalistler olduğu net bir şekilde görülüyor. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir 28 Şubat davası görüldü. Bu davada anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs yönünde bir kanaat uyandı mahkemede, bu kanaat güçlü delillerle hükme dönüştü, yargılanan kişilerin büyük bir bölümüne ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verildi. Bu cezalara rağmen cezalar suçluların yaşlı olmasından dolayı uygulanmadı. Ceza muhakemesi kanununa göre tutuklamanın şartları bellidir. Verilen cezanın en yüksek hadden olması da tutuklama için elverişli bir durumu ortaya çıkarıyor. 28 Şubat darbesini gerçekleştiren kişileri yargıladık, öyle ya da böyle “siz darbecisiniz” deyip ceza verdik; fakat infaz gerçekleştirilmedi. 28 Şubat döneminde mağdur olan insanlar ise hâlâ mağdur durumda. Gazetelerde, dergilerde, seminerlerde o dönem yargılanan kişilerin adil yargılanmadığı sıklıkla belirtiliyor; fakat hâlâ özgürlüklerine tam anlamıyla kavuştular diyemiyoruz.

Sadece askerlere yönelik bir dava süreci işletildi. Medya ve sermayeye, sivil toplum kuruluşlarına, siyasî ayağa dokunulmadı. Bu bakımdan, görülen 28 Şubat davası yeterli mi?
28 Şubat’ta birçok unsur söz konusu. Medya, sivil toplum, siyaset, emniyet, istihbarat, yargı... Sadece askerlerin yargılanması sebebiyle dava son derece yetersiz. Burada mağdur edilenlerin kim olduğunun yanı sıra bu mağduriyetlerin kimlere ne kazandırdığı da düşünülmeli. Müslüman iş adamlarına da operasyonlar yapıldı. Bazılarının malları müsadere edildi, ihalelere girmeleri engellendi, ekonomik özgürlükler sekteye uğratıldı. Bundan kazançlı çıkanların da soruşturulması, dahli olanların yargılanması gerekiyor. Bir takım gazeteler, hükümeti doğrudan hedef aldılar. Sadece asker ayağının yargılanması kesinlikle yeterli değil. 28 Şubat sürecinde cezaevine atılıp da cezaevinde kanser olup hayatını kaybeden, 80 küsur yaşını geçtiği halde hâlâ cezaevinde bulunan Müslümanlar varken, darbecilere verilen cezaların infaz edilmemesi, darbecilere sağlanan yargı toleransının bu insanlara tanınmaması büyük bir garabettir.


Baran Dergisi 633. Sayı