Heybe İnsani Yardım Derneği’ni biraz yakından tanıyabilir miyiz?
Ben daha önce başka bir yardım kurumunda 4 yıla yakın görev yaptım. 2015’te ise kendi derneğimiz resmi olarak başladı. Prensiplerimiz arasında şunları sayabilirim. Derviş ruhlu olmak, insanlar arasında iyilik köprüsü olmak, Hak ve hakikatin tarafı olmak, yetimin, öksüzün ve mazlumun sedası olmak, İslami rejim ile yönetilecek bir dünyanın temel taşlarının inşâında paye sahibi olmak, bize emanet edileni en uygun şekilde kullanmak. Din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmadan yardım etmek. Doğu Asya’da Arakan, Afrika’da kuyu projeleri, Kur’an Kursu dâhil medrese açtık. Afganistan’da yeni bir medrese açtık. Afganistan’daki medreseleri hiçbir yere değişmem. Muazzam bir samimiyet ve bağlılık. Küçük meblağlar iletiyoruz bazen. Öyle mahcup oluyorlar ki anlatamam. Ben bu kadarını ne Suriye’de gördüm, ne Arakan’da, ne Afrika’da... Afgan insanı çok farklı, haysiyet ve şeref duygusu müthiş.

Hedefleriniz nedir?
İlk etapta coğrafyamızdaki insanların açlık ve susuzluğunu gidermek. Açtığımız kuyuyla birlikte Müslüman yardımı gördükleri için Hristiyan iken Müslüman olan insanlarla karşılaşıyoruz. Afrika’da bir kariyede 12 kişi Müslüman olmuştu. Bu faaliyetlerle muhabbetlerini kazanıyoruz. Bu arada Müslümanlığı, peygamberimizin hayatını anlatıyoruz. Peygamberimizin Yahudi ve Hristiyanlarla ilişkilerini öğrenince şaşırıyorlar. Çad’daki bir hristiyanla aynı oteldeyiz. “Böyle bir din var mıydı” diyor. Bir kariyede sırf kuyu açıldığı için 18 kişi Müslüman oldu. Sadece kuyu açıldığı için... Yeni bir altyapı hazırlığındayız. Her bölgeye bir görevli atayacağız. Maaşlı olarak insanlara sadece Ehl-i Sünnet çizgisinde dinimizi anlatacak, tebliğ yapacak. Pilot bölgemiz Gana.

FETÖ’nün Afrika kıtasında varlığını, tesirini nasıl değerlendiriyorsunuz?
FETÖ ile mücadelede devlet, mesela Kamerun’da çok başarılı değil ancak Çad’da çok ciddi bir başarı kaydedilmiş. Oradaki okulları Maarif Vakfı devraldı. TİKA’nın bölge başkanıyla konuştuk. Her bölgede böyle sonuç alındığı takdirde Türkiye’nin Afrika’dan çok ciddi gelir elde edeceğini söylemişti. Devralınan okullar üzerinden devlete çok ciddi finans desteği sağlandığını belirtmişti. Türkî cumhuriyetleri ziyaretlerimizde ise, Kırgızistan gibi bazı bölgelerde hâlâ FETÖ yayın organı Zaman gazetesinin büroları duruyordu. Devlet televizyonunun bulunduğu binada FETÖ yayın organının antenleri mevcuttu. Sorduğumuzda Tayyip Bey’in ısrarına rağmen oradaki devlet başkanı kabul etmemiş. Özellikle zengin ailelerin çocuklarını alıyorlar. Fakirler dışlanıyor. Kamerun’da yol boyunca şehir merkezinde, FETÖcü “Kimse Yok mu” derneğinin koskoca kuyularının suyu akıyor. Tabelası üzerinde. Gazze’de, Kudüs’te ise Müslümanlara uygulanan ambargonun tüm şiddetiyle sürdüğünü ilave edeyim.

Suriyeli sığınmacı ve göçmenleri yakından takip eden bir STK yöneticisi olarak görüşlerinizi alabilir miyiz?
Biz Suriye’ye sayısız defa giden bir kuruluşuz. Çadır kentler, İdlip, diğer bölgeler dahil. Hatta İdlip’e yapılan bombalı saldırılarda oradaydık. Türkiye’de yaramaz insanlar olduğu kadar Suriyeli de olabilir. Bu genellemeyi yapmanın kimseye faydası yoktur. Şu an Türkiye’nin gündeminde af edersiniz i.nelerle alakalı LGBT hareketliliği var. Bu ahlaksızlığa, bu alçaklığa kimi belediyelerin de gösterdiği sevgi, saygı, sempati hangi Suriyeliye gösteriliyor sorarım. Suriyelilerin hangisinde böyle bir alçaklık söz konusu. Türkiye’deki kurumlara gidin, mesela hastanelerde Suriyelilerden ciddi şekilde kamu hizmeti alınmaktadır. Profesör bir Suriyeli gelmiş bizim hastanemizde çalışıyor. Hangi statüde biliyor musunuz, pratisyen. Tabi ki çok ciddi bir kitle kabul ettik, sosyal dengede sarsılmalar oldu.

Fatih ilçesinde bir lokantada “çırak” olarak soğan soyan profesöre rastlanmıştı…
Doğru. En son Suriyeli bir aileye yardım gönderdim. Yahu utanıyor bizden yardım almaya, istemeye. Memleketinde tüccarmış. Evine davet etti ısrarla. Suriyelileri genelleyerek suçlamak hainlikten başka bir şey olmaz. Allah muhafaza kendimizi onların yerine koyalım, benzer şekilde bize davranılsaydı reva mı olurdu.

İstanbul’da yaşayan Suriyeliler hakkında sosyolojik gözlemlerinizi paylaşabilir misiniz?
Bizim bölgemiz Ümraniye’yi kapsıyor. Bu bölgede 4-5 eğitim biriminde eğitim hayatlarına devam ediyorlar. Aynı yere halkımızdan da giden var. Sosyal medyada çıkan birkaç kötü örneği görüyoruz. Onun dışında gösterilemiyor. Suriyeli bir esnaf komşum var. Kimseye bir zararı yok. Birlikte camideyiz. Hatta kendi halkına da yardım ediyor. Suriyeliler vergi vermediği iddia ediliyor. Yok öyle bir şey. Vergi tabelası açık, çalışıyor. Az ötede İdlipli manav kardeşlerimiz var. Onlara sordum vergi bahsiyle ilgili. Baktım kredi kartıyla işlem yapıyor. Nasıl vergi kaçırabilir. Tamamen iftira. Yardıma muhtaç insanların yüzde 70’i utanarak alıyor. Bir linç var. Allah bunun hesabını sorar.

Suriye’ye geri dönüşler hususunda neler söyleyebilirsiniz?
Hükümetin geri dönüşler hususunda verdiği rakamların doğruyu yansıttığını düşünmüyorum. Cerablus, El Bab bölgesi için bir bilgi paylaşayım. Arkadaşlarımızdan biri yakın zamanda oradaydı. Sadece o bölgeye dönüş var. İç kısımlara yok. O kısma dönüşlerde rejimle mücadele için gidenler vardır. Tayyip Bey’in burada kesinlikle yanlış bilgilendirildiğini düşünüyorum. Mesela iki dönem milletvekilliği yapmış birini dinledim. “Tayyip Bey’e ulaşamıyoruz. Etten duvar örülmüş. Halkı dinliyoruz, grup toplantılarında meseleyi açıyoruz. Araştırıyoruz, gerçekten halkın dediği gibi. Halka geri dönüş olduğu sürece seçimlerde ciddi destek alıyorduk ancak son zamanlarda bu iletişim kopukluğu destek kaybına yol açtı.” diyor.

Mesela Suriyeli dilenci şikâyetleri söz konusu...
Türkiye vatandaşı olup öyle insanlara her şehirde rastlayabilirsiniz. Bu insanların aynı Suriye’de de vardı. Orada da dilencilik yapıyorlardı. Hatay’da bulunduğumda bu meseleyle alakalı bir Suriyeliyi dinledim. “Bunlar Suriye’de de böyleydi” dedi. Anadolu’da “çingene” denilen insanlar... Ramazan ayında peçete satan birine rastladım. Neden dilendiğini sordum, bebek kardeşi içinmiş. Aracımla bütün ihtiyaçlarını görmek üzere ısrarla evine götürmesini istedim, “hayır, annem kızar” dedi. İhtiyacı olmadığı belli. Alışkanlık yani. Benim anladığım, “Suriyelileri geri gönderin” demek, kardeşlerimizi imha demektir. Üç-beş kendini bilmez onların gönderilmesini istiyor diye bu mesele gündem olamaz.  


Baran Dergisi 652. Sayı