Doğu Türkistan ile ilgili haberler medyaya yansımıyor veya yansıtılmıyor. Dolayısıyla şu an orada neler olduğu hakkında bilgimiz yok. Doğu Türkistan’da neler oluyor?
Genel olarak biliyorsunuz zaten; Doğu Türkistan’da bir işgal ve zulüm var. 1949’da Doğu Türkistan işgal edildi. Daha önce 1933’te, 1944’te Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulmuştu. Öncesinde de bağımsız bir devletti; yani Çin’in bir parçası değildi. Yetmiş sene zarfı içerisinde, 1949’dan bugüne kadar Çin, Doğu Türkistan halkını tamamen yok etmek için, onun dinini yok etmek için, kültürünü, medeniyetini... Doğu Türkistan halkına dair ne varsa her şeyi bitirmek için, onları asimile etmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Çinlileri Doğu Türkistan’a yerleştirdi. Camilerdeki hilaller sökülüyor, oruçlar zorla bozduruluyor. Otuz bin camiden yalnızca beş bin cami ayakta şu an, diğerleri yıkıldı. Kalan camiler de yıkılmak üzere, minareleri yıkılıyor. Camilerde zaten namaz kılamıyoruz, videoları görüyorsunuz. Çünkü beş milyonun üzerinde insanı toplama kamplarında tutuyorlar. Hapishanelerdeki insanların sayısını bile bilmiyoruz. Biz sadece toplama kamplarını konuşuyoruz. Doğu Türkistan halkı, kırk milyon nüfuslu Müslüman bir halk; ve bu halk bugün, son nefesini vermek üzeredir, can çekişmektedir. Orada zulüm her geçen gün artıyor. Böyle bir vaziyette İslâm âleminin, Türk-İslâm coğrafyasının, insanlığın bu meseleyle ciddi bir şeklide ilgilenmesi gerekirken bu konuyla hiç kimse ilgilenmiyor, herkes üzerini örtüyor.

Bugün Urumçi Katliamı’nın sene-i devriyesi vesilesiyle toplandık. Urumçi’de neler olmuştu?
26 Haziran 2009’da alıkoyulan ve zorla Çin’in iç kesimine götürülen işçiler vardı. Beş bin kadar Çinli, bu Uygur Müslümanı işçi kardeşlerimize tecavüz etti ve bu katliamı gerçekleştirdi. Sekiz yüz kişi kadarı da kayboldu ve bir daha haber alınamadı. Bu nedenle 5 Temmuz 2009 tarihinde gençlerimiz, tarihte ilk kez sokağa dökülerek, Çin makamlarının önlerine giderek yetkililerden, bu katliamın, tecavüzlerin ve zulmün sorumlularının cezalandırılması talebinde bulundu. Çin, gençlerimizin bu talebini ayaklanma ve isyan olarak nitelendirdi. Yerleşimci Çinlileri silahlandırarak, polis ve jandarmayı da işin içine sokarak binlerce insanımızı şehid etti. Binlerce kişiden hâlâ haber alamıyoruz. Bu katliamın yankıları bugün hâlâ devam ediyor. Biz bugün burada, hem 10. yılında bu zulmü hatırlamak, hem de zalim, katil ve terörist Çin’e bunu unutmadığımızı hatırlatmak üzere toplandık. Yılmadan, yıkılmadan, bıkmadan bu duruşu sergilemeye devam edeceğiz.

Teşekkür ederim.                                            
Rica ederim.


Baran Dergisi 652. Sayı