Doğu Türkistan’da neler oluyor, biraz bahsedebilir misiniz?
70 senedir süren Doğu Türkistan’daki esaret yavaş yavaş Çinlileştirme, dinsizleştirmeye döndü. Çin’de yaşayan diğer topluluklar gibi Müslüman Türkleri de yok etmeye yönelik çalışmalar vardı. Millî ve dinî hayat yasaklar altında sürüyor. Doğu Türkistan’da iki senedir Çin yönetimi kestirmeden Türkistanlıları yok etmeye yöneldi. Şu ana kadar milyonlarca kişinin hayatından olduğu iddia ediliyor. Net bir rakam söylemek mümkün değil. BM’nin bir milyonu aşkın insanın toplama kamplarında olduğunu kabul ettiğine dair açıklamaları var. Ancak bize gelen haberlere ve orada beliren emarelere baktığınızda 4 milyonu aşkın insan toplama kamplarında tutuklu. Daha önce Çin-Türkiye ilişkilerinin iyileşmesiyle çok sayıda insan Türkiye’ye gidip geliyordu. Her hafta iki uçak dolusu delege ve gruplar halinde gidiş gelişler vardı. Bu vesileyle Doğu Türkistan’daki durumlardan haberdar olabiliyorduk. Aile ve yakınlarımızla irtibat kurabiliyorduk. Bu gidiş-gelişler Çin yönetimi tarafından aniden yasaklandı. Elinde pasaportu olan ne kadar Doğu Türkistanlı varsa ellerinden bu pasaportları aldılar. Çin dışına seyahat, eğitim veya ticaret amaçlı çıkmış olan insanlarımızın hepsini geri çağırdılar. Ailesi orada olanlara Çin’deki karakollar video görüntüler gönderip şantaj, tehdit, hapisle korkutmaya çalıştı. Binlerce insan döndü ancak Mısır ve dünyanın diğer yerlerindeki öğrenciler, ticaretle meşgul olanlar, bu propaganda ve operasyonlar karşısında endişeye kapılıp Türkiye’ye yerleşti. Doğu Türkistan’ın dış dünya ile irtibatı tamamen kesilmiş durumda. Doğu Türkistan genelinde sözde ıslah ve terbiye kampları olarak adlandırılan yerlerde ilk aşamada üçer ay tutuldular. Bu üç ay sonrasında bırakılanlar tekrar alıkonuldu. Bu insanlar arasında orada bir seneyi aşkın süre tutuklu yaşayanlar var hâlâ... Söyledikleri gibi eğitim amaçlı kamplar değil.

Çin yönetimi bu tutumu nasıl açıklıyor?
Bu hususta açıkladıkları bir genelge var. Orada diyor ki, “Çin’in süper güç olma niyeti var. Bu amaçla stratejik, siyasi, ekonomik anlamda projeleri hayata geçirdi. Şu an Doğu Türkistan Çin’in yumuşak karnı. Burası işgal toprağı.” Çin, emperyalist niyetlerle başlattığı “Bir kuşak Bir Yol” adıyla bilinen, İpek Yolu veya Ejder Yolu adlı Pekin’de başlayıp Doğu Türkistan’dan geçip Londra’ya uzanan yol projesini hayata geçirmek istiyor. Doğu Türkistan bu yol projesinin omurgasını teşkil ediyor. Yolun önemli bir kısmı oradan geçiyor. Asya’ya açılan bir kapıdır. Bu nedenle orada yaşanan zulüm ve huzursuzluk, Çinlilerin isyan ve bölünme korkusundan ötürü uzun yıllardır sürüyor. Doğu Türkistan halkının sindirilmek üzere teslim olmasını, Çinlileşmesini amaçlıyorlar. Bu hususta açık konuşuyorlar. Kamplarda diyorlar ki, “biz 2050 yılına kadar dünyaya hakim olacağız, süper Çin olacağız. Bu zaman zarfında Çin’de bulunan çok sayıda din, kültür, millet ve medeniyetlerin yaşamasını istemiyoruz. Sadece Çin milleti olacak.”

Doğu Türkistan’dan size ulaşan haberler neler, anlatabilir misiniz?
Doğu Türkistan 70 yıldır kendi örf, adet, gelenek ve kültürünü korumuş bir topluluk. Elimizde eziyet gören ana-baba ve çocukların görüntülerinin yer aldığı videolar var. Çin devletini sevdirmek, dinlerini inkâr ettirmek için yeminler, sloganlar, şarkılar söyletiyorlar. Herhangi bir ibadet yapamıyorlar. Çin yönetiminin dikte ettiği Maocu söylemleri ezberletiyorlar. Ezberlemeyeni aç bırakıyorlar. Her türlü işkence var. Türkiye’ye gelen Kazak vatandaşı Uygur kökenli bir kardeşimiz anlattı. Yabancı biri olmasına rağmen o kamplarda bulunmuş. Tecavüzlere uğrayan, işkence gören insanlarımız olduğundan bahsetti. Bu kamplar olmasa bile zaten oradaki insanlarımız kamp hayatından farksız şekilde takip ve taciz altında yaşıyordu. Doğu Türkistan zaten bir açık hava kampıydı. Hapishane olaylarını anlatmıyorum. Evlerinden toplanan 4 milyon insanın varlığından bahsediliyor. Elimize ulaşan bilgilere göre konuşuyorum. Sokakların boş olduğu oradan yansıyan görüntülerden anlaşılıyor. Bizim verilerimize göre Doğu Türkistan nüfusu 40 milyon. Çin’e göre ise 22 milyon. Bunun içinde 10-11 milyon insanın Doğu Türkistanlı olduğunu iddia ediyorlar. Bu rakam onlarca senedir aynıdır. Çin’in son açıklamasında 6 milyon Uygur olduğu belirtildi. Demek ki, Çin’in kendisinin ilan ettiği 11 milyonluk nüfusun nerdeyse yarısı ortada yok ve onlara neler olduğunu söylemiyor. Bu sayı da oradaki vahametin boyutlarını ortaya koyuyor. Çin Komünist Partisi üyelerinin Doğu Türkistanlıların boşalttığı evlere yerleştirildiğini öğrendik. Bu kamplar inkâr ediliyordu, sonradan kabul ettiler. Onun gibi daha önce inkâr edilen mülk işgallerini reddederlerken Türkiye’ye gelen Çinli heyetten öğreniyoruz ki bu durumu kabul ediyorlar. Bu heyet Türkiye’deki medya ve STK kuruluşlarını ziyaretlerde, bu hususta sorulan sorulara cevaben; “amacımız insanların yaşam standartlarını iyileştirmek, onlara yardım etmek amacıyla bunu uyguluyoruz” demişler. Onlar adına trajikomik bir durum. İnsanlarla alay ediyorlar. Çin Dışişleri Bakanı daha önceki açıklamalarında da bu durumu reddetmişti. BM insan hakları gözlemcileri delilleriyle gerçekleri ortaya koyunca Çin Dışişleri bu defa “evet orada kamplar var ancak biz o insanların hayatlarına renk katmak için bu yapıları oluşturduk” diyor. Oradaki insanlarımızın evlerinde kalması suç kabul ediliyor. Topladıkları Doğu Türkistanlı çocuklara Çin’in geleneksel giysilerini giydirerek çocuklarımızın ruhlarını kirletiyorlar. Oysa Çinli çocuklarına bu giysileri giydiremiyorlar. Oradaki âlimlerimiz, onlara destek veren ilim ve ticaret insanlarını gözaltı, hapis yoluyla korkutmaya çalışıyorlar. Biz bir yıl içinde dört büyük din âlimimizi şehit verdik. Geçenlerde de Abdulkerim Abdulveli adlı âlimimiz, 28 sene Çin zindanlarında kalmış büyük insanımız şehit oldu. Türkiye’de 50 bine yakın Doğu Türkistanlı muhacir var. Bunların hiçbiri ailesiyle görüşemiyor. Ben mesela, annemle telefonla görüşemeyeli iki yıl oldu. Daha burada serbest yerleşim hakkıyla ev satın alan, ailesinin bir kısmını, çocuklarını buraya yerleştiren insanlarımız var. Bunların çocukları 5-15 yaşında sahipsiz kaldı. Ailelerinin ne halde olduklarını bilmiyoruz.

Türkiye’ye bu hususta vermek istediğiniz mesaj var mı?
Tüm İslam âlemine, herkesin vicdanına çağrıda bulunuyorum. Bu anlattıklarım yaşananların yüzde 10’udur belki. Birçok şey bizim için de karanlıkta kalmış durumda. Çağrılarımız sürüyor. Bu meselenin Çin-Türkiye ilişkilerinin bozulmasıyla alakası yoktur. Bunları gündeme getirdiğimizde bu ilişkileri kaşıdığımızı iddia edenler var. Allah’tan korksunlar; böyle bir niyetimiz yok. Ümmetin bu yönde bir derdi varsa, ilgilenmelerini bekliyoruz. Cumhurbaşkanımız ve Müslüman liderlerimiz susarsa orada asimilasyonlar katliamlara varacak kadar tırmanabilir. Vaziyet budur.


Baran Dergisi 623. Sayı