Büyüklük hatayı telafi edebilmektir! Bizim de Türkiye olarak tarihimizde hatalarımız var. Cezayir'in bağımsızlığında çekimser oyu kullanışımız; 27 Mayıs’ta Başbakanı idam edişimiz; 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri; sonrasında katsayı ve başörtüsü engelleri gibi… Bugüne kadar geçmişimizdeki pek çok hatadan döndük. Ayasofya Camiine dair 1934'teki hatamızı da 2020'de Danıştay’ın kararı ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kararnamesi ile telafi ettik. Ayasofya’nın yeniden camiye dönüşmesini, hatamızı tamir olarak görüyorum.

Bu süreçte pek çok iddia ortaya atıldı. “Ayasofya açılırsa Avrupa ülkelerinde camiler kapatılır veya camilere saldırı olur” iddiası bunların en yaygınıydı. Evet, böyle bir tehlike var lâkin zaten camilere saldırmak, camileri yakıp-yıkmak, yok etmek ve amacı dışında kullanmak Avrupa ülkelerinde olmayan bir şey değil. Camilere saldırıda AB ülkelerinin karnesi kötü! "Ayasofya yeniden cami olursa Avrupa'da camilere saldırı olur" diyenler, Avrupalıların bir bütün olarak camilere saygılı olduğunu mu sanıyor?

Osmanlının son dönemine dair bir Selanik fotoğrafı görmüştüm. Fotoğrafa bakınca bir Anadolu şehri sandım, onlarca cami vardı. Altındaki yazıyı okuyunca Selanik olduğunu anladım. Birkaç yıl önce de Macaristan gezimde Osmanlıdan kalan onlarca caminin yağmalanarak yıkıldığını yok edildiğini tarih uzmanlarından dinlemiştim. Camilere saldırılar halen devam ediyor, her gün bir Avrupa ülkesinden bu tür bir habere rastlamak mümkün.

Ayasofya’nın yeniden camiye dönüşmesinde 50-60 yıldır pek çok fikir ve aksiyon adamının, siyasetçi ve bürokratın, gençlik kuruluşları ve STK’ların emeği var. Hepsine teşekkürler.

Yurtdışından gelen tepkiler, Ayasofya’yı cami olarak yeniden ibadete açmanın gerçekten “bağımsızlık” meselesi olduğunu gösteriyor. Türkiye, ülkesindeki Hristiyanların dinî özgürlükleriyle ilgili kısıtlayıcı bir karar almadı, kiliseleri kapatmıyor veya kiliseleri camiye de çevirmiyor, halen ülke genelinde ibadete açık 435 kilise, sinagog ve havra var. Oysa Atina, Selanik, Budapeşte gibi yerlerde Osmanlıdan kalma camilerin hepsi yıkıldı. Endülüs’te zaten taş üstünde taş bırakmadılar.

Papa Francis Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili “Çok acı çekiyorum” demiş. Prof. Ali Köse Hoca ise “Ayasofya konusunda en son konuşması gereken kişi papadır” diye yazmış. Ali Köse Hocaya hak veriyorum. Çünkü Haçlı Seferlerinde onların askerleri Ayasofya’yı bile talan ettiler. Kaldı ki, Ayasofya kiliseden önce Roma Katolik Katedrali idi, kılıçla Katolik mabedine dönüştürüldü.

Ayasofya şimdi sadece “cami” olmamalı, ilim ve sanat merkezi olmalı, bir külliye olarak hizmet vermelidir. Ayasofya Külliyesinde küresel terör ve İslam düşmanlığı ile mücadele amaçlı bilim, sanat, eğitim çalışmaları da yapılmalıdır.

Baran Dergisi 705.Sayı