Rusların Kırım’ı işgalinin üzerinden 6 yıl geçti. Gerçi Ruslar ilhak ettiklerini açıkladılar. Önce Kırım’ın Ruslar için öneminden başlayalım. Ruslar hangi amaçlarla Kırım’da?
Evet, 6 yıl oldu. Ruslar ilhak ettiğini açıklasa da esasında işgal var. Sanki bir referandum yapıldı ve Ruslar lehine sonuçlandı gibi duyuruldu. Düzmece bir referandumdu ve işgalin tanımadığı başından itibaren ilan edildi. Ruslar için Kırım’daki emellerinin başında “sıcak denizlere açılma” arzusu geliyor. Bu onların Çarlık Rusyasından beri hayalleri. 1783’ten beri Moskova, Kremlin rejimleri değişse de tarih boyu bu emelleri değişmedi. 1991 yılında SSCB dağılıp Kırım Ukrayna içerisinde kalınca, Ruslar bu toprakları tekrar Rusya’ya bağlamak için yeniden harekete geçtiler. Bununla ilgili Emel Dergisi’nde çok sayıda makale yazdım. Biliyorsunuz, 1853-56’da Osmanlı İmparatorluğu İngiliz ve Fransız kuvvetleriyle müttefik olarak Kırım Savaşı’na girdi. Osmanlı Sarayı, Kırım topraklarının işgalini asla kabullenemedi. Çünkü Müslüman bir tebaanın yaşadığı, kaybedilen ilk topraklardı. Bu sarayın hazmedemediği bir gelişme oldu. Daha önceki toprak kayıpları Müslüman tebaanın yaşadığı kayıplar değildi. Macaristan mesela... Kırım’ın kaybının bir travma olduğunu tarihçi Kemal Karpat da söyler, İlber Ortaylı da söyler. Bütün tarihçilerimiz bu hususta aynı tespitte bulunur. Kırım Ruslar için bizim Antalya gibidir. Hatta Osmanlı Sultanları 1912 Balkan Savaşları’na kadar Çar veya Çariçe dinlenmek için tatile geldiğinde, Osmanlı heyeti buradan hareket edip kendilerine “Kırım’a hoş geldiniz” derlerdi. Verilen mesaj, bu toprakların bizim olduğu hususunda açıktı. “Son Haçlı Seferi: Kırım Savaşı” kitabını yazan Orlando Figes adlı meşhur bir tarihçi var. Figes diyor ki, “Kırım Savaşı’nın özünde Rusya’nın, Osmanlı topraklarındaki Hristiyanları yönlendirip koruma, kumandanlık, dinsel hak iddiası saklıdır. Bu talebin merkezinde Ayasofya’yı “Kilise” ve İstanbul’u Moskova ve Kudüs’e kadar uzanan Ortodoks egemenlik alanının yeniden başkenti yapma hayalidir.” diyor. Bu hayalden Putin de vazgeçmiş değil ki. 2008’deki Gürcistan Savaşı’nda Putin açıkça, “Nerede bir Rusluk varsa biz onu koruruz. Dünyanın neresi olursa olsun oraya müdahale ederiz.” demişti. Geçenlerde bir videoda Putin bir çocukla konuşurken görülüyor. Çocuğa, “Rusya’nın sınırları nerededir?” deniliyor. Çocuk “uzak denizler” deyince Putin gülerek, “Rusya’nın sınırları hiçbir yerde bitmez” diyor. Bu adamların mantalitesi emperyalist zihniyeti gösteriyor. Kırım’da Akdeniz’e açılma plânlarında, Karadeniz’deki Rus donanmasının merkeziydi. Kırım ovasıyla, uçak pistleriyle 26 bin km2’lik  son derece lojistik bir merkez. Unutmayalım ki, Kırım 2014 yılında işgal edildiğinde Rus Genelkurmay Başkanı şöyle demişti; “Artık Karadeniz’in efendisi biziz. Boğazların kontrolü bizde. Bu zamana kadar Karadeniz’in efendisi Türklerdi.” dedi.

ABD, AB ve NATO, Rus yayılmacılığına nasıl bakıyor. Özellikle AB için de yakın tehdit sayılmıyor mu?
AB’yi yönlendiren lider ülkeler Almanya, Fransa ikili oynuyor. ABD bu işgale farklı yaklaşınca AB’yi Rusya’ya karşı ambargo, yaptırım uygulamaya zorladı. Yaptırım baskısı AB’yi de buna mecbur bıraktı. AB’ye sonradan giren Baltık ülkelerinden Polonya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve kuzeyde Rusya’yı her zaman tehdit gören İsveç, bu yaptırımlara çok kuvvetli iştirak etti.

İngiltere?
İngiltere de destekledi ama çok da canla başla değil tabiî. Boris Johnson Rusya’ya karşı daha katı görünüyor. Diğerleriyle kıyaslarsak İngiltere daha sert tutum izliyor. Hele İngiltere’nin bir kaç eski KGB ajanının zehirlenerek öldürülmesiyle sonuçlanan Rus faaliyetleri İngiltere’yi çok kızdırmıştı.

Ukrayna Dışişleri’nden yapılan son açıklamada Minsk Anlaşması’na özel bir vurguda bulunuluyor. Ruslar dünyanın gözü önünde bu işgale girişirken bu anlaşmanın hükümlerini nasıl hiçe sayabiliyor?
Rusya ile anlaşma yapmak demek, anlaşmanın bir süre sonra çiğnenmesi demektir. 1994’te Budapeşte Memorandumu imzalandı. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tanıdığı bu anlaşmanın garantör ülkeleri İngiltere ve ABD idi. Ukrayna’nın elinde 1100 adet nükleer başlıklı füze Rusya’ya teslim edildi. Karadeniz donanmasına üs verilmesi Ukrayna tarafından kabul edilmiş, donanma paylaşılmıştı. Bu anlaşmanın üzerinden 20 yıl geçmeden, 19. yılının sonlarında Rusya Kırım’ı, Doğu Ukrayna’yı işgal etti.

Rusya’nın bunda gerçek veya geçerli bir gerekçesi var mıydı; neyi ileri sürdü? O zaman Ukrayna içinde karışıklık da vardı hatırlarsanız?
Tabiî vardı. Yalnız o dönem Rusya yanlısı Yanukoviç Ukraynalılar Batı yanlısı bir yapıya liderlik etmekteydi. Özgürlük, seçim serbestliği, diktatörlük karşıtıydılar. Rusya’nın takibinden de bıkmışlar. Ama bütün eski SSCB rejimi ülkelerinin tamamının saran yolsuzluk, rüşvet, oligarşik ve kötü yönetim ve Batı’nın da SSCB dağıldıktan sonra Ukrayna’ya verdiği ekonomik yardım ve yatırım sözlerinde durmaması, Almanya dahil bu taahhütlerin sözde kalması ülkenin belini bir türlü doğrultamamasına sebep olmuştu. Siyasî dalgalanmaların hüküm sürdüğü böyle bir süreçte Yanukoviç iktidara geldi ve Rusya’ya yanaştı. Zaten Rusofil bir adamdı. Karadeniz donanması anlaşması onun iktidarında sona ermişti. Yeni anlaşmada anlaşmayı 40 yıl uzattı. Yakın tarihte hiçbir uluslararası anlaşmada 40 yıllığına bir toprak parçası kiralanmamıştır. Bu anlaşma Ukrayna’da büyük bir infiale yol açtı. Ukrayna’da AB ile anlaşmalar yapılması beklenirken o bunun tam tersine Rusya ile anlaştı.

Neyin karşılığında?
Rusya’nın güdümünde bir devlet lideri olması kendisini rahatsız etmiyordu ki.

Ukrayna bürokrasisi ve ordusunun buna tepkisi yok muydu?
Bakın, Ukrayna ordusu 1991’den 2014’teki işgale kadar fiîlen yoktu. Ukrayna ordusunun Kırım işgal edildiği dönemde muharip güç olarak yani savaşı göze alabilecek asker sayısı 8000 idi. Teçhizat ve donanımı eskiydi; bunu yenilemek içinse ekonomik olarak çok yetersizdi. Bundan dolayı Ukrayna ordusu tek kurşun atmadan Kırım’daki bütün birlikleri teslim oldu.

Bosna’yı hatırlatan bir akıbet...
Aynen öyle. Zaten demin bahsettiğim nükleer başlıklı silahları da ABD-İngiltere’nin garantörlüğüne güvenerek iade etmiş; caydırıcı gücü kalmamış. Yanukoviç de kendi soygun düzenini devam ettirmek için Putin’le anlaştı. Putin’in gölgesinde bir Ukrayna’dan bahsedince halk ayaklandı. Peşpeşe gösteriler oldu. Yanukoviç sonunda kaçtı. İçinde bulunduğu yolsuzluk ve lüks de ortaya çıktı.

Yakın zamanda Ukrayna Savunma Bakanı NATO standartlarına uygun iki üs inşa edileceğini duyurdu. Bu ne kadar mümkün ve ne ölçüde Ukrayna’nın menfaatine olabilir?
Yanukoviç’ten sonra iktidara gelen dört senelik Poroşenko döneminde Ukrayna ekonomik olarak belli bir dengeye kavuşturuldu. Silahlarını değiştirdi; ordusunu güçlendirdi. Buna rağmen Doğu Ukrayna’da Rusya destekli isyancılara karşı Ukrayna ordusu ağır mağlubiyetler aldı. Daha sonrasında durumu toparlayarak güçlendi fakat bu dönemde maalesef ekonomik ve siyasi denge istediği ölçüde olmadı. Seçimlere düşük katılım oldu ve tiyatro komedyeni Volodimir Zelensky’ye mağlup oldu.

Komedyen mi?
Tabiî. Kendisini destekleyen bir oligarkın televizyonunda program yapan biriydi. Onun desteğiyle geldi. Bir dönem “Emret Başbakanım” dizisi vardı. Ona benzeyen bir siyasetçiyi canlandırıyordu. Putin Rusyasıyla Ukrayna’yı ayıran bir fark var. İnsanlar demokratik bir seçimle iktidara gelinebiliyor ama Rusya’da böyle bir şey yok ki. Bütün muhalifler Putin’in seçtiği muhalifler. Onun dizayn ettiği adamlar.

Şu an Ukrayna devlet düzeninde Ukrayna menfaatleri açısından nasıl bir tablodan bahsedilebilir?
Ülke 2014’te işgal edildiğinde Kırım yönetiminde Ruslar çoğunluktaydı. Yaklaşık 2 milyon 700 bin nüfusun 300 bini Kırım Tatarı idi. Geri kalan yüzde 10’u Ruslaşmış Ukraynalı, kalan 2 milyondan fazla nüfus da Rus idi. 1991’den 2014’e kadar Müslümanlara, Türklere soğuk ve düşmanca bakan, Türkiye’nin Kırım’a olan destek ve yardımlarını sürekli olarak sabote eden bürokratik bir mekanizma vardı. Bu adamlar 2014’teki işgale içeriden hazırdı. Bir gün içinde her tarafa silahlı birlikleri çıkardılar. Kırım’daki bütün bürokratik mekanizma, gizli servisiyle birlikte tamamen Rusya tarafına geçti. Kırım Parlamentosu’ndaki bizim Kırım Tatarları hariç tamamı Rusya yanlısı hareket etti. Bir tane onurlu Ukraynalı çıkıp da parlamentoda işgale karşı durmadı.

Ukraynalı gerçek vatanseverler?
Onlar çok az sayıdaydı. Onların büyük çoğunluğu Kırım Tatarları gibi hapse atıldı. İşgalden önce “Rusya’ya bağlanalım” diyen Rus yanlısı partiler vardı ancak işgalden sonra alınan ilk kararlardan biri Kırım’ı Ukrayna’ya kazandırmayı teklif etmek “bölücülük” olarak adlandırıldı; suç kapsamına alındı. Böyle bir Putin rejimi var.

Sanki Rus toprağında Rusya adına bekçilik yapılıyor anlaşılan?
Maalesef öyle. Sözde Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün garantörüydü. Ukrayna’nın bağımsızlığını söyleyen Kırım Tatarları da hapse atılınca...

Ukrayna Sınır Servisi’nin bir açıklaması var. ABD ve Ukrayna, 20 ülkenin katılacağı ortak bir tatbikata hazırlanıyor. Bu ne anlama geliyor?
Ukrayna’da Karadeniz’de de yapmak istiyorlar. Batı’nın desteği olmadan Rusya’ya karşı durulamayacağı biliniyor. Ekonomik olarak da dayanamaz.

Hatta ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ile birlikte açıklama yapıldı. ABD’ye güvenilebilir mi?
Hayır. ABD’ye güvenilmez. ABD, Rusya’nın Avrupa kıtasına doğru nüfuz sahasını genişletmesini istemiyor. ABD Suriye’de, Irak’ta Türkiye aleyhinde Rusya ile paslaşıyorlar. Karşılıklı iyi polis-kötü polis oynuyorlar ama Rusya’nın Avrupa’da söz sahibi olmasını ABD istemiyor. Almanya ve Fransa, şu aşamada Ukrayna ve Rusya’yı anlaşmaya zorluyor. “Kırım’ın işgalini unutun. Doğu Ukrayna’da seçim yapılsın, özerklik kazanılsın, şiddet ve savaş ortamı olmasın, biz de tıkır tıkır doğalgazımızı, enerjimizi sorunsuz bir şekilde temin edelim, sanayimizi çalıştıralım.” diyorlar.

2019’da Trump aleyhine açılan “azil davası”nda önemli bir başlık da Trump’ın rakibi olan Joe Biden ve oğlunun yolsuzluk yaptığıyla ilgili Trump-Zelensky telefon kayıtlarıydı.
Joe Biden, 2020 Kasım’ındaki ABD Başkanlık seçimlerinde Demokratların en kuvvetli adaylarından. Önceki başkan yardımcısı. Onun oğlunun da içinde bulunduğu şirketler hakkında yolsuzluk suçlamasıyla yıpratma amaçlı bir girişimdi. Bunun için Zelensky hükümetini kullandı. Buna karşılık ABD’nin söz verdiği askeri yardımları durdurdu. Ancak Biden ile ilgili bir kanıt ortaya çıkmadı.

Kırım’da yaşanan susuzluk tehdidinin boyutları nedir?
Kırım’ın coğrafi yapısına baktığımızda, ana karaya 8 km’lik bir bağla birlikte üç tarafı tuzlu suyla çevrili bir yarımadadır. Bu yarımadanın üçte biri dağlık ve tatlı su kaynakları sınırlı. Kırım’daki susuzluk sorunu Kırım Hanlığı’ndan bu yana mevcut. O zamanki nüfus ve tarım arazilerinin verimi kendini idare etmeye yeterliydi. Ancak SSCB döneminden itibaren ülkenin üçte ikisi ovalardan müteşekkil tarım arazisi kullanılmaya başlayınca su yetersizliği baş gösterdi. Bunun üzerine 690’lı yıllardan itibaren Ukrayna’nın Odesa’dan denize dökülen en büyük nehri Dinyeper nehrinden Kırım’a doğru dev bir su kanalı açıldı. Bu kanal vasıtasıyla Kırım’ın kuzeydeki ovaları sulu tarıma kavuştu. Bölge yerleşimleri su ihtiyacını gidermeye başladı. 2014 işgalinde Poroşenko Hükümeti su kanalının Rus işgali altında kaldığını belirterek, “neden bedava su verelim” deyip haklı olarak Rusya denetimindeki kısma dağıtılan su ve elektriği kesti. Son yıl içinde yeterli yağış almayınca barajlarda su krizi kendini gösterdi.

Kırım Tatar halkı lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, 2 Mayıs 2020’de Kırım’da bir “onur yürüyüşü” yapılacağını duyurdu. Bu eyleme katılım beklentisi nedir?
Kırım Tatar Meclisi bu yürüyüşü ilk önce işgalin yıldönümü olan şubat ayına denk getirmek istendi fakat havaların çok soğuk olması katılımı zorlaştırır düşüncesiyle Sayın Kırımoğlu’nun Kırım’a giriş yasağının ilan edildiği tarih olduğu için 2 Mayıs’ta karar kılındı. Bütün dünyadan Kırım dostları, aktivistler, medya davet edilecek. Unutturulmaya çalışılan işgale karşı bütün dünyaya mesaj verilecek.

Donbas bölgesinden zaman zaman çatışma haberleri geliyor. Donbas’ta son durum nedir?
Çatışmalar sürüyor. Türkiye’de de şehid haberleri geliyor. Daha önce olduğu gibi mesela sosyal medyanın gündemine bakıyorsunuz; üst sıralarda futbol gündem. Bu çok acı bir şey. Donbas’ta da günde bir veya iki kişinin öldüğü çatışmalar oluyor fakat pek bilinmiyor. Her ay 5-10 asker öldürülüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kırım’ın ilhakını tanımadığımızı duyurduğu son Ukrayna ziyareti sırasında İdlip’te saldırı gerçekleşti. Rusya da bundan sorumlu tutuldu. Türkiye’nin bu ilhakı tanımaması Türkiye-Rusya arasında ne çapta krizlere yol açabilir?
Türkiye Kırım’ın işgalini başından beri tanımadığını duyurdu ve her fırsatta tekrarlıyor. Oradaki sözde referanduma, Kırım Tatar Meclisi’nin kapatılmasına tepki koyuldu. Rusya-Türkiye arasında gündemde tutulan bir süreç bu. Ukrayna ziyareti sırasında 8 şehid verilmesi İdlip’teki Rus varlığının ve etkisinin Türk kamuoyunda net bir şekilde anlaşılmasını sağladı. Sahada Rusya adım adım muhalifleri püskürterek Türkiye’nin üzerine itiyor. Milyonlarca insan göç etti. Ve son İdlip anlaşmasına rağmen TSK’nın bölgedeki gözlem noktalarından üç tanesi rejim unsurlarının eline geçti. 5 şehid verilen ikinci saldırı öncesinde bölgede program yapan Rus gazeteciler, dronlarla görüntülenen Türk askerlerinin bulunduğu mevzileri haber yapıyorlardı. Erdoğan’ın Ukrayna ziyaretinde de Rusya’nın sözlerinde durmadığı hatırlatıldı. Maalesef bu vesileyle Kırım’la ilgili 6 sene içinde hiçbir değerlendirmede bulunmayan muhalefet, işgalci Rusya’ya hiç tepkisi görülmemiş kişilerin sırf hükümeti sıkıştırmak için, Erdoğan’ı kötülemek için haksız ithamlarda bulunması manidardır. Türkiye, içinde bulunduğu şartlara rağmen Kırım’ı destekleyip temsilcilerini kabul ediyor; her seviyede sahipleniyor. İnşallah medya da bunu dile getirir. Sağolun; sizler geçmiş zamanda da bölgeye dair haberler yaptınız. Keşke başka yayın organları da Kırım’da olanları dile getirseler.

Teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ederim.


Baran Dergisi 683. Sayı