Akit’te bu hafta bir yazı kaleme alarak Fetullah Gülen’in Salih Mirzabeyoğlu’na olan düşmanlığından bahsetmiştiniz. Salih Mirzabeyoğlu’nun Gülen tarafından hedef alınması Gülen’in kendi fikri miydi yoksa dışarıdan kendisine telkin edilen bir şey miydi?

Bizim ilk dönemde yaşadığımız süreç içerisinde biz onu kendinden kaynaklı olarak değerlendiriyorduk. Ama son olaylardan sonra onu kendiyle irtibatlandırmak yeterli olmaz.

Yazdığınız yazı çerçevesinde, Telegram hakkında bir malumatınız var mı? Mesela Kumandan’ın şehid edilmesinden bahsetmişsiniz yazınızın sonunda.

Ben o tür şeylerin kullanıldığını rahmetlinin kitaplarından öğrendim, ayrıca bir bilgim yok. O rahmetlinin kendisine tatbik edilen şeyler, “Bunlar bugün olmaz.” denilemez.

FETÖ’nün de bunda bir dahli olduğunu düşünüyorsunuz?

Böyle şeyler yapılıyorsa, pratikte olan bir şeyse, onlar yapmıştır zaten. Başka kim yapacak bunu?

Her samimi İslâmî hareketi tahliye etmek için kullandılar FETÖ’yü. Mesela o dönem gözden kaçırılmaması gereken noktalardan biri de Kemalistlerin aktivitesiydi.

Evet Kemalistler de aktifti. O dönemlerde ifade olarak bu iki grup arasında bir şey yoktu; ama sonradan olduğunu anladık. Geçmişteki yazılarımda da bahsetmiştim, FETÖ 28 Şubat sürecinde cunta ile beraber hareket etti. Bu da demek oluyor ki, daha öncesinden de bir irtibat var.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu 1991 yılında kaleme aldığı İşkence kitabında Fetullahçı polislerden bahsediyor. FETÖ 1980 ihtilali döneminde devlet içerisinde ne kadar etkindi?

Emniyet ve askeriyede etkinliği vardı. Emniyette daha çok Turgut Özal’ın başbakan olmasından sonra gelişti. Askeriyedeki yerleşmeleri daha öncelere dayanıyor. 1991’de Salih Mirzabeyoğlu’na işkence yapacak çapta güçleri vardır. Çünkü Fetullah Gülen de “Bana her zaman dosyalarını ve yazdığı hatıraları getiriyorlar.” diyordu. O dönemlerde Fetullah Gülen Salih Mirzabeyoğlu’nu istihbarat ajanı olarak değerlendiriyordu; “MİT’in elemanı ve beni öldürmek için yetiştirilen bir adam.” diyordu ve çok büyük endişe duyuyordu.

İBDA hareketi hakkında 1990’larda, 28 Şubat sürecinde bu propaganda çokça yapıldı. Bu propagandanın arkasında Fetullah Gülen var diyebilir miyiz?

Olabilir. Gülen’in sabit düşüncesi oydu.

Yazınızda “El yazısıyla notlar” diye belirtmiştiniz, bu notları kimler ve nasıl getiriyorlardı? Bu notlar operasyonla alınan notlar mıydı?

Polisler ve gardiyanlar tarafından getiriliyordu. Gülen aynı şeyleri MGK için de söylüyordu, “Cumhurbaşkanı ofisine gitmeden bana geliyor.” şeklinde.

Salih Mirzabeyoğlu’nu niye düşman olarak görüyordu?

Mirzabeyoğlu’nu iki türlü değerlendirmek lâzım. Birincisi fikrî derinlik bakımından güçlü bir kalem, bunu yazımda da söylemiştim. Gülen’den çok üstün. Ben bunu Cağaloğlu’ndaki yazar arkadaşlara da söylemiştim; “Niye bu kadroya biz sahip çıkmıyoruz, niye bunların eserlerini basmıyoruz?” diye. Düşüncede, fikirde bir sıkıntı yok, bilakis muazzam bir derinlik var. Eylemi de biz bilmiyoruz zaten o gün için. İşin bir kıskançlık tarafı da var, Necip Fazıl mirasına sahip olma noktasında... Tabiî sadece kıskançlıktan dolayı bir adam bunu yapamaz, üst aklın ona verdiği şeyler de var.

Peki, son olarak şunu sormak istiyorum; bu yazıyı niçin bu zamanda yazdınız?

Dediğim gibi, ben doğrudan doğruya Mirzabeyoğlu ile alâkalı yazsam çok daha geniş tafsilatlı yazmam gerekiyordu ve ben bu düşünceleri yeni söylemedim, 2014’te TV programında “Mutlaka tahliye edilmelidir.” mânâsında konuştum. Askeriyedeki işkence ve FETÖ operasyonu patlak verince en büyük işkenceyi Salih Mirzabeyoğlu gördüğü için bunu gündeme getirmek gerektiği düşüncesiyle yazdım bu yazıyı da.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

Baran Dergisi 736.Sayı