AK Parti 24-25-26. Dönem İstanbul Milletvekili Metin Külünk, 23 Haziran İBB seçim sonuçları üzerine BARAN’a değerlendirmede bulundu. AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın açık farkla kaybetmesi üzerine AK Parti’nin tüm birimleriyle beraber sandık sonuçları üzerine yeniden kritik yapmak durumunda olduğunu ifade eden Külünk, şunları söyledi:
 
“Milletle İnatlaşılmaz”
“Kâinat hizmet etmek için yaratılmıştır. İnsan da Allah’ı bilmek ve Allah’ın rızası doğrultusunda bir hayatı yaşamak için yaratılmıştır; ve imtihan, iradesini kullanma hakkının kendisine verilmesiyle birlikte başlar. İyi ve kötü arasındaki tercihlerin arasında iradesiyle sorumludur. Kâinat insan için olduğuna göre en önemli mesele, insanın her işte anlaşılmasıdır. Siyaset de insan için yapılır; insanla yapılır. Siyasetin merkezinde de insanı anlamak esastır. İnsan ve toplum siyasette anlaşılmaz ise insan ve toplum, siyasetin kendisini anlamamasına karşı hiç tereddütsüz gücünü kullanır. Siyasette insan ve toplum özne olduğu için özneyle ters düşerek yol yürümesi mümkün değildir. O nedenle, insan ve toplumun demokratik sistemlerde kendisini ifade ettiği en önemli adres sandıktır. Sokakta normal hayatını devam ettirir; ama siyasete dair düşüncelerini sandıkta ortaya koyar. Şunu söyler: Milletle inatlaşılmaz. Çok önemli bir kavrayıştır bu... Siyasî hayatta milletle inatlaşılarak mesafe alınmaz. O nedenle gerçekleşen seçim sonuçları sandığın iradesidir.”
 
“Sonuçlara Bakarak Eksiklerimizi, Hatalarımızı Arayacağız”
Sandık sonuçlarının halkın AK Parti’ye ilettiği bir “mektup” olduğuna dikkat çeken Külünk, bu “mektup”a verilecek cevabın millet tarafından beklendiğini ifade ederek şöyle konuştu:
“İstanbullulara teşekkür ediyoruz. Bu sonuçların analizinde İstanbulluları anlamalı ve ‘Nerede hata yaptık?’ sorusunu sormalıyız. Hep beraber... Teşkilât, yerel yönetimler, ayrıca sivil toplum örgütleri de bu soruyu sormalı... ‘Biz, İstanbulluları anlamakta nerede eksiklik yaptık?’ Milletvekilleri dahil topyekûn siyasal hareketimiz, milletimizin tercihlerine saygıyı esas alarak, nezaket dışı cümleler kullanmadan, mutlaka milletimizin sandıktaki iradesini anlamayı ve “Neyi eksik yaptık da sandıkta böyle bir sonuç çıktı?” bunu düşünmeliyiz. Bir yıl evvel %54’le kazanılan; daha üç ay evvel 13 bin oyla kaybedilmiş görünen bu şehirdeki fark 23 Haziran’da neden bu kadar açıldı? 31 Mart’taki mektubu doğru okumadığımız anlaşılıyor. O tarihte milletin yazdığı ‘mektup’a biz doğru cevaplar vermedik. O tarihteki ‘mektup’un cevabı, milletin beklentilerini karşılayacak şekilde verilmelidir. Milletimiz hâlen bunu beklemektedir. Açık yüreklilikle ifade ediyorum ki, 23 Haziran seçimlerinde de İstanbullular bir kez daha; bu sefer şiddetini yükselterek bir kez daha “mektup” vermiştir. İnanıyorum ki, pratik siyaseti en iyi okuyan, bu anlamda siyasî liderlik perspektifi geniş, sokağı çok iyi tanıdığı için çok güçlü olan liderimiz sayın Cumhurbaşkanımızın, sertlik derecesi yükselmiş olan bu ‘mektup’a, milletimizin beklentilerini esas alacak şekilde ve milletimizin “işte bu” diyeceği bir cevap vereceğinden eminim. Öncelikli olarak AK Parti teşkilatlarından milletimizin beklentileri var. Bakanlar Kurulu’ndan, 31 Mart’ta kazanılmış belediyelerimizin 1994 perspektifine dönüş noktasında, sivil toplum kuruluşlarımızın neleri yapmasına gerektiğine dair beklentileri var. Öncelikle milletimiz AK Parti hareketinin 2001’deki o mütevazi duruşuna dönüşü beklemektedir. Bu ‘mektup’u en iyi anlayacak insanın Cumhurbaşkanımız olduğuna dair milletimizin güveninin tam olduğuna inanıyorum.”
 
“Yeni Sistemi Anlatamadık”
Külünk, 23 Haziran İBB seçiminin AK Parti aleyhine sonuçlanması akabinde, “Cumhurbaşkanlığı Sistem”ini tartışmaya açmak gayretinde olan çevrelerle ilgili soru üzerine şunları söyledi:
“Fırsat bulmak isteyenler kendilerine her hamleyi hareket alanı olarak görmekte... Maalesef sistem değişikliğinin neden yapıldığını, hak ettiği önemi merkeze koyarak milletimize anlatamadık. Türkiye son derece kritik bir dönemden geçiyor. Türkiye üzerindeki plânların raftan indirilip erkene alındığını görmek zorundayız. Dolayısıyla kırılma noktalarının son derece sert olduğu bir zaman diliminde neden sistem değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu milletimizle aslında daha güçlü bir şekilde paylaşmalıydık. Bunu yapamadığımız için sistem değişikliğini maalesef 15 Temmuz’un arkasındaki akıl, bu değişimin ruhuyla alâkası olmayan bir zeminde tartışmaya açıyor. Bunun için de buldukları her fırsatı kendileri için bir psikolojik saldırı aracı haline getirip, maalesef bizim de bunlara sürekli cevap vermemize sebep oluyorlar. Savunmada kalmamıza neden oluyor. Biz bunu milletimizle doğru bir zeminde paylaşsak milletimiz, bunun ne kadar kritik bir önem arz ettiğini görecektir.” 


Baran Dergisi 650.Sayı