İktidarın kendisine hiçbir fayda sağlamayacak olmasına rağmen Kemalizm’e ve Kemalistlere karşı tavrında yaranma psikolojisinin hâkim olduğunu görüyoruz. Müslüman Anadolu halkının rejime öfkesi sayesinde iktidara gelen Ak Parti Kemalistlerle barışıyor mu?

Barışma ne demek, barışmanın ötesinde, Kemalistlere teslim olmuş vaziyette. Sadece FETÖ’yü kendisine düşman edinmiş, başka düşmanları görmüyor. Erdoğan, Kemalist rejimi hiçbir dönemde olmadığı kadar yükseltti. Ölmüş ve çürümüş bir rejimi diriltti. Müslümanlar burada azınlığın da azınlığı durumuna düştü. Yani Süleyman Demirel'e anıt yapma talimatını niye veriyorsun, bu adam 28 Şubatçı değil miydi? Diyarbakır’daki en önemli caddeye Mesut Yılmaz’ın ismini niye veriyorsun? Hem talimat veriyor hem de bizzat kendisi denetliyor. Ayasofya Camii’ni bizim için açtı, bizim ağzımıza bal çaldı. Fakat Kemalist rejimi devam ettiren, sürdüren bir parti halini aldı. Bunu söylemek benim ağırıma gidiyor ama bu bir gerçek.

Erdoğan’ın faizle ilgili açıklamalarında faizin haram olduğunu bunun da nass olduğunu söyleyerek faizi indirmesi, şu soruyu doğuruyor; madem faiz haram, peki devletin vergisine tâbi olan spor toto, loto, genelevler vs. bunlar da haram değil mi?

Aslında Erdoğan çok iyi bir siyasetçi. Halkın nabzını ölçmede ve halkı yönlendirmede… Yani genel olarak hangi kliğin hangi değerlere sahip olduğunu çok iyi biliyor. Burada doğru bir şey yapıyor, faizle mücadele ediyor, ben burada faizle mücadele ederken bu kadar karmaşık ekonomik gerekçeleri, üretim ilişkilerini halka anlatamam, halk da anlamaz, diye düşünüyor. Bunu ifade etmenin en kolay yolu olarak “faiz haramdır, nass var” diyor. Burada da hocalara iş düşüyor. Çünkü bugün ekonomide vermiş olduğumuz savaşta dini bir referans kazandırmaya çalışıyor. Yoksa Erdoğan’ın faizle ilgili laf olsun diye bunu yapmadığını düşünüyorum. Şu anda politik bir pozisyon aldı ve bunun da halka anlatılabilmesi lazım. Çünkü gerçekten de ekonomik olarak sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Şimdi bunu anlatabilmenin en iyi yolu da budur. Zaten sadece o konuşmada faizle ilgili nass vardır demiyor. Aynı zamanda istiklal mücadelesi olarak da anlatmaya çalışıyor. Dolayısıyla dediğinin gerçekçi bir karşılığı yok. Şimdi millet yaşayarak şunu öğreniyor; II. Dünya Savaşı galipleri yeni bir dünya kurdular ve her ülkeye de bir kurucu atadılar. Yani Churchill Hıçkırığı diye bir şey var. Masa üstündeki harita çizilirken adam hıçkırıyor, Ürdün diye bir ülke çıkıyor ortaya. Dolayısıyla artık millet şunu yaşayarak öğrendi; küresel sistemden bağımsız bir ülkenin kendi başına böylesine önemli bir karar almış olmasının hiçbir karşılığı yok. Bedeli çok ağır, üstelik bir sonucu da yok. Yâni bir Bayburt, Türkiye’deki merkezî yönetimden bağımsız bir şey yapmaya kalksa ne olur? Gülersin yâni. Dünyadaki ithalat ve ihracatın yüzde 62’si dolar üzerinden yapılıyor. Yüzde 27’si ise avro üzerinden… Bir de sterlin var… Onun dışında ne var? Türkiye’nin ithalat ve ihracatının yüzde 62’si dolar üzerinden yapılıyor. Dikkat edin bu rakama… Şimdi sen, doları hiç hesaba katmadan ABD ile savaşa girmeye, ters düşmeye kalkarsan bunun bir bedeli olur. Şunu sorarlar sana: “Buna dair tedbirin nerede? Bizim doğal kaynaklarımız hani?” Süleyman Demirel zamanında “Bu coğrafyayı kim çizmişse doğal kaynakları dikkate alarak çizmiş…” demişti. Lafa bakın, hani kazanılmıştı… Yâni, çizginin öbür tarafı Suriye, Irak’ta petrol var, bu tarafta yok… Anlatabildim mi? Demirel aslında diyor ki, “Kurtuluş murtuluş numaralarını bize yedirdiler. Burası böyle yâni.” E şimdi senin doğal kaynağın yok, yeni yeni bir şeyler bulmaya çalışıyorsun… Senin doğal kaynakları çıkartıp, onu paraya dönüştürmen, ekonomik katkıya dönüştürmen için on yıl sürekli gelişerek yola devam etmen lâzım. ABD ile mücadele ederken, Suudi Arabistan’ı BAE’yi de yanına alamadın. Onlar da ayrı bir hain. Bir şeye kalkışırken, en azından üç-beş ülke beraber hareket edersin, “kardeşim biz alternatif bir şey oluşturuyoruz” desen, bunun karşılığı olur. Evet, şu anda da görüyoruz zaten, evdeki hesap çarşıya uymadı. Meselenin özü bu.

Dünyanın bu kadar entegre olduğu şartlarda uluslararası sistemi değiştirmeden istediğini yapmak mümkün müdür?

Dünya dediğimiz yer tabir yerindeyse artık tek bir köy. Burası Londra Borsası’ndan bağımsız çok büyük karar alamaz. Bankan bile senin değil. Özerk olmak zorunda. İkinci dünyanın galipleri böyle kurmuş. Ekonomi dediğin şey aslında üretim ve tüketim ilişkilerini belirlemektir. İki tır kayısı yolluyorsun, karşılığında bir tane Apple ürünü alıyorsun. Bir telefon geliyor mesela sana. Apple’ın üretim sürecinde sarf edilen emek, para, insan kaynağını kayısıya karşı hesapla. Normalde küresel ekonomiye entegre hareket ettiğinde bu Apple bilgisayar alınabiliyordu. E şimdi sen buna karşı hareket edince böyle oldu. Sen Türkiye vatandaşı bir ferd olarak bu Apple’ı o fiyata almaman gerekiyordu. En azından onun fiyatını karşılayabileceğin kadar bir şey üretmen gerekiyordu. Biz ne üretiyoruz? Kayısıdır, zeytindir… Ne var bu topraklarda başka? Hakikaten ne var ya? Zamanında yüksek teknoloji yatırımı yapılmadı, sonradan yapıldı. 200 yıllık hikâyeyi 20 yılda mı aşacaksın? Adam orada araba yaparken, sen burada şapka kanunlarıyla uğraşıyordun. Bu kadar basit. Ordunun temel görevi köylere baskın yapmak idi. Niye? Kur’an okunuyor diye!.. Bir jandarma birliğini köye yolluyorsun, sebebe bak… Bunun bile bir maliyeti var.

Kemalist rejim…

Bunlar bu milletin başına gelmiş en büyük musibet. Madem bu düzeni değiştiremeyecektin, bu düzende çalışacaktın, e niye iktidarda kalmak için mücadele ediyorsun ki? Biz zaten bunun bir parçasıyız. Bu ülkenin millî eğitim bakanı her zaman CHP’lidir, zihniyet olarak... Türkiye’de CHP’ye eleman yetiştirmek üzere kurulu bir eğitim sistemi var. Çocuklara “z kuşağı” falan diyoruz ya… Bir şey anlatayım; arkadaş, öğretmen olan hanımının ders kitabına bakmış, bana diyor ki, “Bu çocuklar her gördüğü heykelin önünde secde etmiyorsa, bunların gönüllerinde iman nuru var.” Sen şimdi millî eğitime dokunamıyorsun, senin haddine mi ABD’ye kafa tutmak. Sen içindeki Amerika ile mücadele et önce, evvela içeride muhkem bir düzen kur.

“Kalem, kâğıt, okul kitabını bedava yaptık” diye devamlı açıklama yapıyorlar. Sanki eğitim bundan ibaret gibi. Aslında bütün problem Batıcı rejimin kodlarıyla hareket etmek değil mi?

Evet, bu Batıcılığı da bunlar yaşatıyor. Arabayı sen sürüyorsun ama mal sahibi başkası. Vakti gelince ineceksin. Demokrasi böyle işte. Demokrasinin nasıl bir şey olduğunu görecekler. Adam, başbakanlık yapmış bir adamı seçimlerde nasıl pespaye etti? Paçasından tuttu, attı kenara. Beylikdüzü’nün kenar mahallesindeki müteahhit belediye başkanı oldu. Demokrasi böyle.

Ahlâk olmayınca iktisad da olmaz. Müslümanca yaşayabileceğimiz bir iktisadî sistemin varolması için İslâmî bir nizam şart değil mi?

Pek tabiî… İslâm’ın buyurduklarının bir kısmını uygulayıp, öbür kısmını uygulamazsan, tastamam yapmazsan olmaz. Yarım yamalak olmaz. Buyrulanın tamamını tatbik etmek lâzım. Başka türlü iş değişmez.

Teşekkür ederiz.

Ben de teşekkür ederim.

Baran Dergisi 776. sayı