Mısır Cumhurbaşkanı Mursi, dün çıktığı mahkemede kukla mahkeme karşısında aniden vefat etti, şehid oldu. Mursi’nin iktidara geliş süreci dahil İhvan hareketinin geleceği ve Müslümanların içinde bulunduğu şartlara dair neler söyleyebilirsiniz?
Muhammed Mursi’nin şehid olmasıyla birlikte onun etrafındaki tartışmalar zaman alacak gibi. Şöyle ki, Mısır’da Mursi’nin tekrar görevinin başına getirilmesi gerektiği hususunda tartışmalar, talepler vardı. Yasallık ve meşruluğun temsilcisi olarak görülüyordu. Mesela Ayet Urabi isimli ABD’de yaşayan bir Mısırlı bayan var. O da illa ki Mursi’yi yerine geri getireceğiz diyordu. Herhalde Mısır’da artık yeniden ulaşılabilir hedefler üzerine yön ve çalışmalar başlatılacaktır. Siyasî ve insanî bakımdan mağdur olarak öldürüldü. Öldürüldü çünkü sağlık şartları iyi değildi. Böbrek yetmezliğinden muzdarip olduğu ifade ediliyor, şeker hastalığı yüksek seyrediyordu. Kaldığı Akrep cezaevindeki hücresinde yatak olmadığı, soğuk betonda yatmaktan boyun ve sırt ağrıları çektiğini ailesine söylemişti. Bu cezaevi yeni olmasına rağmen en kötü şöhretli cezaeviydi. Müslüman Kardeşler’e ve tüm Müslümanlara işkence için yapılmış bir cezaeviydi. Arap dünyasında böyle cezaevlerinin benzerleri var maalesef. Şu aşamada İhvan’ın diğer müttefikleriyle birlikte değerlendirilmeleri gerek; çünkü Sisi’nin daha fazla iktidarda kalması pek mümkün görünmüyor. Mısır’ın yaşadığı ağır şartlar nedeniyle... Sisi’nin bu kadar iktidarda kalmasının iki nedeni var. Biri, “demir yumruk” siyaseti, zulüm yani... Mursi ise her görüşe kulak veren açık görüşlü biriydi. Onun bu esnekliği kargaşa iklimine kolay çevrildi ve Mursi aleyhine fırsat olarak değerlendirildi. İkincisi ise uluslararası destek. ABD demokratlarının Dışişleri Bakanı John Kerry askeri darbe için ne diyordu; “demokrasinin kontrolü değişti, demokrasiyi güçlendirecek.” O dönemin savunma bakanı ise darbe süreci boyunca Sisi ile irtibatta kalan bir diğer isimdi. Unutmadan şunu da ilave edeyim; Mursi’nin yargılandığı davalardan biri de, “Hamas’a muhbirlik yapmak” suçlamasıyla açılmıştı. Bir arkadaşımız şöyle demişti; “Hamas ajanı öldü İsrail ajanları hayatta...” Hüsnü Mübarek ve diğerleri... Halbuki iki haftada bir Sisi ile Netenyahu arasında telefon trafiği gerçekleştiği biliniyor. İsrail lehine muhbirlik yapmak, Sina’nın İsrail uçaklarının hizmetine verilmesine, oradaki muhalif unsurlara saldırılmasına müsaade etmek mübah, Hamas’ı desteklemek yasak. Halbuki 2012 yılında Mursi döneminde gerçekten İsrail Hamas’a veya Gazze’ye saldırılarını fazla sürdüremedi. 2014’teki saldırılarda ise İsrail Sisi’den cesaret alarak gidebildiği kadar ileri gitti. AB’den tutun, ABD’ye, Arap rejimlerinin malî desteğine kadar Mursi hedefti. Suudi Arabistan, BAE kesenin ağzını açtı.

Rejim paha biçilmez boyutlarda silahlandırıldı mesela?
Tabiî... Sisi’nin 6 yıldan beri ayakta kalmasının sebebi budur. İçeride zulüm politikası, dışarıda Batı desteği. Yoksa Mısır ekonomik olarak ayakta kalma imkânına sahip değil. Nüfusun 110 milyon civarında olduğu söyleniyor. Ekonomik dinamikleri yetersiz. Taşıma suyla kendini çevirse de firavunlar zamanından beri yerleşik zulmü sürdürüyor.

İhvan hareketinin bundan sonraki geleceğine dair görüşlerinizi alabilir miyim?
Hasan El Benna dönemi 500-600 mensubu olan bir hareket olarak ifade ediliyor. Son dönemlerde ise Mısır’da 200 bin üyesi olduğu ifade ediliyor. Sempatizanı ayrı tutuyorum. Sempatizan noktasında seçimlerde aldığı oy oranı belli. Her ilden oy aldı. Hareketin üzerindeki sempati hâlesi ona çapından büyük bir hedef biçti. Bunun inkâr edilmesi mümkün değil. Somut veriler olmasa bile aldığı oylardan anlaşılıyor. Şu an hareket 91. yılında... Gerçekten hizmet ve çileye talip bir hareket. Bunun temel nedeni ise İsrail saldırılarıdır. 1949’da Mısır’ın girmiş olduğu türbülansın arkasında İsrail’le mücadele vardır. Müslüman Kardeşler’in gönüllüleri Filistin için savaştılar. Bu tavırları dışarıda tepki çekti. Cepheye gidenler döndüklerinde hapse atıldılar. 79’dan sonra da böyle oldu; hep böyle oldu. Filistin davası onların tepesinde “Demokles’in kılıcı” oldu. Filistin davasının modern dönemde bedelini birinci derecede Filistinliler, ikinci sırada ise Müslüman Kardeşler verdi diyebiliriz. Özellikle bunu unutmamak lazım. Hâlâ Filistin davasının bedelini ödüyorlar. Zaman zaman taktik başarısızlıkları veya yanlışları olabilir. Öncelik olarak manevi anlamda sağlıklı, mütedeyyin bir toplum ve üçüncüsü siyasî olarak Müslümanların birliğini temsil edici bir hilafet kurumu. Dördüncü hedef ise “dünya çapında irşadiyet makamı” olmak... Fiilî olarak bu güce erişmesi noktasında ümmetin birliğine engel birçok sebep var. Müslümanlar dünyada da söz sahibi olacak, buna inanıyoruz. Gece-gündüz döngüsünün olduğu her yerde İslamiyet de deveran edecektir. Gecenin girdiği her yere İslam girecektir. Potansiyel olarak, nüfus olarak çok görünmekle beraber fiiliyatta etkisi sınırlı. Siyasi olarak ise ya mağlup veya desteksiz veya kuşatılmış durumda Müslümanlar. Bunun aşılması lazım. İhvan bunun için kuruldu.

Bu hareket Arap coğrafyasından da maddi anlamda ciddi destek topluyordu. Şu an ise en zengin iki Arap rejimi olan Suudi ve BAE rejimlerini yanına alınca İhvan tamamen dışlandı, ambargoya maruz kaldı.
Evet… Halk tabanı olarak da, zengin kesimlerden de destek aldılar. Mesela Kuveyt, Katar desteği vardı. 80’li yıllardan itibaren BAE, son dönemde Suud rejimleri harekete karşı hasmâne tutum gösteriyorlar. Mursi’nin vefatının ardından baktığımızda skandal boyutunda tavır görüldü. Mesela, “terör örgütü” olarak anıldı. Türkiye’deki basında bile pek görmeyeceğimiz şeyler Arap basınında dillendirildi. Abdurrahman Raşid mesela... Şark’ul Avsat gazetesinin yazarlarından biri. Daha önce El Arabiya kanalının genel müdürlüğünü yapmış. Sosyal medyadan bir mesaj paylaşmış. Diyor ki, “Miloseviç de duruşma sırasında ölmüştü...” Yani diyor ki, Mursi’nin kaderi Miloseviç’in kaderine benzedi. Bunların bakış açıları bu maalesef. Özellikle Suudilerin. Mursi’nin tek suçu çok iyi niyetli, temiz bir insan olması ve seçimle iş başına gelmesi. Hakkında idam cezası verilen kişiler arasında İhvan liderlerinden Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) Genel Başkan Yardımcısı İsam el-Uryan, Müslüman Kardeşler Teşkilatı Şura Meclisi Üyesi Abdurrahman el-Ber, İhvan yöneticisi Muhammed Biltaci, El-Cemaatu'l İslamiyye yöneticilerinden Asım Abdulmacid ve Tarık ez-Zumer var. Mısır hukukuna göre; idam mahkumu hamile bir kadınsa, doğumun üzerinden 2 ay geçtikten sonra infaz gerçekleşiyor. 18 yaşından küçük çocuklar, idam yerine en az 15 yıl hapisle cezalandırılıyor. Geçen sene  Sisi, kendisine karşı çıktığı ve darbeyi lanetlediği için bir kadını idama mahkum ettirdi. Kadıncağızın akılda kalan fotoğrafı son kez oğluna el sallayarak vedalaşmasıydı. 9 genç daha “Mısır Başsavcısı Hişam Bereket’e suikast davası”nda idam cezası aldı. Müftü “şeriata göre” idamlarına cevaz verdi. Mahkeme salonunda kararı okuyan yargıç sözüne Kuranı Kerim’den bir ayetle başladı. (Öldürülen savcı Hişam Bereket için) Ali İmran Suresi 169. Ayeti okudu: “Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.” Düşünebiliyor musunuz. İdam cezasına çarptırılan gençler arasındaki, Mahmud El Ahmedi’nin son sözleri çektikleri işkenceler oldu. Şöyle demişti; “Bana elektrikli işkence cihazı tut, sana 20 tane Enver Sedat’ı öldürdüğünü itiraf ettireyim. Bize Mısır’a 20 yıl yetecek kadar elektrik verdiler”. Abdulfettah es-Sisi ise, Başsavcı Hişam Berekat’a suikast davasında 9 gencin idam edilmesinin ardından “yargının işleyişi ve bağımsızlığına kimsenin müdahale edemeyeceğini” söylemişti. Mısır Temsilciler Meclisi, Sisi'nin 2034 yılına kadar görevde kalmasının önünü açan anayasa değişikliği önergesini geçtiğimiz Şubat’ta onayladı.

Bu kadar zulüm karşısında lider kadronun pasif olmaması gerekmiyor mu? Yani hareketin öncü kadrosunda yer alan kimi isimlerin yumuşak tavrı, düzenin vahşiliğini azdırdığı, bunun bir zaaf olduğu görülmüyor mu acaba.. Mursi’nin kendisi Sisi’yi hükümet kabinesine almıştı hatırlarsanız?
Bir zaaf var. Şöyle; Mursi aslında İhvan hareketinde tanınmış bir lider değildi. Hasbelkader bir şekilde öne çıkarıldı. Hareketin potansiyelinde çok sayıda insan mevcut olabilir. Müslüman kardeşler şurada hata yaptı. Bu bir siyasî taktik hataydı. Hareket olgunlaşmadan önce atılmamaları gerekirdi. 2011’de şöyle diyorlardı. “Cemaat devleti yönetmeyecek. Biz bir aday çıkarmayacağız.” Mısır’ın bir başka muhalif lideri Abdulmunim Eb’ul Futuh kendi adlarına adaylıklarını koyunca onlar da aday çıkardılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan uyarmıştı o zaman İhvan’ın ileri gelenlerini, “aday çıkarmayın” diye... O durumda bütün dikkatler İhvan’ın üzerinde yoğunlaşacaktı nitekim öyle oldu.

Bunun tam aksi yönde telkinleri Davutoğlu’nun İhvan’a yaptığı da ortaya çıkmıştı. Takip eden süreçte...
İhvan’a hasım ileri gelen kişi ve yapılanmalar hareketi hırpalayacaklar, zayıflatacaklar, yıpratacaklardı ve öyle oldu. Halbuki şartları dikkate alarak daha temkinli hareket edilseydi, ideolojik sıfatları önde olmayan profiller temsil etseydi daha geniş bir muhalefet cephesi oluşabilirdi. Müslüman Kardeşler gelen tepkiyi de böylece dağıtmış olacaktı. Öne çıkınca ise doğrudan Mısır ordusuyla karşı karşıya kaldılar. Hatta Hasan El-Benna’nın oğlu şunu demişti; “Biz çok şaşırdık İhvan’ın son anda aday çıkarmasına... Biz de bu durumda çaresiz kabul ettik.” İşte bu tarihi bir hataydı. Dengeleri gözetmeyen bu hatanın üzerinde durmak lazım.

Arap Baharı’nı da hazırlıksız, zaaf içinde karşıladıkları görüldü?
Evet, doğru. İnşallah Müslümanlar bundan sonra benzerinin yaşanmaması için dersler çıkarır. İnşallah bayrağı yere düşürmeden burcuna dikerler.


Baran Dergisi 649. Sayı