Cumhuriyetin kuruluşu ve tepeden inme, zorlama inkılâpların getirdiği yabancı hava ile gittikçe yavanlaşan, kuraklaşan, ruhsuzlaşan, dünyevîleşen, profanlaşan (dinden uzaklaşan), mâverâ ile bağları koparılan bir sosyal ve siyasî hayatın içine itilmiş bir toplum düşünün... Böyle bir toplumun edebî ve fikrî hayatının da çoraklaşacağı aşikârdır ve öyle de olmuştur. İşte Necip Fazıl böyle bir iklimde zuhur etmiş bir büyük sanatkârdır. Şiirde ‘zirve’ olan Üstad, tefekkürde de ‘zirve’dir. Şairlik yönünün üzerinde çokça durulurken,bu yönü göz ardı edilir. Üstad,bir cemiyet kavgası vermiştir.

“Bu eser, benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim... Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım. Şiirlerim de, piyeslerim de, hikayelerim de, ilim ve fikir yazılarım da, sâdece bu eserin belirttiği bina etrafında bir takım ‘müştemilât’dan başka bir şey değil... İşte, ezel kadar eski ve ebed kadar yeni, topyekûn insanlık çapındaki dâvânın bu eserini tamamlarken, onu, gıdasını Büyük Doğu ekmeğine borçlu bildiğim Anadolu Gençliğine ithaf ederim.” dediği “İdeolocya Örgüsü” Üstad’ın şaheseridir. Bu eser için, son zamanlarda, bazı ‘kimseler, (meselâ Atasoy Müftüoğlu) “Necip Fazıl’ın İdeolocya Örgüsü, Hitler’in ‘Kavgam’ kitabından daha tehlikelidir” diye yazabilmiştir. Her şeyin bitti sanıldığı bir devirde, “Tek Parti” zulmünün, göz gözü görmez hâle getirdiği bir vasatta, ortaya çıkmak ve “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!” diye haykırmak, “İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!”  diyerek, devrin diktatörlerine kafa tutmak,  tek kelimeyle “Kahramanlık”tır ve o kahraman, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’tir.

Bazıları, onun dâvâsının en büyük takipçisi, Büyük Doğu’nun has evladı olan Salih Mirzabeyoğlu’nu ve Üstad’ı,kıskançlıklarından dolayı görmezden gelseler de, bu böyledir... Büyük Doğu güneşinin,Türkiye’yi ve gönül coğrafyamızı aydınlatacağıgünlerin hasretiyle, doğumunun 115. vefatının da 36.yıldönümünde, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’e ve takipçisi Salih Mirzabeyoğlu’na Selâm olsun.

Baran Dergisi 645. Sayı