Son zamanlarda birtakım ulusalcı veya Kemalist çıkışlarda bulunanların tam olarak yerli, millî bir kimliğe sahip olduğundan bahsedebilir miyiz?

Bugünkü devletin kuruluş felsefesine aykırı bir şey değildir. Milliyetçilik, Kemalizm, laiklik, sekülerizm ve Batıcılık düşünceleriyle içiçe kurulmuş bir yapıdır. Bunlar kendi tabiatını ifade eden düşünceler, yaklaşımlar veya yorumlardır. Tabiî bizler buna Müslümanlar olarak katılmıyoruz. Çünkü Allah bütün müminleri kardeş ilan etmiştir. Bütün müminler kardeş olduğuna göre, İslâm bir ümmet dini olarak bütün ırkları kapsar. Dolayısıyla ümmet düşüncesini tasvip ederiz. Bu düşüncenin dışında Müslüman olarak herhangi bir düşünceyi kabul etmemiz mümkün değildir. Son zamanlarda, beklenmedik şekilde, özellikle Cumhur İttifakı’ndan sonra devlet bürokrasisinde ve bazı devlet adamlarıyla siyasilerin hatta bazı yazarların da ağzından düşmeyen Kemalizm yanlısı, milliyetçilik, laiklik gibi söylemler, açıkça mütedeyyin, Müslüman kesimi rahatsız etmektedir.

Sizce sebebi ne olabilir?

Bunun sebebini tam olarak bilemem. Ama Cumhur İttifakı’ndan sonra böyle söylemler öne çıkmaya başladı. Hatta AK Parti çevrelerinde de bu yönde söylem değişimi başladı. Büyük bir ihtimal olarak Devlet Bahçeli ve MHP çevresinin de bunda etkisi olduğu açıktır. Özellikle 15 Temmuz 2016 terör darbesinden sonra da milliyetçilik duygusu gelişti. Hâlbuki ümmet duygusu çok daha kapsayıcıdır ve ırk farkı gözetmeksizin bütün insanlığı davet edicidir. Arap dünyasında da son zamanlarda hortlatıldı. BAE ve Suudi Arabistan yönetimlerinde Arapçılık anlayışı ortaya çıkmaya başladı ki, bu kesinlikle İslam’a, ümmet anlayışına terstir ve reddedilmesi gerekir. Türkiye’de son zamanlarda neden bu tarz söyleme ihtiyaç duyulduğunu gerçekten anlamış değilim.

Sözkonusu çevrelerin kendi varlıklarını devlet mekanizması içinde koruma güdüsünden kaynaklanıyor olabilir mi?

Maalesef dar bir çerçevede hareket ediliyor. Dış dünyaya bakışta, kendisini ülke sınırları içinde hapseden bir zihniyetle hareket edilir. Böylesinin ne dünyaya söyleyecek sözleri olur; ne de farklı topluluklarla ilgili müşahhas, somut, çözüm yolları da öneremezler. Ümmet anlayışı ise, içinde bulunduğumuz coğrafyanın bir ucu Fas’tan Endonezya’ya, diğer ucu Kırım’dan Yemen’e kadar en azından elliye yakın etnik topluluğu kapsar. Bunların her birisi kendi ırkını öne çıkartırsa sıkıntı yaşanır. Ülkemizi kırk yıldan beri meşgul eden Kürtçülük meselesi gibi… Şu terör belasını bu yüzden tam olarak atlatamadık. Niçin? Etki-tepki meselesi… Biri Kürtçülüğü öne sürerse, diğeri Türkçülüğü kullanmak üzere birilerini sahneye sürecek ve dış güçler burada at oynatmaya başlayacak. Türkiye’de 70’li yıllara kadar, ben doğuda yaşayan biri olarak, bölge insanımızla aynı şeyleri paylaşan biri olarak bir tek Kürdün aklına ayrımcılık düşüncesi gelmemiştir. Özellikle 12 Eylül darbesinden sonra Türkiye’de etnikçi düşünceler geliştirilince bu sefer PKK ortaya çıktı. Ülkemizde otuza yakın etnik unsur yaşıyor. Biz muazzam bir coğrafyayız. Osmanlı hinterlandı, büyük devlet anlayışıyla Arnavutundan Berberisine, Çerkesinden Abazasına, Arabına, Kürdüne varıncaya kadar herkesi içine alıyordu. Bu bir ümmet anlayışıydı.

Buna tür aykırı zihniyetleri etkisizleştirmek sizce nasıl mümkün?

Allah’a iman etmiş biri, Allah katında en üstün olanın Allah’tan en çok korkan olduğunu anlar. Kur’an-ı Kerim böyle buyuruyor. Allah insanları birbiriyle tanışması için farklı ırklar halinde yarattığını bildiriyor. Esas olan takvadır. Kim olursa olsun, İslâm ümmetinde gerçekten bu düşünceyi savunan ilim adamları vardır. Herkesi Allah’ın kulu olmaya davet ederler. “Müminler kardeştir” diyoruz; başka bir şey demiyoruz.

Baran Dergisi 703. Sayı