“Maksad Tam Anlaşılmadı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadeleri biraz saptırıldı. Maksad iyi anlaşılmamıştır. 19. yy ile, 21. yy arasındaki anlayış bile bambaşkadır. Hatta 2000’li yılların başındaki anlayışla, şimdiki anlayış arasında dahî farklılıklar var. Dünyada her şey anbean değişiyor; kültür, siyaset, iktisad ve saire. Şimdi İslâm’ı, değişen anlayışlar içerisinde nasıl ifade edip, anlatacağız? Esasında Erdoğan bunu kastetmiştir. Mesela, 700-800 sene evvel verilen fetvalarla bugünkü meseleler, nasıl çözülür? Tabiî o fetvalar günümüze ışık tutar tutmasına da, tam mânâsıyla çözüme götürebilir mi? Şimdilerde kısır insanların spermlerini alıyorlar, geliştiriyorlar. Bu helal mi haram mı? Buna benzer, 21. Asrın ortaya çıkarmış olduğu şeyler. Bir başka husus bankalar? Hâl böyle olunca iş, İslâm fıkhını ve iktisadını bilen insanlara düşüyor.
 

“İslâm Fıkhına Nispetle Hüküm Getirecek Ehil İnsanlar”
Günümüzün şartlarını bilip, İslâm fıkhına nisbetle hüküm getirecek ehil kimseler lâzımdır. Erdoğan’ın söylemek istediği şey budur yahu. Bugünün şartları da otuz-kırk sene sonra değişmeyecek mi sanki? Reform mevzuu uzun süredir ısıtılıp önümüze itiliyor. 1956-1959 arasında da bu mesele çok konuşulmuştu. Peyami Safa, “İslâm Kültür Düşüncesi” diye çıkardığı derginin “İslâm’da Reform” sayısında Ali Fuat Başgil, Peyami Safa vb. isimler reforma karşı çıktı. İslâm ezelidir, ayetleri değişmemiştir. Reforma ihtiyacı asla olmaz. Dolayısıyla değişmez, eksiksizdir. Hz. Ömer (r.a) zamanında çoğaltılan nüshalar elimizde, Topkapı Sarayı’nda mevcut. Şiiler, Hz. Fatıma ve Hz. Ali’yla alâkalı bazı ayetlerin çıkarıldığına dair iftiralar attılar. Millî Eğitim Bakanlığı’nın daha evvelden tercüme ettiği İslâm Ansiklopedisi vardı. 18 cilt… Orada “Kur’an” maddesi var. O maddeyi yazan S. F. Buhl adlı bir Hollandalı, Peygamberimizin amcaoğlu, tefsir sahibi, en çok hadis nakledenlerden, âlim sahabe Abdullah ibn Abbas’a ağız dolusu hakaretler savuruyor. Haşa “namussuz” gibi ifadeler geçiyor! Oysa Buhl denilen adam bile reformistlerden daha insaflı olmalı ki, “Şiiler, Hz. Ali’yle alâkalı ayetlerin çıkarıldığını ifade ediyor. Bu doğru değildir!” diyor. Baran okurları MEB’in eski İslâm Ansiklopedisi’ne baksın.
 

“İlahiyat Dekanları Niçin Susuyor?”
27 Şubat’ta Yeni Şafak’ta bir yazım çıkmıştı. Karar Gazetesi’nden Mustafa Öztürk cevap vermiş yazıma. Onun cevabı vesilesiyle bir yazı daha gönderdim. Onların iddiaları da İslâm’ı kökten sarsıcı. “İslâm evrensel değildir” deniliyor. Kur’an’ın evrensel olmadığını söylemek, Allah’ın evrensel olmadığını söylemektir; haşa!.. “Sahte tanrılar” başlığıyla cevap verdim reformculara. Millet bunalmış. İlahiyat dekanlarını arayıp, “siz bu konuda ne susuyorsunuz” diyorum. Niçin susuluyor? Onlar da biraz çekiniyorlar. Hâsılı İslâm’ın reforma ihtiyacı yoktur. Bizim yeni fikirlere, yorumlara ihtiyacımız vardır, o doğru. Dünyaya İslâm’ı anlatabilecek ilmî çalışmalarımız olmalı. “Kur’an’da İman” adlı kitabımda, “Allah’a iman nedir, Kur’an-ı Kerim’e iman nedir, kadere iman nedir, ahlâka, ibadete, aileye iman nedir?” diye madde madde çalışma yaptım. Bu kitabımın ilk baskısı “Kur’an’a Davet” ismiyle çıkmıştı. Ahmet Şimîl diye, Alman asıllı bir Müslüman Ankara’ya geldi; “Süleyman Bey, kitabınızı okudum. Bu kitap Alman dilinin mantığına uygun yazılmış. Almancaya tercüme edeceğim” dedi. Diyanet İşleri Almanca bastı. Bugün de Ketebe yayınlarından “Batı Aklına Karşı Türkiye” isminde kitabım çıktı. Bu cumartesi öğleden sonra İstanbul Yeşilköy’deki CNR kitap fuarındayım. Yeni kitabıma bakınız; “iman, İslâmî akıl, müşrik akıl, tabiî akıl” ve saire meseleler hakkında.


Baran Dergisi 583. Sayı