Rusya’nın Kerç boğazına yaklaşan Ukrayna savaş gemilerine el koymasıyla sonuçlanan krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ukrayna Başbakanı Petro Poroşenko’nun son zamanlarındaki davranışlarından bu hadisenin yaşanacağı belliydi. Çünkü Ukrayna’nın ABD ve AB telkini sonucu neredeyse akraba olduğu Rusya ile ayrılması beklentisiyle Ukrayna tarafında birtakım hareketlilikler sık yaşanıyor. Poroşenko’nun davranışlarını gözlemlediğimizde, mesela, Paris’te I. Dünya Savaşı’nın 100. Yıldönümü vesilesiyle yapılan görüşmelerde Trump, Poroşenko ile tokalaşmadı. Yakın durmasına rağmen görmemezlikten gelmesi, ona merhaba bile dememesi çok ağırına gitti. Bu tablo, Rus basınında da “hazin son” başlığı altında haber oldu. Bu şu anlama geliyordu. Poroşenko, 2-3-5 milyar dolar gibi değişen rakamların söz konusu olduğu parayı hibe olarak ABD’den sürekli istiyor. Bu para artık Ukrayna’ya verilmiyor. Dolayısıyla Ukrayna ekonomisi iflasa sürüklenmiş, İMF ile bypass anlaşması yapma durumunda. İMF Ukrayna’ya girmek üzere. Poroşenko’nun başka çıkış yolu yok. Daha önce Rusya’yı tahriklerin sonucu bu defa para etmeyecek. Bu son gelişme ise Poroşenko’nun provokasyon amaçlı bir hareketi sonucu yaşanmıştır. Ukrayna firkateyninin Kerç boğazında ilerlemesi Ukrayna tarafından düzenlenmiş bir provokasyondur. O geminin Rus tarafına yürümesi için herhangi bir sebep yok, buna yol açacak bir gerilim de yok. Bu sadece kendi ekonomik sorunlarını aşmak, birtakım mercilerden para almakla sonuçlanmasını umduğu bir girişim... 
 
“Sıkıyönetim Değil Savaş Hali İlan Edildi”
 Poroşenko bu duruma nasıl sürüklendi?
Ukrayna uzun bir süredir doğalgaz, ısınma, elektrik sıkıntısı yaşanıyor. Şu an kış mevsimine girilmiş olmasına rağmen Kiev dahil büyük şehirlerde kaloriferler henüz yakılamadı. Sıcak su verilemiyor, halk isyan ediyor. Poroşenko’nun bu durumu bir günah keçisi bulup üzerinden savuşturması lazım. Ya ABD para verecek, ya NATO destek olacak. Dünyanın dikkatini kendi üzerinde toplamak istiyor. Dünyada ise Suriye, Suudi Arabistan, İran vs. derken buraya sıra gelmiyor. O amaçla düzenlenmiş bu hareketinde zaten Rus sınır birlikleri de uzun uyarı atışları yaptıktan sonra gemiye el koydular. Hatta Putin bununla ilgili olağanüstü toplantı durumuna geçilmesi için herhangi bir teşebbüste dahi bulunmadı ama Poroşenko ne yaptı? 25 Ocak 2019’a kadar (Türkiye’de “sıkıyönetim” şeklinde haber oldu ancak yanlış bilgidir) “savaş hali” ilan etti. Ülkesinde gaz, sıcak su vs gündeme gelip sıkışmasın diye durumu biraz daha öteleyeceğini umuyor. Müflis tüccar gibi iflasını başkasının üzerine yıkmaya çalışıyor. Bu da, ABD ve Batılı ülkelerin kışkırtmasıyla hareket eden ülkelerin sonun gösteren bir örnektir. Rus gazı kesik. Geçmiş yıllardan kalan borçları var. Avrupa’ya giden gaz hattını kesiyor. Bu şartlar altında ABD sıvılaştırılmış gaz göndermek istiyor ancak bu gazı alıp dönüştürecek reaktörleri yok. Kendileri de yapamıyor.
 
“ABD, Türkiye İle Rusya’nın Arasını Bozmak İstiyor”
 ABD’nin baskısıyla Almanya üzerinden yapılan finansmanın da son bulması...
Poroşenko sık sık NATO Gen. Sek.’ini arayıp NATO konseyini toplantıya çağırıyor. Rusya’ya baskı yapın diyor.  Burada, NATO’nun en büyük ordusu olarak gösterilen Türkiye’nin de işin içine katılıp Türkiye’nin stratejik ortağı Rusya’ya baskıları artırmak, petrol düşüşlerinden gördüğü zararı artırıp, rublenin daha düşmesini sağlamak için yeni bir fırsat olarak da düşünülmüş olabilir. Türkiye’nin buna cevabı çok önemli. Türk-Rus ilişkileri ortadayken gelen çağrıya olumlu veya olumsuz cevap vermesi ayrı sorun oluşturur. ABD’nin bu çağrıyı ciddiye alacağını düşünmüyorum. Bir de dediğiniz gibi ABD kendi cebinden para vermez. Yine Almanya’ya yüklenir fatura. Almanya da bu yükü artık taşımak istemiyor. Geçenlerde açıklandı; ABD’nin ısrarı üzerine Rusya’ya yapılan yaptırımların maliyeti Almanya’ya 100 milyar Euro’ya mal olmuş. Sırf ABD’nin tehdidiyle doğan bir sonuç.

Ukrayna Kilisesi ile Fener Rum Kilisesi arasında yaşanan problemler de bu bağlamda değerlendirilebilir mi?
Aslında bu kavga yeni değil. Bartolomeos’un Ukrayna Kilisesi’ni Ukrayna’dan ayırma hikâyesi 2000’li yılların başına dayanıyor. 2003’lerde Putin ve Erdoğan’ın tanıştığı ve iktidarlarının ilk yıllarına denk gelen bu hadise daha sonra Soçi’deki toplantılardan birinde de gündeme gelmişti. Bartolomeos’un Türk vatandaşı olması, arada bir Ukrayna Kilisesi’ni ziyaret etmesi Putin’i rahatsız ediyordu.

Yani politik bir mesele...
Kesinlikle... Ukraynalılarla Ruslar arasındaki farklılıkların, gerilimlerin, ayrılıkların biraz daha derinleştirilmesi amacına hizmet ediyor. İkisi de Ortodoks, aynı zamanda akraba olan milletlerin dilleri aşağı yukarı aynı. Ukrayna ve Rus halkını Türkiye-Azerbaycan ikilisine benzetebiliriz. Bunların arasına dini bir problemin de çıkarılması işinde, Poroşenko’nun son İstanbul ziyaretinde Fener Rum Kilisesi’ni ziyaret edişiyle Türkiye’yi de alet etmiş oldu. Sayın Erdoğan Poroşenko’yu davet etmişti ancak o kalkıp Bartolomeos’u ziyarete gitti. Bu da yetmedi, Bartolomeos’la Ukrayna Kilisesi’nin restorasyonu için anlaşma yaptı. Rusya, Türkiye’nin bunu isteyerek yapmayacağını biliyor ama Rusya’nın da öngörüp uyardığı gibi yıllar sonra Fener Rum Patrikliği tekrar gündemde. Burada da amaç Büyük Rus Kilisesi ile Kiev Kilisesi’ni birbirinden ayırmak. Moskova merkezli Kiliseler Birliği’ni tanımamak için Bartolomeos’un oyunu bu. Hatta Sevgi Erenerol temsilciliğindeki Türk Ortodoks Kilisesi de daha önce Bartolomeos hakkında “bölücülük” dava açmıştı. Önce kilise hamlesi, ardından Kırım hamlesi, şimdi Kerç Boğazı’ndaki üç geminin tamamen keyfi hareketi.

Türk Akımı’nın faaliyete geçmesinden kaynaklanan ilave bir rahatsızlıktan söz edilebilir mi?
Bunun da çok önemi var. Hatta Putin’in sözcüsü Peskov ve diğer yetkili arkadaşlar da Ukrayna’nın çırpınışlarını bu projeye bağladılar. Ukrayna kendi üzerinden giden Rus-Avrupa doğalgaz hattıyla ikide bir Avrupa ve Rusya’ya şantaj yapıyordu. ABD’nin talimatıyla gazı kesiyor veya Rusya ile bir sorunu olsun olmasın gazı yavaşlatıyordu. Şimdi Türk Akımı devreye alınınca bu boru hattının bypass olması, Karadeniz kısmının tamamlanıp yakında Avrupa’ya girmesiyle birlikte Ukrayna boru hattının da tamamen devreden çıkması anlamına geliyor. Kerç’teki hadise de zamanlama olarak bununla ilintilidir. Toplamda bütün bu gelişmeler dikkate alınırsa Poroşenko’nun ülkesinde ve dışarıda yaşadığı telaşın eseridir. En son bir Amerikan Boeing uçağı da Karadeniz üzerinden Kerç boğazını havadan görüntüleyip fotoğrafını çekip geri döndü. Bunu da ABD’nin ileride kullanması mümkün.

Kırım’daki okulda yaşanan ölümlü patlamanın da bu çerçevede değerlendirilmesi mümkün mü?
Mümkün. Oradaki bombalı eylemin faili genç bir öğrenciydi. Bunun tam olarak sebebi siyasi değil gibi gösterilse de Ukrayna’yı kontrol eden ABD istihbaratının bununla ilgili bir parmağı olması sürpriz sayılmaz. Buldukları her fırsatı Türkiye-Rusya arasındaki ilişkiyi bozmak, araya bomba koymak için değerlendirmeye bakan bir Batı var karşımızda...


Baran Dergisi 620. Sayı