The Guardian gazetesine verdiği demeçte, “Federal çözüm sağlanmazsa adadaki bölünmüşlük kalıcı olabilir. Kıbrıs Türk halkı çok büyük bir oranda Rum tarafına azınlık olmayı ya da Türkiye’ye sürekli bağımlılık ilişkisi içinde yaşamayı istemiyor” diyen KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın son açıklamaları hakkında görüşünüzü alabilir miyim?
Kıbrıs’ta herkesi ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde duran bir yapı istiyor. Bunda bir problem yok. Sayın Akıncı, bir kaç adım daha ileri giderek Hatay benzetmesi yaptı ve ben Tayfur Sökmen olmayacağım.” dedi.

Ne demek Hatay benzetmesi?
Türkiye’den ve Kıbrıs’tan birileri Kıbrıs’ın Türkiye’ye ilhakını istiyormuş gibi bir anlam ortaya çıkıyor. Ben Kıbrıs’ta yıllardır politika yapan birisiyim. Ve “aşırı sağ” olarak biliniyorum. Türkiye’ye bağlı bir politika güttüğüm iddia ediliyor. Benim bile siyasi literatürümde “Türkiye’ye ilhak” diye bir şey yok. Biz KKTC’nin şerefli ülkeler gibi ayakta kalması için çalışan bir siyasi hareketiz. Bu sebepten dolayı Sayın Akıncı, durup dururken Hatay benzetmesi ortaya atarak başka amaçlar peşinde koştuğunu göstermiş oldu.

Ne tür amaçlar olabilir?
Sayın Akıncı, Kıbrıs’ta özellikle Türkiye aleyhtarlığını had safhaya ulaştırmaya çalışıyor. Kıbrıslılık şuurunu, Kıbrıslılık kimliğini ve milliyetçiliğini canlandırmaya çalışıyor ve böylece Türkiye aleyhtarı kesimlerden oy devşirme peşinde...

Bu tür çıkışlarıyla Batı’nın şimdiye kadar Türkiye’ye dayattığı politikaları destek anlamına gelmiyor mu?
Elbette. Kıbrıs’ta Türkiye’yi istemeyen, Türkiye’nin Kıbrıs’tan elini ayağını kesmesini isteyen şer güçler var. Bunların başında ABD, AB, İsrail, Mısır ve tabiî ki Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi geliyor. Bunların hepsi “Türkiyesiz Kıbrıs” arzu ediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu son demeci de “Türkiyesiz Kıbrıs” arzusundan başka bir şey değil. Aynı Akıncı, geçmiş dönemde mesela, 2016 yılında “Türkiye bizim son demir atacağımız yerdir; Türkiye’den başka demir atacak yerimiz yok.” şeklinde demeçler de vermişti. Şimdi de popülizm yapıyor. Oy peşinde. Tehlikeli söylemler bulunuyor. Kıbrıs’ta Türkiye karşıtlığını körüklüyor. Bu bizim hazmedebileceğimiz bir şey değildir.

Sadece popülizmle açıklamak mümkün mü? Mesela az önce bahsettiğiniz Batılı çevre veya lobilerin etkisi altında konuşuyor olabilir mi?
Yani Sayın Akıncı’nın arkasında bu seçimlerde çok ciddi bir “mühendislik” gücü var. onlar zaten kendisine bu tür söylemlerde bulunmasını telkin ediyor. Barış Pınarı Harekâtı’na verdiği tepkiden dolayı Akıncı bahsettiğim kesimler arasında oylarını ciddi şekilde yükseltti. Tufan Erdurmaz’ın Cumhuriyetçi Türk Parti tabanındaki oyları devşirme peşinde. Bu yönde de önemli bir mesafe katetmiş durumda. Bu oylar Sayın Akıncı’yı belki ikinci tura taşır ama asla Cumhurbaşkanı yaptırmaz ve kaybeder. Ertesi gün de Amerika’ya torunlarını sevmeye gider.

Kıbrıs Türk halkının Türkiye’ye umumî bakışını nasıl buluyorsunuz?
Kıbrıs Türk halkı anavatanına son derece bağlıdır ve can-ı gönülden sever. Halkımızın değişik bir sosyolojik huyu da var yalnız. Kendisine dışarıdan veya Türkiye’den herhangi bir siyasi fikir, görüş empoze edilmesine tepki gösterir. “Şu partiye oy verin...” gibi. Ben bunu şuna benzetirim. Türk milleti ordusuna canı gönülden bağlıdır. Ordusunu sever. Orduyu “Peygamber Ocağı” olarak görür ama orduyu yönetenlerin kalkıp kendisine siyasi bir fikir empoze etmesini asla kabullenmez; tersini yapar. Kıbrıs halkının bakışı da bunun gibidir.

Halkın Kıbrıs davasına bakışı son dönemde nedir?
Kıbrıs meselesinin Türkiyesiz halledilemeyeceğini gayet iyi biliyor. Yapılan bütün anketlerde, Türkiye’nin garantörlüğünün devamını isteyenlerin oranı yüzde 80’lerin üzerindedir. Türk askerinin adada kalmasını isteyenlerin oranı yüzde 90’lardadır. Değişik tonlarda da olsa Denktaş geleneği devam ediyor. Sayın Akıncı’nın görüşleri siyasi bir ayak oyunundan başka bir şey değil. Gereken cevap halk tarafından sandıkta verilecektir.

Siz de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylardan birisiniz. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu seçimleri?
Elbette ben de adayım. Diğer adaylardan farkım şu; Kıbrıs’ta artık federasyon tartışması yapılmasını istemiyorum. Cumhurbaşkanı seçilirsem Rumlarla “federasyon”u konuşmayacağım. Rumlarla ancak iki devletli bir çözümü konuşabilirim, konfederasyonu konuşabilirim. Onun dışında KKTC’yi ortadan kaldıracak herhangi bir müzakereyi hiç bir şekilde yapmayacağım. Cumhurbaşkanı seçilirsem bir kaç hafta sonra self-determinasyon hakkımızı kullanarak vatandaşa bir soru soracağım; “Federasyon mu istiyorsunuz, yoksa KKTC’yi yaşatmak mı?” Şayet halkım federasyona karşı çıkıyorsa BM ve dünya kamuoyuna, “biz artık federasyon konuşmayacağız” deyip bütün parametreleri bir kenara iteceğim ve yeni bir söylem, yeni bir müzakere süreci başlatacağım.

Denktaş çizgisi yani?
Aynen öyle.

Kıbrıs’ta bulunan bazı medya organlarının arkasında Yunan, Rum veya Batılı sermaye olduğundan bahsediliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kıbrıs’ta güçlü bir medya kuruluşu yok. Şu an Kıbrıs’ta 24 gazete mevcut. Oldukça fazla. tirajları 50-100 bin arası değişiyor. Güney Kıbrıs’ta 4 gazete var. Güneyde 3 tane TV varken bizde 6 tane var. Elbette ki, bazılarının arkasında yabancı sermaye olduğunu biliyoruz. Annan Plânı döneminde, 2004-2005 yıllarında biz bunu çok yakın yaşadık. Bir gece içerisinde gazetelerin çizgi, manşet, şekil değiştirdiğini biliyoruz. Bugün KKTC’nin yaşatılması için manşet atanlar 4 saat sonra Annan Plânı’nın “en iyi plân” olduğunu söyledi. Korkunç paralar döndü. AB’den 30 milyon Euro civarında para akıtıldı. ABD’den akan paranın haddi hesabını bilmiyoruz. Kendi açıkladıkları rakamlardır bunlar. Dolayısıyla Kıbrıs’ta elbette dış güçlerin etkili olduğu organlar var. Ancak netice itibariyle halkımız sağduyuludur. Halkın sağduyusuna güveniyoruz.

Türk dışişlerinin Kıbrıs politikasını nasıl karşılıyorsunuz?
Türkiye özellikle son dönemde, 2008 yılında artık Kıbrıs’ta “federasyon” müzakerelerinin yapılmasını istemediğini açık bir şekilde bizlere söyledi. En son Sayın Çavuşoğlu, 2018 yılı Nisan ayında Kıbrıs’a geldi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda siyasi temsilci olarak partilerin genel başkanlarını çağırdı ve orada “Biz artık federasyon istemiyoruz. İki devletli çözüm konuşmak istiyoruz” görüşü paylaşıldı. Ama Sayın Akıncı buna karşı çıkarak, “Ben Federasyon kurmak için seçildim. Federasyondan başka bir şey konuşamam” dedi. Türkiye ve KKTC’nin Cumhurbaşkanlığı makamında Türkiye ile aynı düşünen, paralel ilişkiler içerisinde olan birinin olması gerekiyor. KKTC’yi tanıtmak isteyen bir Cumhurbaşkanı seçilirse eminim ki Türkiye bunun gereklerini yapacaktır. Böylece 2018’den bu yana Türk dış politikasını oldukça önemsiyor ve olumlu buluyoruz.
 
 
Kimdir?
1975 yılında ailesi ile birlikte Kıbrıs’a yerleşti. 1985’te Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi. 1997 yılında Uluslararası Girne Amerikan Üniversitesi İşletme Bölümü’nde “KKTC’de küçük ölçekli işyerlerinin İşletmeleri” tezi ile ikinci yüksek lisansını tamamladı.

1991 yılından itibaren KKTC’nin yurt dışında tanıtılması için çalışmalar yapan Arıklı, Türk Tarihi ve Türk Kültürü ile ilgili çalışmalarından dolayı Çeçenistan Cumhurbaşkanı Cahar Dudayev tarafından “Üstün Hizmet Madalyası” ile taltif edildi.
2005 yılında Azerbaycan İlimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü’nde doktora yapan Arıklı, aynı yıl KKTC Dışişleri Bakanı özel temsilcisi sıfatı ile Azerbaycan’da görevlendirilmesi dışında KKTC’nin Orta Asya Temsilciliği görevini üstlendi.
“Yaşayan Türk Halkları ve Tarihleri” ve “Türk Halkları Kültür Tarihi” isimli iki kitabı bulunan Arıklı, 1999 yılında Azerbaycan Beynelhalk Üniversitesi’nde, “Osmanlı Döneminde Azerbaycan’ın İktisadî Yapısı” konulu üçüncü yüksek lisans çalışmasını yaptı.


Kırgızistan’daki resmi görevi sonrası Kırgızistan Devlet Arabayev Üniversitesi’nde Profesör kadrosuna atanan Arıklı, burada Türkoloji Bölümü’nü kurarak Teoloji Fakültesi’nde dersler verdi. KKTC’de ve Türkiye’de çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı da yapmakta olan Arıklı, Kıbrıs’ta kurulan Yeniden Doğuş Partisi’nin (YDP) Genel Başkanı’dır.


Baran Dergisi 683. Sayı