Barış Pınarı Harekâtı’nda son safhaya gelinmiş durumda... Bundan sonraki sürece dair görüşlerinizi alabilir miyim?
2016’dan bu yana ABD ile bölgede koordinasyon, ortak devriye, ortak operasyon şeklinde 3 yıl boyunca bu oyalama devam etti. Münbiç’te hakeza...  Son olarak Şanlıurfa Akçakale’de ortak karargâh gibi...  Bu süreçlerin herhangi bir operasyonel, pratik tarafının olmadığı görüldü. Türkiye en azından fikir olarak bundan altı ay öncesinde bu operasyonu başlattı aslında. Uluslararası dengeler yanında Amerikan askeri varlığı, Rusya faktörü, kısmen Osmanlı’nın son dönemini hatırlatan paylaşım noktasına gelinmişti. Humeymim, Cebe bölgesi, ardından Tartus limanı, Şam Havalimanı, buraların parsellenmesi, 50 yıllığına kiralanması, ardından gelişen birtakım hadiseler... Rusya ve İran Beşar Esed’e bir “pozisyon” tanıyıp, muhataplık veya muhatap almadan işgal teyidi almak, meşrulaştırmalar... Bunu meşru bir zemine oturtmaya çalıştılar. ABD ise Esed’i ve uluslararası hukuku tamamen yok sayarak kendi ürettikleri DAİŞ bahanesini ileri sürerek Suriye’ye girdi. Bu hususta NATO Genel Sekreteri’nin bir beyanı vardı. “DAİŞ, Batı’nın kazuratıdır. Bizim evimizde rahatımızı bozacak unsurları evden uzakta boğmak istiyoruz” demişti. Nitekim en fazla Avrupa kıtasından gelen teröristler burada barınıyor. PKK, DAİŞ ve diğerleri... Her iki yapı üzerinden atılan sloganlara aldananlar avlandı. 

En son DAİŞ’li bir grup Arap unsurun PKK kampına alınıp birleştiği iddia edilmişti?
DAİŞ-PKK ile işbirliği yapıyorlar. Şu an 200’den fazla “seçilmiş, yönetici” dedikleri terörist PKK ile birlikte. Ben de yazmıştım. Bunların, “amel-i istişhâdî” denilen kendini patlatma şeklinde sözde şehitlik saldırıları var. İnsanların huzurunu bozan, belli bir bölgede canı, aklı, malı, nesli ifsad eden her girişim terördür. Türkiye bu büyüyen tehdide karşı geri dönülmez bir kıvama getirdi; geri dönüşü olmayacak. Belki yarın, belki birkaç gün sonra bu operasyon olacak. Örgütün içerisinde çözülme dahil her şeyin onlar da farkında.

İran bu operasyona karşı bir tavır sergiliyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu çok önemli değil. İran zaten PKK’nın içinde, yanında, etrafında oldu. İran meclisinde iki gün önce Cevad Zarif’e bir soru önergesi verildi. Orada bir diyalog var. Açık bir şekilde diyor ki önergeyi veren milletvekili, PKK’yı kasıtla “Kürtler”i diyor. Tel Abyad, Rasulayn, Aynel Arap’ta, Kürtlere en fazla zulmeden bir yapı için “Kürtler” diyorlar düşünebiliyor musunuz? Suriye’nin geleneksel dokusu mevcut ancak mesela Haseke’de, Halep kırsalında yaşayan Kürt toplulukların yaşadığı yerlerde Öcalan’ı “ilah” gören, ateist, adına komünizm, sosyalizm dedikleri bir zihniyete kapılmışlar ve Amerikan himayesindeler. Bu yalanlarla 5-6 bin Kürt çocuğunu erkekli kızlı zihnen iğfal etmişler. Bunların çoğu geri dönülmez bir yolda. Burada bir ruh ve bilinç işgali var. Kürtleri mahvetti PKK. Kadro dedikleri PKK’nın emrindeki bu kişilere maaş vermezler, evlenemezler. Ölüme, hiçliğe gönderilirler. Ortadoğu haritasının en dip, en rezil kirli ilişkileri içinde piyonları oluyorlar. PKK böyle bir bela.

İran veya Rusya’nın veya her ikisinin Türkiye’nin operasyonlarını sabote etmek gibi bir girişimleri olabilir mi?
Bu saatten sonra çok da önemli değil. ABD ile şu noktaya gelmişsin. Ben bu harekâta kamuoyunun da hazır olduğunu düşünüyorum. Askerin de tavrı net, kararlı. “Buralardayız” diyorlar. Bu pislikten kurtulmak istiyoruz. Kendimiz için değil, gelecek nesiller adına, burada büyüyen, bu kukla, taşeron ve iğrenç yapının etkisinde kalmasını istemiyoruz. Herkes kurtulmak istiyor. Tokat, Sivas, Edirne, Erzurum, Kars fark etmiyor. Bundan kurtulmayı düşünmek bizi rahatlatıcı. İran ederse eder. Rusya, İran ve Amerika bu savaşın en kirli katliamcısı olarak merkezinde. Esed bir kukla.

İsrail tepkisini açıkça dile getirdi. Bu hususta ne dersiniz?
İsrail’in Yarubiye’de MOSSAD’a bağlı en az 60-70 kişilik bir grubu var. İHA’lar konusunda İsrailliler burada aktifler. Buradaki kaostan beslenmekteler. PKK üzerinden Kürtleri dinsizleştirip mahvederek bölgenin başına sarılacak hazır kitle olarak görüyor. İsrail fiilî olarak işin içinde ve İHA’larla yönetiyor. Arap, Türkmen, Asuri, Ezidi, Çerkes, Müslüman fark etmez; bu bölgede yaşayan herkesin kaçması İsrail’e keyif veriyor. PKK’yı kendi ordusu olarak görüyorlar.

Bu hareketlilik içinde İdlip’te neler olabilir, İdlib’i nasıl etkileyebilir?
İdlip bekleyecek gibi. Muhalifler geliyor. İdlip sürecinin biraz daha tehir edileceğini düşünüyorum. Burada da bir stabilizasyon var ama bu vasatta İdlip meselesinin çok da uzayacağını sanmıyorum. Birkaç ay içerisinde İdlib’in sorun olmaktan çıkarılacağını düşünüyorum.

Bu arada ÖSO’nun adı Suriye Millî Ordusu olarak duyuruldu. ÖSO’nun konumunu nasıl görüyorsunuz?
8 yıllık iç savaş yaşayan Suriye’de 2013’e uzanan bir hadise ÖSO. Bir merkezî yönetim şeması içinde aynı grupların bir araya gelememesi, bir vatan mefhumu etrafında disipline edilmiş bir yapıya dönüşememesi ağır faturalara yol açtı. Ülkenin yüzde 67 gibi ciddi ölçekte kontrolünde etkili bir güçten bahsediyoruz. Merkezi bir güç olsa tablo belli olur; ama bir grubu BAE muhatap almış, Fransa bir başka gurubu tahrik etmiş. Gruplar düzeyinde kalmak çok büyük dezavantajdı. Nereden dönülse kârdır diye bakarsak bugün gerçekleşen birliktelik Suriye muhalefeti için önemlidir. Bundan sonraki süreç için daha güçlü, nitelikli bir aşamaya ulaşmalı. Çünkü aralarında meslekî olarak ayakkabıcı, zahireci, öğretmen, işadamı, esnaf var. Güçlü ve etkili bir emir-komuta zincirinin olması lazım. Bence Türkiye burada çok iyi bir iş başardı ama bundan sonraki adımlarında işgalci unsurlara karşı bu ordunun vatanını önceleyerek, kimsenin ne düşündüğüne bakmadan ortak bir sinerji içinde yoluna, davasına bakması lazım.

Baran Dergisi 665. Sayı