İdlib’de neler oluyor? Türkiye’nin şu anda İdlib’e yönelik bir operasyonu var mı? Varsa bu operasyon için geç kalınmadı mı?
Devlet “Operasyon var.” diyor; ama bu daha sistematik bir savaş değil. Aslında bu savaş bugün de başlamadı. Tabiî geç kalındı; hatta geç kalmanın da ötesinde, geç kalmaya bile geç kalındı. Türkiye’nin, uçağının düşürüldüğü 2013 yılında bunu ve daha fazlasını yapması gerekiyordu. Çok iyi hatırlıyorum, o dönem Suriye’ye gidip geliyordum. Halep’ten gelmiştim. Burada Veysel Dalmaz adında bir vali vardı. Onun bana söylediğine göre Amerikalılar sınırda birkaç nokta istemişlerdi. Reyhanlı’da, Kilis’te. Türkiye’den yardım istemişlerdi. Amerika bu sahanın bu kadar dışındaydı. Rusya zaten hiç yoktu. O süreçlerde Türkiye’nin kendi içerisindeki, özellikle sahaya müdahil olan ekip korkunç hatalar yaptı. 2013’ten sonra DAEŞ, PKK, Amerika’nın tırnak içinde taraf değiştirmesi, bu kez de Türkiye’yle Körfez ülkelerinin arasının açılması, bunun Suriye’ye yansımaları derken artık geri dönülmez ve trajik bir gerçek karşımıza çıktı. Suriye halkı kaybetti! Düşünebiliyor musunuz? Bugün yedi milyon insan Ürdün’e, Türkiye’ye, kısmen Batı ülkelerine, Lübnan’a göç ettiler. Bu insanlar kamplarda çok kötü şartlarda yaşıyor. İç ve dış göç toplam 13 milyonu geçti şu an. Nüfusun %65’i yok artık.
Türkiye oyun kurucunun ötesindeydi orada, oyunun hakimiydi. Sonra Türkiye’ye tribünde bile yer bırakmayan bir tezgâhla karşı karşıya kaldık, böyle bir süreç yaşadık. Türkiye’nin kendi içerisindeki dinamikleri de burada çok etkili oldu.

Özellikle sahaya müdahil olan bir ekip vardı ve bu ekip çok fazla hata yaptı. Hem askerî hem siyasî olarak burayı yanlış yönlendirdi. Türkiye çok şey kaybetti. Buradaki kayıpların temeli asker, ÖSO falan değil. Bunlar sonuçta şehid olur, yaralanır, gazi olur. Bu ayrı bir şey. İdlib de zaten final. Bundan ötesi yok. Bu finalin de başlangıç noktası aslında 2015 yılı Ekim ayı, Rusya’nın doğrudan savaşa girmesi ve eş zamanlı olarak Amerika’nın da dahil olması. Doğu’yu parselleyen Amerika’yı paranteze alırken çok kötü ve çok berbat şekilde Rusya’ya mahkûm olduk. Üç tane bölge ilan edildi Soçi’de. Rusya öyle bir ülke ki; masada belli noktalar belirleniyor, Humus, Guta, Halep ve İdlib bölgeleri. Buralar “gerginliği azaltma bölgeleri” olarak ilan ediliyor; ama bunların ikisi Rusya tarafından çok vahşice saldırılar altında kalıyor. Az önce yine aynı Rusya, 12 tane mazlum insanı şehid etti ve Afrin’deki üssümüzün birkaç yüz metre yakınını vurdu. Bu Rusya dost falan değil. Devlet Bey’in söylediği gibi Rusya’nın tarihî bir hesaplaşma planı var. Putin sistematik, robotlaştırılmış bir katil. İnisiyatif aldığı günden beri coğrafyada yaptığı işlere bakıldığı zaman insanî hisleri olmayan, tarihin az gördüğü bir katil olduğu gözlemleniyor bu adamın!

“Putin’in Suriye’de yapmış oldukları Siyonizm’e, İsrail’e yaramıyor.” diyorlar; ama Putin’in en çok görüştüğü lider Netanyahu…
Ben bu tip şeylere girmem. Bugün Putin’in öldürdüğü insan sayısı nereden baksan 300 binden fazla. Bizim Suriye’de %67’den, %6’lara %7’lere düşmemizin baş faktörü Putin. Biraz bu taraflardan bakmak lazım ve bizim askerlerimizi, evlatlarımızı, kardeşlerimizi şehid eden bu coğrafyada, Esad’ı yeniden Türkiye’nin sınırına çekip, Türk sınırını Hatay, Antep, Kilis; daha doğuda PKK’nın da işgal alanlarını rejimle beraber daha korkunç kılmaya çalışan bir Rusya var. Bizim 14 şehidimiz var orada. Putin’in doğrudan PKK’ya kol kanat germesiyle Suriyeliler ile beraber 60-70’i geçti. Yani Putin sürecinin nasıl bir yönlendirme ve nasıl bir felaket olduğunu sahada canlı canlı yaşayarak öğrendik. 2016 süreci sonrasında hem toprak hem insan hem de stratejik olarak kaybettik. Bir son verilir mi? Biz sadece Suriye’ye bakarsak da yanılırız. Putin’in Türkiye karşıtlığı ve Türkiye düşmanlığı var. Libya’da bizim tek düşmanımız Rusya. Orada bizimle savaşan Putin’dir. İnanılmaz silah desteği veriyor. İnanılmaz lojistik destek veriyor. Doğu Akdeniz’de Rumlarla iş tutan kim? Amerika değil, İsrail değil. İsrail %30 ise Putin %70! Rumlarla iş tutan Putin. Türkiye hakikaten bir fetret devri yaşıyor. Allah yardımcımız olsun.

Üstad Necip Fazıl, Moskof’a hususi bir kitap yazmış. “Türk’ün esas düşmanıdır.” demiş Moskof için.
Mutlaka öyle, sahada da yaşıyoruz zaten. Üstad tabiî tarihî perspektiften bakıyor. Düşünsenize, burada binlerce kilometre ötedeki Amerika’nın vereceği zararla, Rusya’nın vereceği zarar kıyas edilebilir mi? İkisi de emperyalist olarak bu ümmetin düşmanı; ama bir öncelik sırası yaparsak Putin’in husumeti %85’tir. Çeçenistan’ı kim unuttu? Dağıstan’ı kim unuttu? Putin’in daha orada eline bulaşan kan kurumadı! Akdeniz’e indi, Türkiye’yi acayip derecede kullandı; kullanıldık maalesef. Artık Tayyip Bey’e kim akıl verdiyse… Astana, Soçi çöpe gitti. Devlet bunu idrak etmiştir; ama itiraf da etmeli. Gelinen noktada kimse bunun aksine bir şey söyleyemez.

Suriye Dışişleri “Türkiye, Suriye’yi işgale hazırlanıyor, dünya kamuoyunu bu işgale karşı çıkmaya davet ediyoruz.” mealinde bir açıklama yaptı.
66 ülkenin savaşçısı var şu anda Suriye’de. Düşünebiliyor musunuz? İran 60 bin tane terörist getirmiş; yakan, yıkan, insanlara tecavüz eden vahşi bir katil sürüsü. Putin’in giren çıkan adamı 60 bini geçmiş, şu an bölgede aktif olarak 30 bin civarındalar. Amerika’nın, İngiltere’nin, Hollanda’nın, Suudi Arabistan’ın, BAE’nin, Avusturalya’nın varlığı mevcut. Burada 66 tane ülke var. Türkiye mi işgalci olmuş? Şu an ülkenin üçte birini PKK’ya teslim etmişler. PKK oraya bayrak asmış. Meclis kurmuş. Bunlar işgalci değil de sınırına milyonlarca Suriyeli gelen Türkiye mi işgalci? Sonrasında sınırı, Hatay’ı, Kilis’i tehlikeye atacak! Yaşadık hep bunları. İllerimizin, ilçelerimizin nasıl vurulduğunu gördük. Onun uluslararası durum açısından herhangi bir gerçekliği yok. Rusya limanlarını elli yıllığına kiralamış. Lazkiye’yi elli yıllığına kiralamış. Kiralamış derken de yanlış anlaşılmasın, gasp etmiş! Bütün bunlar yok da Türkiye mi işgale hazırlanıyor? Bakın, ben kendim Esad’ın askerleriyle konuşuyorum Şam’da. Esad’ın 349 bin askeri vardı, şimdi gelinen noktada tüm Suriye’de 30 bini aşmaz Esad’ın asker sayısı. Bu Esad mı savaşıyor? Hayır, demek ki Esad orada ülkesini satan, pazarlayan bir kukla! Onun adamının da ne dediğinin bir kıymeti yok.

İdlib’de yaşananlardan sonra Türkiye işi tersine çevirebilir mi? Kapsamlı bir harekât yapar mı?
Bu ya olacak ya olacak. Buradan dönüş demek, sınır hattının ipotek edilmesi demek olur ve bedelleri de çok ağır olur. Göçten bahsetmiyorum. Bu çok ağır faturalar ödettirir bize.

Biz, İdlib’in kaybının, Hatay/İskenderun’dan başlayarak o bölgenin kaybı olacağını düşünüyoruz.
Mihraç Ural var, adam diyor ki; “İskenderun ve Hatay Suriye toprağıdır.”, bu adam her gün Türkiye’yi tehdit ediyor. Esad’ın katilleri, komutanları her gün tehdit ediyor. Bu bir çıkarım değil, gizli bir özne de değil. Açıktan söylüyorlar bunu. “İdlib’den sonra İskenderun.” diyorlar. Bağıra bağıra söylüyorlar bunu. Bu konuda bir şüphe yok. Türkiye’nin içine taşınacaktır İdlib’in devamında. Deneyeceklerdir yani. Allah bu millete, bu ümmete yardım etsin.

Biz “stratejik hata” diyoruz, bazıları da “devlet aklı, sabredelim, zamanı gelecek” diyorlar. Bu hususta ne söylemek istersiniz?
Telafisi olmayan kayıpların yaşandığı bir coğrafyada gösterilen dokuz yıllık sabır, anormal bir sabırdır zaten. Taş olsa çatlar. Bu artık sabır olmaz. Bundan sonrası millî güvenliği göz ardı etmek olur; ki bunu kimse göğüsleyemez. Bundan sonrası felakettir.

Teşekkür ederiz.
Rica ederim, kolay gelsin.


Baran Dergisi 683. Sayı