Rusya tarafından desteklenen Esad Rejimi unsurları ve Şiî milislerin geçtiğimiz haftalarda Maarat El Numan kasabasını ele geçirmesiyle değişim göstermeye başlayan çatışmalar, pazar günü Türk askerinin İdlib’te yeni kontrol noktaları kurmak üzere yapmış olduğu askerî sevkiyât konvoyunun vurulmasıyla yeni bir safhaya taşındı.

İdlib’de Ne Oldu?
Rusya’nın desteklediği Esad rejimi unsurları ve bilhassa Lübnan Hizbullah’ından müteşekkil Şiî çeteler, son yılların en büyük vahşetine sahne olduktan sonra ele geçirdikleri Haleb şehrini Lazkiye ve Şam ile başlayan M4 ve M5 karayollarındaki kontrolü ele geçirmek için geçtiğimiz haftalarda harekete geçtiler. Bunun için öncelikle Maarat El Numan kasabasını düşürdü ve ardından M5 karayolunu takiben kuzeye doğru yöneldiler. Maraat El Numan kasabasının düşürülmesi esnasında bölgedeki Morek ve Surman isimli Türk gözlem noktaları da bunlar tarafından kuşatılmış oldu. Devamında Haleb’den gelen M5 karayolunun Lazkiye’ye devam eden M4 karayolu kavşağının olduğu Serakin kasabasının çevresinde operasyon başlattılar. 

Türkiye tam da bu noktada devreye girdi ve bölgeye askerî sevkiyat yaparak Serakin’e yeni kontrol noktaları kurmak üzere yöneldi. Konvoy daha henüz Serakin yolundayken, izlediği güzergâh önce Rus uçakları tarafından bombalandı. Ardından Türk askerî konvoyunun Serakin’e ulaşmasıyla beraber Rusya tarafından desteklenen Esad rejimi unsurları ve Şiî milisler tarafından yoğun topçu ateşine tutuldu. Bu esnada sekiz askerimiz şehid oldu.
 
Millî Savunma Bakanlığı’nın yapmış olduğu açıklamaya göre bu saldırıya misliyle karşılık verildi ve 70’ten fazla rejim unsuru ile Şiî milis öldürüldü. 

Türkiye, kendisine yöneltilen bu saldırıdan sonra Serakin’de kontrol altına aldığı M4-M5 karayolunun kavşak noktasından çekilmedi. 

Rusya, Serakin ve çevresindeki operasyonları devam eden rejim unsurları ile Şiî milislere hava desteği vermeye devam ediyor. Türk askerlerinin şehid düştüğü saldırılardan sonra hız kesmeyen rejim unsurları Serakin kasabasının çevresindeki kasabaları ele geçirmeye devam ediyor ve kuşatma harekâtını sürdürüyor. 

İdlib’in Arka Planı
Peki, ne oldu da Astana ve Soçi’de alınan kararların aksine Rusya, Esad rejimi ve Şiî milisler İdlib’e yönelerek Türkiye’ye karşı harekete geçti?

Aslında bu sorunun cevabını bugünde değil de yakın bir geçmişte, Türkiye’nin yarıda kestiği Barış Pınarı Harekâtında aramalıyız. Barış Pınarı Harekâtı esnasında Türk ordusu ile Millî Suriye Ordusu tarafından hedef alınması muhtemel PKK-YPG’nin kontrolündeki alanlara rejim askerlerinin konuşlanması ve Suriye bayrağı çekilmesi neticesinde operasyon Türkiye tarafından oldukça sınırlı tutulmuştu. Bu süreçte Türkiye’nin rejim unsurları ile çatışmaktan kaçınması, Rusya, Esad, İran ittifakının iştahını kabartmış olacak ki, buldukları ilk fırsatta İdlib’in etrafındaki Türk kontrol noktalarının çevresini hedef alan operasyonlar başlattılar ve herhangi bir karşılık görmedikleri için bunu Serakin’de Türk askerini hedef alacak kadar ileri götürdüler. Bu, işin Suriye sahasına bakan kısmı…

Rusya’nın Radikal İslâmcı Yalanı
Rusya İdlib’deki sivil yerleşim yerlerini bombalıyor ve gerekçe olarak da sürekli olarak öne bölgedeki HTŞ başta olmak üzere “radikal İslâmcıları” sürüyor.

Gelen bilgilere baktığımızda, İdlib’de Türkiye tarafından himaye edildiği algısı üretilen HTŞ, direkt olarak BAE ve Suudî Arabistan tarafından destekleniyor. Amerika tarafından eğit donat kapsamında yetiştirilen Vahhabî-Selefî çeteler bunlara katılıyor ve ABD tarafından da bunlara yüklü miktarda tank savar füzesi gibi silahlar ulaştırılıyor.

Rusya, Wagner isimli güvenlik şirketi üzerinden Libya’da BAE adına Türkiye’ye karşı paralı askerlik yapıyor. Dolayısıyla Rusya’nın Türkiye’nin Vahhabî-Selefî örgütleri himaye ederek Soçi ve Astana’nın gereklerini yerine getirmediği iddiası böylelikle boşa düşmüş oluyor. 

Rusya’nın Suriye ve Libya’da üstlendiği misyonun Türkiye’yi oyalamak olduğu açıkça görülüyor. İyi ama kimin adına bunu yapıyor?

Putin Yahudi Devletine Gardiyanlık Yapıyor
Dünyada herkes Putin’in Erdoğan’la olan görüşmelerine dikkat çekiyor; fakat belki bilmiyorlar ama Putin’in en çok görüştüğü yabancı lider Yahudi Devleti’nin başındaki Netanyahu.

Arab Baharı sırasında Yahudilerin en çok canını yakan husus, Mübarek’in devrilmesinden sonra onun yerine geçen Mursî’nin Yahudi Devleti’nin aleyhine politikalar izlememesiydi. Zaten bu sebeble de Suudî Arabistan ve BAE paravanının arkasına saklanıp gerçekleştirdikleri bir askerî darbe ile Mursî’yi koltuğundan ettiler. Yahudi Devleti, bu tecrübenin bir benzerini Suriye’de yaşamak istemiyor. Esad’ı, Esad’ın soyunu sopunu biliyor ve Suriye’nin demografisini Ehl-i Sünnet aleyhine çevirmek üzere izlenen vahşet politikasını da sonuna kadar destekliyor. 

Anladığımız kadarıyla Amerika’nın ekonomik ambargoyla bunalttığı Rusya’nın yardımına Siyonist sermaye grubları koştu ve bu sayede Putin’i yanlarına çektiler. Putin, bu desteğin karşılığı olarak ne bahasına olursa olsun Türkiye’yi Suriye’nin kuzeyinde, Esad’ı ise iktidarda tutmaya çalışıyor. 

Putin Tam Bir Ahmak Çıktı
Evet, Siyonist lobilerin desteği Rusya’ya nefes aldırmış olabilir; fakat Rusya’nın çıkarı için orta ve uzun vadede izlemesi gereken siyaset gerçekten de bu mu?

15 Temmuz’dan hemen önce Efendi Hazretleri’nin kabri başına gelip Türkiye’ye selâm veren Rus fikir adamı Alexander Dugin’in Ortadoğu ve bölge ülkelerine bakışına göre bile Putin’in izlediği bu siyaset son derece yanlış. Milliyetçiliğin gitgide yükseldiği ve yarın herkesin kendi işine bakmak zorunda kalacağı günler geldiğinde, 7-8 milyonluk bir Yahudi Devletini, yatsıdan önce caminin önünde çaya bandırıp yerler bu coğrafyada. O gün geldiğinde Rusya’nın bu bölgede gerçekten de çıkarına olacak yatırımlar yapmasının yolu her yerden geçer de bir tek sunî Yahudi Devleti’nden geçmez.

Orada uzakta durur, konuşmaz, işine bakarken biz bu Putin’i adam sanırdık. Buralara geldikten sonra yaptıklarına bakarak gördük ki, meğerse o da vizyonsuz ahmağın önde gideniymiş de haberimiz yokmuş. 

İran bizim için ne kadar muteber orası ayrı mesele; fakat önce İran’ı sattı, şimdi de Türkiye’yi. Bu iki ülkenin yerine tercih ettikleriyse İsrail, Suud, BAE…

Dimyat’a bulgura giderken evdeki pirinçten de olmak istemiyorsa, Putin’i, izlediği yanlış siyaseti gözden geçirmeye davet ediyoruz. 

Türkiye’nin Suriye Denklemindeki Yeri
Türkiye’nin gerçekten de ABD, Rusya, İran, BAE-Suud-İsrail, PKK-PYD ve Avrupalılardan müteşekkil Suriye denklemindeki yeri neresi?

“Türkiye neden ve niçin Suriye’de?” sorusuna, “oradaki mazlumları korumak ve buraya gelen mazlumlara orada huzurlu bir hayat sağlamak” şeklinde verilen cevaba ilâveten bunun nasılına verilen cevabın artık güncellenmesi gerekiyor.

Bugüne kadar izlenen Suriye siyaseti beklenen neticeyi vermedi ve hatta bizim kendi elimize ayağımıza dolaştı. Öyleyse artık Türkiye’nin Suriye siyasetinin güncellenmesi gerekiyor.
 
Ne yapmalı, niçin yapmalı sorularını değil, az evvel dediğimiz gibi nasıl yapmalı?

Esad Mutlaka Öldürülmeli
Suriye’nin yalnız komşusu olan ülkelerdeki mülteci sayısı 7-8 milyonu aşmış bulunuyor. Bunlara İdlib’deki 4 milyon sivili de ilâve edecek olursak, 11-12 milyon insan. Bu insanlar Esad zulmünden kaçtıkları için buralara sığınmışlar. Yâni Esad iktidarda olduğu sürece Suriye topraklarına dönmeleri yahut orada özgürce yaşamaları mümkün değil. Suriye’nin 2011 senesindeki toplam nüfusu zaten 19 milyon civarındaydı.
Rusya ve İran buna rağmen Esad’ın iktidarda kalmasında diretiyorsa, bu oyunun bozulması ve Suriye’nin yeniden huzur ve refaha kavuşmasının yolu Esad’ın öldürülmesinden geçmektedir diyebiliriz. Tıpkı bir Gordiyon düğümüne dönmüş olan Suriye’de, ilmik çözülmüyorsa, düğümü kesip atma stratejisine geçmek yanlış olmaz herhâlde. Bunu direkt olarak yapmaktan kaçınanlar, Suriye’deki muhalifleri doğru şekilde destekleyerek de bu hedefi rahatlıkla gerçekleştirebilirler. 

Atlantikçilerle Avrasyacıların Müşterek Düşmanı Türkiye
Türkiye ile Rusya arasındaki gerilimin ayyuka çıkmasından sonra Doğu Perinçek başta olmak üzere Avrasyacılar kendilerini ortaya atıp, ellerinden sekiz şehidimizin kanı damlayan Rusya’nın avukatlığına başladılar. İdlib’deki sekiz şehidimizin naaşları daha toprağa verilmeden, onları küçümser tarzda konuşup, Rus siyasetini öven bu vatan hainlerini ekrana çıkartanlara mı kızarsınız, yoksa bunlara mı bilemedik. Bu türün bir diğer çeşidi de senelerdir bildiğiniz üzere Amerika’nın avukatları. Anadolu’ya düşmanlıkta müttefik bu kuyrukçu tipinin Türkiye gündeminden kazınmasının vakti daha gelmedi mi?

Bu arada Perinçek’e bir parantez açalım, daha doğru ondan geri kalan herkese… Samimiyetle soruyorum: Ey ehl-i iman; sizi Perinçek olarak yaratmayan Allah’ın rızasını kazanmak için bugün ne yaptınız?

Türkiye Ne Yapıyor?
Türkiye angajman kurallarını değiştirdi ve Suriye’de yalnız kendisini hedef alan saldırılara değil, aynı zamanda gözlem noktalarına yaklaşanları da vuracağını söyledi. Salı günü akşam saatlerinde bilhassa Hama tarafında rejim milislerini vurmaya başladığına dair haberler geliyordu. 

Bunun yanısıra sekiz askerimizin şehid edildiği M4-M5 karayolunun kavşak noktası Serakin’e hatırı sayılır çapta bir yığınak yaptı. Serakin, yalnız İdlib değil, Türk gözlem noktalarının lojistiği-irtibatı açısından da son derece stratejik bir nokta. Dolayısıyla bu noktanın Esad rejimine teslim edilmesi, İdlib’in tamamının rejim tarafından düşürülmesi ve burada mültecilerin de Türkiye tarafına yönelmesi anlamına geleceği açık. 
Tüm bunların yanında, ABD’nin İdlib’e Türkiye’den taraf olarak müdahil olmak gibi bir niyet beslediği de görülüyor.

Yine Türkiye Suriye’nin Kuzey’i ve Fırat’ın Batı’sındaki PKK-YPG ile rejim unsurlarının bir arada bulunduğu Tel Rıfat ve Ayn İsa kasabalarını da vuruyor. 

Türkiye’nin BM, Amerika, Rusya ve Avrupa’dan gelecek itidal çağrılarına kulak asmadan belirlediği prensiplere harfiyen uyması son derece önemli. Birisinin itidalle hareket etmesi gerekiyorsa onun Türkiye olmadığını herkesin artık anlaması gerekiyor. 
***
Türkiye’nin bundan sonrasında kendisine hedef alan hiçbir girişime karşı geç kalma lüksü yok. Türkiye’ye karşı izlenen oyalama siyasetlerinden de yakasını kurtarması gerekiyor. Reflekslerini daha güçlendirmeli ve bir kirpi gibi elini uzatanın canını yakmayı bilmeli. 

Sahada ise Barış Pınarı Harekâtı’nın kapsamını Batı’da İdlib’e, Doğu’da Irak’a doğru genişleterek sürdürmeli ve derinleştirmeli Türkiye. Bunun için gereken yerde Rusya, gereken yerde ise Amerika ile ittifak içine girecek esnekliği göstermeli, ta ki hedeflerini gerçekleştirinceye kadar.
***
Vladimir Putin, sekiz şehidimizin kanının elinde olduğunu hiç ama hiç unutmasın! 

Baran Dergisi 682. Sayı