Önsöz:

          Selâm ve Dua ile,

Geçtiğimiz ayın sonunda gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçları kesinleşti ve Başbakan Receb Tayyib Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. Bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı bu kez halk tarafından gerçekleştirildi ve %51,79 oy ile birinci turda seçimler sonuçlandı.

Öncelikle Başbakan Receb Tayyib Erdoğan’ı tebrik eder, Cumhurbaşkanlığı’nın hayırlara vesile olmasını temenni ederiz. Diğer adaylar hakkında bir değerlendirme yapacak olursak; CHP ve MHP başta olmak üzere 14 siyasî partinin desteklediği Ekmelettin İhsanoğlu, bu seçimleri ikinci olarak tamamladı. CHP, bu seçimlerde Ak Parti’nin adayı karşısına İslâmcı bir aday çıkartarak Anadolu topraklarında Kemalizmin, ulusalcılığın hiçbir hükmünün kalmadığını bizzat deklâre etmiş oldu. Selahaddin Demirtaş ise %9 civarında oy alarak BDP-HDP’nin oylarını arttırmış oldu.

Receb Tayyib Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğunun açıklanmasından sonra toplanan Ak Parti MYK’dan hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı adayı olarak Ahmet Davutoğlu aday gösterildi. 

Hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, hem de Ahmet Davutoğlu’nun bundan sonraki Başbakan olması vesilesiyle gündemi de önsözümüzde şöyle kısaca değerlendirmeye çalışalım;

En başta Amerikan üslerinin Anadolu’dan sökülüp atılması gerekiyor. Bu konuda tereddüde de mahâl yok. Zaten hâli hazırda size karşı olanlar, yine bu hâmlenin de karşısında yer alacaklardır. Milletimizse, Ak Parti’nin bu minvalde atacağı adımları sonuna kadar destekleyeceğini son dokuz seçimde zaten açıkça deklare etmiştir. Son derece kararlı bir şekilde bünyeyi zehirleyen bu çıbanbaşları Anadolu’dan kopartılıp atılmalıdır. 

 Anadolu’nun en önemli meselelerinden bir diğeri de adalet sorunudur. Bu ülkede hâlen hukuk çerçevesi dâhilinde bir adalet tesis edilememiştir. Hâlen çeşitli kesimlerin inisiyatifinde olan yargı kurumunun artık hukukun inisiyatifine alınması şarttır. Ayrıca bugün hâlen 28 Şubat sürecinden ötürü cezaevinde bulunan Müslümanların maruz kaldıkları hukuksuzluğun hızlı bir şekilde giderilmesi gerekmektedir. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun tahliyesiyle başlayan sürece ara verilmemelidir. 

Dış politika bakımından ise, Arab Baharı’nın son baharı bitmeye ve mevsim kışa dönmeye hazırlanıyor. Bundan sonrasında bölge politikalarının ilkbaharın gelişini hızlandıracak şekilde güncellenmesi gerekmektedir. Filistin meselesindeyse artık daha kararlı ve müşahhas adımların atılması şarttır. Her kim ki İsrail’in haddini lâyıkıyla bildirirse, milletimiz de lâyıkıyla onun arkasında durmayı bilecektir. 

Bürokrasi kademelerine milletimiz haricinde çöreklenmiş derin, paralel ve dikey ne kadar unsur varsa bunların hızlı bir şekilde tasfiye edilmesi şarttır. Özellikle paralel devlet konusunda bu iş yalnızca çeşitli tutuklamalarla hâlledilemez. Milletimizin itikadına ve inancına el atan bu zümrenin bertaraf edilmesi, “İslâm’a Muhatab Anlayış”ın tesis edilmesinden geçmektedir. 

Ayasofya’nın müze olması bugüne kadar nasıl bağımlılığımızın sembolü olmuşsa, cami olarak aslî sahiblerinin hizmetine tesis edildiğinde de bağımsızlığın sembolü olacaktır. Karşı olacak ve destek olacaklar noktasında Amerikan üsleriyle benzer durumlar gözlenecektir. 

Her siyasî görüşün kendisine ait bir tabanı varken, Ak Parti’nin ideal merkezinde bir araya gelmiş sağlıklı dayanağı yok. CHP’nin sol veya Atatürkçü tabanı, MHP’nin Ülkü Ocakları, Saadetin Millî Görüşü varken Ak Parti bu işi gençlik kolları üzerinden yürütüyor. 2023-2071 gibi hedefler belirleyen bir siyasî partinin ideal etrafında bir araya gelmiş bir tabanı olmaması büyük sorunlara neden olacaktır. 

Bunları değerlendirmeye yine devam ederiz. Şimdilik hem Receb Tayyib Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı hem de Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı hayırlara vesile olsun diyelim ve dergi muhtevamıza dönelim.

Bu sayımızda, dosya olarak, İbda Mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun alt başlığı -Temel Meseleler- olan “Kültür Davamız” adlı eserinin “Diyalektik ve Ahlâk” başlığını ele alıyoruz.  Abdullah Kiracı “Diyalektik”; Ömer Emre Akcebe “Diyalektik ve Âhlak Çerçevesinde Bütün ve Parça - Her Şey Zıttıyla Kâim - İman ve İsbat”; Faruk Hanedar “Metod, Muhteva ve Gayemiz” ve Fatih Turplu “İman ve İspat, Bilgi’nin Doğuşu Üzerine...” başlılklı yazıları ile dergimiz sayfalarında…

Burak Çileli bu ay, “Ölüm Odası veya İdrisî Seyr-i Sülûk” yazı dizisinin 2. bölümünü kaleme aldı. Dergimizde bulabileceksiniz.

Ömer Emre Akcebe ve Faruk Hanedar, mutasavvıf, müzisyen ve avukat Ömer Tuğrul İnançer ile çok kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdi. İnançer söyleşide hürriyetten sanata, kültürden estetiğe, dilden tarihe kadar pek çok meseleyi yorumladı. Alâka ile okuyacağınızı umuyoruz.

Taha İnci’nin tasavvuf bahsi üzerine “Tasavvuf bâtın ilmidir, alınmaz verilir” başlıklı yazısı ile dergimizde. 

Bilgehan Eren’in “Çıkmaz Sokak” isimli kitabının tanıtımı da bu ay sizlerle. 

Gündeme dâir önemli haberler, haber-yorumlarımız, kültür-sanat bölümümüz ve diğer içeriğimiz ile birlikte bu ayki muhtevamız böyle… Gelecek ay görüşünceye kadar, Allah’a emanet olun.