Selâm ile...

Fransız İhtilâlinin en mühim neticelerinden birisi de, dünya çapında sebeb olduğu zihniyet değişimidir. İnsanlığın, kıymet ölçütleri farklılaşmıştır. Bu değişim neticesinde eşya ve hadiseler, kendi içlerinden çıkan kuru müşahede, kuru tecrübe, kuru akıl ve kuru bilgi kanunlarına irca edilmiştir. Madde planını fethetmeye yönelik olan bu hamle muvaffak olup, maddeye tahakküm ve nüfuz ediş kimi bakımlardan gerçekleşti; fakat maksat ruha kendisini empoze eden varlığı kavramak iken, bu diyalektik münasebetin ruha bakan veçhesi göz ardı edilmiş, eşya ve hadiseler madde göziyle görülemez, ölçülemez müessirlere bağlanamamıştır. Bunun neticesinde de, insan maddeye nüfuz ve tahakküm edeceği yerde, madde, insana nüfuz ve tahakküm eder hâle gelmiştir. İradî faaliyetlerin tümü ekonomik değeri nisbetinde kıymet görmüş ve insanlık mukaddes ideallerden uzaklaşarak tüm varlığı ve şahsiyetiyle beraber maddeye teslim olmuştur. Ruhçuluk ise, her ne kadar yokluğunun ıstırabı duyuluyorsa da, nihayetinde yollar Allahçılığa çıktığından, tek yolu “Mutlak Fikir”e boyun eğmekten ve İslâm’a Muhatab Anlayışı benimsemekten geçtiğinden dolayı küfür inadına denk bir inatla gözardı edilmeye çalışılmıştır. Birçok bakımdan eleştirdiğimiz popüler kültür de, -belki de sathî kültür demek lâzım- insanların ruhî yokluktan kaynaklanan ıstırabını, hayvanî insiyaklarını provoke ederek dindirmek üzerine bina edilmiştir de diyebiliriz.

Bugün hâkim olan zihniyet, fikir, gaye ve ideali mücerret menzilinden ayırıp madde planına mahkûm etmektedir. Bunun kitaplara ve eserlere bakan yönü de pek çok bakımdan yukarıda tanımladığımız popüler kültürün unsuru hâline gelirken, gerçek bir medeniyet planı teklif eden mücerret fikirden, idealizmden ve mukaddes yaradılış gayesinden bahseden kitab ve eserler ile insanlar birbirine yabancılaşmıştır.

Batı, İslâm’dan güç, şeref ve izzet bularak üzerine gelen muzaffer Müslümanlar karşısında düştüğü zelil hâlden kurtuluşu İslâm’da arayacağı yerde, süflî madde planına yönelerek şahsiyet, şeref ve izzetini maddede aramıştır. Bundan daha beteri, Batının maddeyi köpürtmek suretiyle meydana getirdiği sathî muşamba dekorun kafalardaki gözlere hitab eden haşmeti, Müslümanların da idraklerini iğdiş etmiş ve şahsiyet, şeref, izzet ve zaferi borçlu oldukları İslâm’a sırt dönmelerinin yahut İslâm anlayışını tahrif etmelerinin vesilesi olmuştur.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının meydana gelmelerini her ne kadar bir çok sebebe bağlayabilirsek de, her ikisinin arkasındaki temel ukde ruhunu arayan insanlığın nizam iştiyakıdır. Bu Savaşların ardından kurulan ve iki kutuplu bir güç ekseni arasına alınan insanlık asıl nizamını yine bulamamış ve Fransız İhtilali'nde tohumları atılan ve insanlığı görünmez kelepçelerle mahkum eden bugünkü demokratik düzenleri doğurmuştur.

Neticede geldiğimiz noktadan bakacak olursak, Fransız İhtilâli, yalnız monarşiye karşı değil, aynı zamanda beşerî olana da karşı bir ihtilaldir ve doğurduğu medeniyet ise “Maymunlar Cehennemi”ni andırmaktadır. Bugün dünya o kadar maymunlaştı ki, belki de tarihin hiçbir devrinde “insan”a bu kadar ihtiyaç duyulmamıştı.

Salih Mirzabeyoğlu’nun teklif ettiği ve temelini yeni bir kültür zemini üzerine bina ettiği yeni dünya düzeni, sadece bir sistem teklifi olmaktan öte aynı zamanda insan olarak kalma ve yaşama sebebimizdir de...

Kapağımızı bu çerçevede şekillendiriyor ve “Fikirsizliğin, İdealsizliğin, Kitapsızlığın Ağır Bedeli: Maymunlar Cehennemi” manşetini atıyoruz. Kapak mevzumuzu S. Bilgehan Eren “Kitapsız Hayat, Fahrenheit 451” başlıklı yazısı ile kaleme aldı.

Hanife Kındır, “Yazar ve Yazarlık Üzerine” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Ömer Emre Akcebe, “Başyücelik Devleti – İktisat Vekâleti”nin “Sanayi Müsteşarlığı”nı “Sanayi Sınıfları ve Temel Şartlar” alt başlığı çerçevesinde incelemeye devam ediyor.

Faruk Hanedar, “Avrupalı Zihniyeti” başlıklı yazısında Avrupa’da Ortaçağ sonrası zuhur eden fikirler çerçevesinde gelişen fert merkezli anlayıştan bahsediyor.

“Dost Tarikati”nin lideri İhsan Güven’in öldürüldüğü davadan müebbet hapis cezası alan ve geçtiğimiz ay “yargılamanın yenilenmesi” talebinin kabulüyle tahliye olan gönüldaşlarımızdan Burak Çileli ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sezâi Kırlangıç’ın yazısının başlığı “Cepheleşerek Teşkilatlanma Zarureti ve Modalaşmak Riski”...

Fatih Turplu, dünyaca ünlü Müslüman boksör M. Ali’nin hayatını “Tüm Zamanların En İyi Boksörü” başlığıyla anlatmaya devam ediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz haberleri de bulabileceksiniz.

Ekim sayımızda görüşmek üzere, Allah’a emanet olun...