Norveç’te gerçekleşen bombalı ve silahlı saldırı, bize bu başlığı hatırlattı. Bilindiği üzere “Una Bomber” lakaplı Thedore Jon Kaczynski’nin kitabının başlığı bu idi.

Saldırı, Türkiye’de, “Müslümanlara karşı”, “Türklere karşı” gibi başlıklarla ele alındı. Bu, günlük gazetelerin o günü kurtarmak ile alakalı kuruntularından ibaret sanırız. Bu saldırının ve Avrupa’nın problemi daha derinlerde ve bu türlü beylik cümlelerle geçiştirilecek cinsten değil.

İsveç Expo Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve aşırı sağ ile alakalı araştırmaları ile tanınan Daniel Pooh “saldırıyı yapan Breivik yalnız olabilir, fakat o politik bir mücadelenin parçası” diyor. Zaten Anders Behring Breivik’in ilk yaptığı açıklama bunu destekler mahiyette: “Norveç toplumunu değiştirmek istiyorum.

“Bir Avrupa Bağımsızlık Bildirgesi-2083” başlıklı günlüklerin altına Adalet Sever Şövalye imzasını atmış. Breivik, Tapınak Şövalyeleri’nden etkilenen ve mason locasına üye bir Norveçli, şunu da eklemek gerekiyor ki Breivik’in yazdıklarının birçoğu Kaczynski’nin kitabından kopya…

Başyücelik Devleti “Yeni Dünya Düzeni” isimli eserinde Kumandan bakın ne diyor: “Herşeyden önce bilmek gerekir ki, Batının kendi adına demokrasi, iyiyi getirmenin değil de, kötüye mâni olmanın rejimidir; kilisenin asırlarca zulmünden, derebeylerinin kölesi olarak hayvandan beter şartlarda yaşamaktan, kralların istibdadından, komünizm, Nazizm ve Faşizm tecrübelerinden süzülerek olgunlaşan bir halka.”

Bu sözü dikkate alarak Serdar Turgut’un 24 Temmuz 2011’de Samanyolu televizyonunda söylediği “demokrasi filan diyorlar ama, içlerinde başka şey yaşıyorlar aslında” dediğini ele alırsak, Batının, Avrupa’nın –yıllardır söylediğimiz gibi- görünürde “demokratik” ama özde ırkçı tarafını daha iyi görebiliriz. Batının, Avrupa’nın ırkçı yanının özünde Hıristiyanlıkla bulamaç halinde olan ve masonlukla bezenmiş Tapınak Şövalyeleri, CFR gibi örgütler bulunmaktadır.

İslâm’a karşı oldukları gibi; aynı zamanda, diğer fikir ve ırklara da karşı olan, özünde, daha belirgin hale gelmemiş, fakat su yüzünde işaretlerini gördüğümüz bir ruh halinin yansımasıdır Norveç saldırısı.

Almanya için yapılmış olan şu tesbit ve teşhisler dikkat çekmeye çalıştığımız mevzuun özünün anlaşılması bakımından ehemmiyetle ele alınmalı: “… Bethoven, Goethe ve Nietzsche romantik vatanı, bütün bu başarılarla doymamakta ve hala, için için, Nazizm rüyasını yaşamaktan vazgeçmemiş bulunmaktadır. Bilhassa Alman gençliğine hâkim psikoloji budur; ve nasıl Almayan Birinci Dünya Savaşı arkasından aynı yılgınlığı yaşamış ve sonra bir Hitler doğurmuşsa, bugün de, o tipte olmasa bile, Almanya’yı yeni bir düzene sokacak ve onu Avrupa temsilciliği makamına erdirecek bir kahramana hasret çekmektedir… (…) Almanya Barı demokrasilerine hiçbir kuşku vermeksizin, en büyük Batı silahı mevkiine geçmelidir. Bunun için de hiç değilse bir ‘Yeni Nazizm-Neo Nazizm’ şarttır… Almanya’da buz altından geçen sular gibi, iç ve gizli temayül budur; ve bu temayülün meydana çıkmasıyla hedefine çullanması bir olacaktır.”

Almanya için söylenenler ihtiyaç hali, mekân ve ruh haline göre farklı temayüllerde belirse de, sanırız hasta Avrupa’nın derdi bir ve Norveç’te Breivik’in yaptığı saldırıyı bu yönde de değerlendirmek gerekir.

Breivik’in yaptığı saldırı sadece Müslümanlara karşı değil; Batı toplumunun doyuramadığı insanının, başta altını çizdiğimiz satırlarla beraber söylersek, “iyiyi getirmenin değil de, kötüye mâni olmanın rejimi” demokrasinin çoktan çark ettiğine ve Avrupa insanının içten içe kaynadığına misaldir.