Kumandan Mirzabeyoğlu’nun “Patlayıcılar” davasında sanık olan, aynı zamanda dergimizin Genel Yayın Koordinatörü Ali Osman Zor, o gün Ağır Ceza Mahkemesi-DGM- önünde bulunmaktan dolayı savcılık tarafından sorguya tabi tutuldu. Bu traji komik hadiseye temas edelim biraz…
“Kumandan Nerede Biz Oradayız!” diyen İBDA’cılar o gün Ağır Ceza Mahkemesi’ni (Beşiktaş’taki DGM) boş bırakmamışlar, slogan atmışlar ve intikam yemini etmişlerdi. O ayrı bir olay ve eşyanın tabiatı gibi bir şey; su akar, ateş yakar…
Fakat A. O. Zor, o günkü davada sanıktı ve mer’i kanunlara göre de DGM-Ağır Ceza önünde bulunmak ve hatta DGM içine girmek durumundaydı. Ayrıca DGM’ler içi ve dışıyla halka açık kurumlardır. Fakat gelin görün ki, halktan korkan ve halkı yargılamakla görevli olanlar sanığın mahkemeye gelmesinden bile şüphelendiler ve evine polis yollayarak ifade vermeye çağırdılar.
-“Niye DGM’ye geldin. Yoksa Allahsız DGM’ye bir şey yapmak niyetinde misin?”
Der gibi, şüphe ve sorguya maruz kaldı gönüldaşımız. Diğer bazı gönüldaşlarımız gibi. Mesela bacılarımız gibi. Mesela Baran Dergisi Yazıişleri Müdürü gibi, mesela Aylık dergisi Yazıişleri Müdürü gibi.
Demek ki DGM, sanıklardan korkuyor, basın görevlisi olan gönüldaşlarımızdan korkuyor, ve bacılarımızdan da korkuyor…
Neden acaba? Meşruiyeti olmayan hukuksuzluk mu yapıyorlar?
Hemen aklıma, benim ve arkadaşlarımın saldırısına maruz kalan ve duruşma hakkında basına yayın yasağı koyan ve 1,5 sene mahkemeye çıkarılmadığımız gün geldi. Allahsızlığı tescil edilenlere Allahu Ekber nidalarıyla saldırmış ve malum kişiler mahkeme salonunu bırakıp kaçmışlardı. Geride, boş salonda, “Adalet mülkün temelidir” sözünü arkada bırakarak…
Sonra da mahkeme heyetinin en cevval üyesinin, rüşvetten Diyarbakır’a sürüldüğü haberini gazete manşetlerinden okumuştuk, o hakimin verdiği adaletli(!) cezayı çektiğimiz Niğde zindanlarında iken… Fakat o bizden daha uzağa sürülmüş!..
Polisin işgüzarlığına ve olaylar bittikten sonra kafalarına göre tutanak düzenleyerek sorgulama yapmalarına şahit olmaktayız. Ne tesadüftür ki, Bolu F Tipi Cezaevi’nde kendilerine “eleman” denilen ve rakamla çağrılan gardiyanlar da böyle bir yöntem uyguluyorlardı. Kendi aralarında kafalarına göre tutanak düzenleyip, şahit olarak da yine kendileri gibi merkumları göstererek savcı soruşturması açtırıyorlardı. Ve sanki gerçekmiş gibi, savcı da tutanağı doğru kabul ediyor ve “resmî” adamlar ya, (aslında adam değil, çünkü hepsi adını saklıyor ve numaralı geçiyorlardı) yazdıkları, yaptıkları doğru idi, yedikleri içtikleri helal idi. Hatta s.çtıkları da…
Şunu da ilave edelim; Suç delili olarak gösterilen, polisin çektiği fotoğraflarda, Sayın Ali Osman Zor’un DGM’den çıkış pozları idi. Sanığa “mahkemeye niye geldin?” soruşturması…Kumandan Mirzabeyoğlu’na idam cezası verilen dosyanın bir hukuk cinayeti olduğunu birçok noktadan ele alınması gerektiğini burada ilgililerine hatırlatalım. Birçok rekora imza atan, delilsiz şahitsiz insanları müebbet hapse mahkum eden böyle savcı ve hakimlerin, -bir kısım alevi ve ateist ve 28 Şubat brifingcisi- Kemalizm’le beraber tasfiye edilme zamanı geldi artık!..  
 
 
BARAN DERGİSİ 32. SAYI
16 AĞUSTOS 2007