Sekiz delikanlı bir konferans veya tiyatro salonunun giriş kapısında fotoğraf çekilmiş...

Kırk küsûr sene öncesine ait bu sararmış siyah-beyaz fotoğraf beni o günlere geri götürdü…

Gençlerin arkasındaki duvarda, Yüksek İslâm Enstitüsü öğrencilerinin akademi olma mücadelesini seslendiren afişler var…

Dikkatle bakınca afişleri tanıyorum…

Benim el yazım…

Gölge kadrosu olarak bütünüyle bu hak arama boykotundaki Y.İ.E öğrencilerinin yanındaydık.

Rahmetli kardeşim Kaya Balaban ve 14-15 yaşlarından itibaren Gölge Dergisi bünyesinde olan rahmetli Metin Yüksel… Şehid edildiği Cuma günü sabahı yanıma gelip rapor vermişti… Kâzım ve Hüsnü ile birlikte bu aksiyonun tam içindeydiler…

Nefes nefese geldiler: "Bize acele afiş gerekiyor ağabey!" dediler…

O zamanlar ofset baskı yaygın değil. Baskılar “typo”... Ne yapılabilir?..

Hemen 70x100 ebadındaki kâğıtlara, masanın üzerinde, keçeli kalemlerle, boykotun sloganlarını yazdım.

“Gidin, matbaadaki dergiden kalma kâğıtlara ne kadar çıkarsa o kadar bastırın!” dedim…

O yüzdendir ki, kırk yıl önceki fotoğraftaki afişleri görür görmez el yazımı hemen tanıdım…

Bütün Türkiye'ye yayılan bu boykotta, mâlûm fotoğraf kimbilir hangi ilde, hangi salonda çekildi bilemiyorum…

Fotoğraftaki gençlerin içinde yüzyüze tanıdığım oldu mu acaba, çıkaramadım...

Ama, Müslüman gençleri hep sinik ve kontrolleri altında tutmak uğruna, boykotu kırmaya çalışanların, 15 Temmuz'a kadar yürüyebileceklerini, biz çok çok öncelerden çıkartmıştık. Her şeyin farkındaydık...

70'lerden itibaren bunu anlatmaya çalıştık...

Biz anlattıkça, yıllar yılı, iyi niyetli (!) Müslüman kardeşlerimiz (Müslümanlarla uğraşıyorsunuz diye) bizlere hep kötü niyet beslediler...

Ardımızdaki fikriyata ve merâmımıza ülkedeki Müslüman kardeşlerimiz hâlâ ecnebî iseler de, ABD'si-AB'si işin başından beri farkındalar...

Bu yüzden de FETÖ’nün (CIA) öncelikli hedefi İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu ve baş düşmanı da, sonunda çanına ot tıkayacak olan “İBDA” oldu.

Baran Dergisi 736.Sayı