Güney Amerika ülkesi Şili’de geçen ay yeni Cumhurbaşkanı seçilmişti ve 4,6 milyondan fazla seçmenin desteğiyle Punta Arenas (güney Şili) bölgesinden 35 yaşındaki genç avukat Gabriel Boriç, ülkenin yeni devlet başkanı olmuştu. Tanınmış bir öğrenci lideri ve öğrenci federasyonu başkanı olan Boriç, Magallanes ve Antarktika Bölgesi’nin milletvekili olarak görev yapmaktaydı.

Boriç, ülkenin 16 bölgesinden 11’inde birinci oldu. La Pintana, Puento Alto, San Ramon, La Granja gibi Santiago’nun işçi sınıfı komünlerinde Boriç’e verilen oy yüzde 70’i aştı. Hıristiyan Sosyal Cephesi’nin aşırı sağcı adayı olan Jose Antonio Kast ise 3.65 milyon, yani yüzde 44.15 oy almıştır. Latin Amerika bölgesinde son dönemde sola doğru bir kitle hareketi devam etmekte. Şili, sosyalist lider Salvador Allende’nin 1973’te bir darbe ile devrilmesinden ve Pinochet’nin iktidar olmasından beri dünya çapında neoliberalizmin laboratuvarı kabul edilmekteydi. 

Ancak 19 Aralık 2021’de sol bir cephenin adayı olan Gabriel Boriç’in başkanlık seçimlerini kazanmasıyla bu seçim zaferi başta Latin Amerika olmak üzere tüm dünyada geniş yankı uyandırdı. Gabriel Boriç’in seçim zaferi, Latin Amerika’da, yeni başkanın siyasi programı ve Şili’nin kıtadaki perspektifi hakkında canlı bir tartışmaya neden oldu. Çünkü ilk turda yüzde 26 oy ile ikinci sırada muhafazakârların ardında seçimi tamamlamış, akabinde ikinci turda yüzde 56 ile başkan seçilmişti. Boriç, ikinci turu kazanmak için aktif olarak Sosyalist Parti’nin eski Başkanı ve 1990 ile 2010 yılları arasında Şili’yi yöneten merkez-sol-merkez-sağ koalisyonu olan tarihi “Concertacion”un bir parçası olan Michelle Bachelet’in desteğini aradı. Oysa kendisi söz konusu partilere isyan ile oluşan öğrenci ve sokak protestolarından gelmektedir. Bu tartışmalı geçmiş Boriç için bir anlamda dezavantajlı bir durumdur. Şili halkı şimdi neler olacak fikri ile gelişmeleri takip etmekte. Şayet siyasi istikrar sağlanamaz ve Boriç Latin Amerika’da gelişmekte olan bir Şili imajını zedelerse, Boriç’in istikbali de kuşkusuz tehlikeye girecektir. 

Göreve geldikten sonra Boriç, yeni bir siyasî değişim ve küresel sorunlara çözümler içeren bir paket sundu. Pandeminin ekonomik etkilerinden “kurtulmaya” öncelik verilirken Boriç, kadın istihdamı artırmayı, işçi örgütlenmesini ve müzakere ortamını güçlendirmeyi, iklim krizi ve küresel ısınma konularındaki çalışmaları, asgari ücreti yükseltmeyi ve haftalık çalışma süresini 40 saatle sınırlamayı teklif etmiş ve sosyal demokrat yapısıyla dikkat çekmiştir. Bazı ABD’li yazarlar ise, yeni Şili Devlet Başkanı’nı Venezuela, Küba ve Nikaragua gibi mevcut sol hükümetlere karşı seçenek olarak sunuyorlar. Boriç, uzun süredir Sol fikriyatı benimsemiş sosyalist yapısı ile dikkat çeken bir liderdir. Var olan konjonktürde “Yeni Solcu” kavramı bu noktada Boriç için uygun değildir. 

Şili’nin sahip olduğu maden ve enerji kaynakları dolayısıyla ekonomik anlamda bir avantajı bulunmakta. Uzun zamandır Çin’in Güney Amerika’ya yatırımlarının başlıcaları da Şili’de bulunmaktadır. Şili’nin Çin ile ticareti 2017’den bu yana 17 kat arttı. Çin, ülkenin başlıca ihracat ürünü olan bakırın %50’sini satın alıyor. Çin, emtianın uluslararası fiyatında önemli bir rol oynuyor. Çin ayrıca Şili’nin potasyum nitrat, şarap, meyve ve diğer malları için önemli bir ihracat pazarı. Şili’nin ciddi ekonomik ve siyasi zorlukları bağlamında, Batılı yatırımcılar ve kurumlar ülkeye yatırım yapmak konusunda ikircikli tavırlar sergiledikçe, Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) Şili mallarının satın alınmasına ve Şili ekonomisine yatırım yapılmasına ilişkin kararları daha da önem kazanacak. Boriç, solcu ekonomistlerin de öngördüğü üzere sosyalist bir ekonomi modeli uygulayacak görünüyor. 

Boriç’in istikametini net bir şekilde tayin etmek için henüz çok erken. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve hükümet değişikliğine paralel olarak ülkede yeni bir anayasa süreci yaşanmakta. Halk tarafından seçilen ve radikal sol akımların güçlü olduğu Anayasa Meclisi’nin önümüzdeki yıl bir taslak sunması bekleniyor. 

Hüsamettin Aslan’a göre; “Gabriel Boriç’in Şili’de iktidara gelmesinin birkaç nedeni ve sınırı var. Ancak 2019’daki toplumsal patlamadan bahsetmemek de saflık olur. O dönemde yeni nesil Şilililer enerjik bir şekilde sokaklara döküldüler ve henüz hazırlanma aşamasında olan yeni bir anayasayı elde edene kadar pes etmediler. Diğer bir ifadeyle Boriç’i Z kuşağı seçti.” 

Bu sürecin her şeyin alt üst olduğu, siyasal bir istikrarın sürdürülemez olduğu bir kaos veya darbe ile son bulması da elbette olası ihtimaller arasında yer almaktadır. Latin Amerika bölgesinin bir darbeler geçmişi ve hatta alışılmış darbeler kültürü bilinmektedir. Meksikalı Gazeteci Pedro Miguel bu hususta “Şili’nin oldukça burjuva, elitist nitelikli bir silahlı kuvvetleri var. Sivil otoriteye tabi olma konusundaki sicilleri korkunç. Ayrıca, Boriç’in de el atmak zorunda kalacağı ekonomik alanla çok ilgililer. Bu nedenle, bu oligarşik ordu, Şili’nin seçilmiş başkanı için gizli bir tehdit oluşturuyor.” diyor.

Evet öyle ya da böyle, Şili’de yeni bir hikâye başladı. 35 yaşındaki Gabriel Boriç, Şili tarihinin en genç devlet başkanı oldu. Sol bir yönetim anlayışı ile gelecekte Şili’yi Latin Amerika kıtasının neresinde göreceğimiz bir muamma. İlk kez, Şili’nin tüm komşuları Peru, Bolivya ve Arjantin solcu popülist hükümetlerce yönetilecek/yönetiliyor. Ancak şimdilerde halk Boriç’i benimsemiş görünüyor. Son olarak 2022 yılının mart ayında göreve başlayacak olan cumhurbaşkanı, derin bir ekonomi ve sağlık kriziyle bölünmüş bir ülkeyi devralacak. Buna ek olarak, Boriç demokratik bir birlik girişiminde bulunmak zorunda kalacak. İlerleyen süreci ön görebilmek hakikaten zor. Latin Amerika’da bir konuda kesin çıkarımlarda bulunmak çoğu kez yanıltıcı olabilir. Bu topraklar tarihin bile bazen anlam vermekte zorlandığı bir medeniyete bir coğrafyaya ve bir kadere sahip. Yakın tarihte bölgede Şili, Uruguay gibi bir çıkışa geçebilir. Ancak tüm beklentilere karşılık, her şeyin alt üst olduğu bir Şili ihtimali de elbette var. Süreci hassasiyet ile takip edip, hep birlikte göreceğiz.