30 Mart 2014 mahallî seçimlerinde büyük bir ihtimalle AK Parti veya MHP’ye oy vereceğim ama bu partilerin CHP’ye karşı olmaktan öte yeni bir sistem önerileri yok. 
AK Partinin, mevcut Batıcı ve materyalist düzeni muhafazakâr ve demokrat karakterde sürdürmekten başka özelliği yok. Şer ocağı olan CHP ile Yahudi uşağı olan Gülencilere karşı olması ise AK Partiyi ister istemez tercih etmemize yol açıyor. 
Şu hususu üzülerek belirteli mi, her şeyde olduğu gibi meselelere sathî bakıp temeline inemiyoruz. Ülkede siyasî, ahlâkî, iktisadî büyük bir buhran varken, siyasî itiş kakışlardan medet ummaktayız. Lafa gelince siyasîlerin çapsızlığından ve onların kayıkçı kavgalarından şikâyet ediyoruz ama meselelerin temeline inecek çap ve cabaya da yanaşmıyoruz. 
Dış kaynaklı Fethullah Gülen örgütü ve Anadolu’nun ruh kökü düşmanı CHP’ye karşı AK Partide tecelli eden teveccühü sadece AK Parti olarak değil, Anadolu’nun ruhu olarak görmeli. AK Parti ise menfaatçi bir tüccar gibi Anadolu’nun ruhunu oya tahvil etmesini çok iyi bilmektedir. 
Bazen AK Partinin yerine geçmesi söz konusu olsa bile MHP bu hususta yeterli atraksiyonu yapamadı. Kısaca şunu söyleyelim ki AK Partinin vehmettirdiği ve tercüman olduğu Anadolu ruhu, AK Partinin programı değildir, AK Parti kadrolarının vasfı da değildir. AK Parti eğer Necip Fazıl’ın tercüman olduğu ve sistemleştirdiği “Türkün ruh kökü” ne gerçekten sahip olsaydı, “paralelciler”in darbe girişiminde bu kadar sarsılmazdı ve günümüzdeki rehavet içinde Müslümanlar ve idealsiz gençlik olmazdı. 
AK Partinin devrimci değil, ıslahatçı olduğunu ve esasen kitle partisinden de bunun aksi beklenemeyeceğini belirtelim.  Fakat AK Parti’nin en büyük vebali mevcut İslamî potansiyeli “demokratik rejim” e yedeklemesidir. Batının “demokratik rejim”  dedikler i sömürgeleştirmeden başka bir şey olmadığı artık malumdur. Çürümüş ve kokuşmuş Batıcı rejim ve onların partilerini değil, Hakkın ikame olduğu bir rejim inşa etmeliyiz. 
Esaret gömleği kendisine dar gelen ülkemizde Batıcı sistem ile Büyük Doğu idealinin çatıştığını,  iç ve dış dengelere ve halkın isteklerine göre AK Partinin zaman zaman millî manevî hasletlere ve bu ideale yaklaştığını söylemeliyiz. Fakat söylediğimiz gibi, AK Parti bu ideali adım adım gerçekleştirici bir siyasî amaç taşımamaktadır. AK Parti tamamen pragmatist ve halkın nabzına göre davranmaktadır. 
Üstadın bir tesbiti olarak belirtelim ki, “halk istemez, halka istetilir”. Bu açıdan AK Partiyi bilinçsiz ve sistemsiz davranmakla suçlarken, bir devrimci hareketin de halkı suçlamayacağını belirtelim. “Halkın genel fikir çerçevesine Büyük Doğu’yu yerleştirmek”  mücadelesi bu fikrin bağlılarına ve kadro olacaklara düşer.  Kadro olacaklar, aksiyona talip olmalı ve kendilerinde eksik olan hususun ıstırabını duymalı. Aksi takdirde televizyon ekranlarının veya sanal ortamların ucuz siyasî polemik ve yorumlarının mahkûmu oluruz. 
BD-İBDA dünya görüşüne mensup olanlar, bir partiye karşı oluşunu veya destekleyişini  “sisteme bağlı siyaset” anlayışıyla yapmazsa basit siyasi itiş kakışlardan öteye geçemez. Bir dünya görüşüne mensup olanların bir partiye oy verse veya desteklese bile, “partici” olması söz konusu olamaz. 
AK Partinin meydanlarda topladığı kalabalıkların Anadolu’nun ruhunu ve lider özlemini ifade ettiğini belirtelim. Fakat AK Partinin ne kadar Anadolu’nun ruhu ve AK Parti liderinin ne kadar özlenen lider olduğu ayrı bir tartışma mevzuudur. Çünkü, İslama muhatap anlayış davası olmadan İslamın iktidarı olmaz. “Tatbik Fikri” olmadan tatbike dair yapılacak hareketler bir mânâ ifade etmez. Anadolu’nun büyük İslam inkılabının binek taşı olduğunu hatırlatalım; Devlet-i Âliyye idealini yaşatacak topraklar...
Necip Fazıl’ın çepeçevre Anadolu’yu kuşatan ruh, fikir ve heyecan dolu konferanslarıyla, maç kalabalığını andıran seçim mitingleri farkına da dikkat etmeli ve bu farkın ideolojik olduğunu belirtmeliyiz. Seçim meydanlarının propagandaya matuf “istiklâl mücadelesi” söylemlerine değil, Kurtarıcı Fikir reçetesi ile gerçek kurtuluşa muhtacız.
İslâm ahlâkı, paylaşımcı bir iktisadî ilişkileri öngörür. Muhiddin-i Arabî, Mevlana, Yunus Emre’de yoğurulan Anadolu ruhu, kapitalist sistemin AK Parti eliyle sürdürülen sistemi değildir. Üstadın “Nerde bizim şarkımız, nerde öbür şarkılar?” mısralarındaki dramı yaşamaktayız şu an… 
İç ve dış şartlar bize tarihî kimliğimizi ve BD-İBDA İdeolocyasını ihtar ederken biz hâlâ büyük aksiyondan uzağız, küçük hesaplar içinde boğuluyoruz. Fakat insanî hakikatimizi yaşayacağımız günlerin yakın olduğunu hissediyoruz. BD-İBDA’yı âdeme mahkûm ederek yok etmeye çalışanlar bir bir yok olurken Kurtarıcı Fikir etrafında birleşeceğimiz ve Batıcı sistem üzerine kâim olacağımız günlerdeyiz. 

Görelim Mevlam Neyler
Neylerse Güzel Eyler…



Baran Dergisi 375. Sayı