ABD’nin dış politikasını yansıtan ve doğrudan etkileyen iki önemli analiz dergisi Foreign Affairs (Dış İlişkiler) ve Foreign Policy (Dış Politika) son zamanlarda çok sık şekilde Türkiye ile ilgili tahliller yayınlamakta. Bunlardan Foreign Policy dergisi 1 Ocak'taki son sayısında ise, 2023’te dünyada Türkiye ile birlikte 14 ülkedeki başkanlık seçimlerini ele alıp, ABD hükümetini yönlendirici tahlillere yer verdi.

Türkiye'nin Tayland, Guatemala, Yeni Zelanda, Polonya ve Bangladeş ile çeşitli benzerlikleri bulunduğunu savunan dergi, Rusya'nın Ukrayna'ya işgale girişmesi nedeniyle Türkiye ve İspanya'nın vazgeçilmez hale geldiğini yazdı. Ankara'nın olmazsa olmazlığını diplomatik gücüne bağlayan Foreign Policy, İspanya'nın ise sıvılaştırılmış doğal gaz denilince akla gelen her şeydeki uzmanlığı sebebiyle ehemmiyetinin arttığını kaydetti.

Türkiye'deki seçimlerin tarihini 18 Haziran olarak veren Amerikan dergisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2003'ten bu yana Ankara'nın en önemli ismi olduğunu vurguladı. "Daha renkli bir istatistikle, Erdoğan ülkedeki Starbucks dükkanlarının sayısından daha fazla Türkiye'yi yönetti" diyen Foreign Policy, Türk liderin gücünü kendi hayata geçirdiği reformlardan aldığını dile getirdi.

“Türkiye’nin kilit rolü”ne değindi

Erdoğan'ın görev süresinin ilk 10 yılında dünya çapında çok sevildiğini yazan dergi, gelinen noktada Doğu Akdeniz'deki gerilimlere değindi, Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasında kilit bir arabulucu olduğunu kanıtladığını bildirdi. Foreign Policy, Ankara'nın Ukrayna tahılının Karadeniz'den taşınmasına izin veren kilometre taşı niteliğindeki tahıl anlaşmasını güvence altına aldığını da hatırlattı.

“Erdoğan’ın istifa etmesi hayırlı olur” diyerek sopa gösterdiler

Türkiye'de 2022'nin sonlarında yapılan birçok anketin sonuçlarına yer veren Amerikan dergisi, Erdoğan'ın karşısına çıkacak muhalefet adayının Şubat ayında ilan edilebileceğini, seçimlere henüz altı ay varken bir tahminde bulunmanın zor olduğunu aktardı ve şunlar söylendi: “Erdoğan, iktidarı ve gücü elinde tutmaya daha az bağlı kalsaydı ve kendi isteğiyle daha önce istifa etmiş olsaydı, yaklaşan seçim hezimetinde iktidardan indirilmek yerine, arkasında çok daha farklı bir siyasi miras bırakabilirdi.”

Önce övdüler, sonra da “diktatör” dediler

Dergi, Erdoğan’ın iktidara nasıl geldiğini ve 2013’e kadar ne kadar güçlü ve olumlu bir siyasetçi olduğu üzerinde durarak, gerek Batı ile ilişkilerde, gerekse Kemalistlere ve orduya karşı aldığı tavırlar ve PKK ile olan “açılım” sürecindeki gayretlerinden övgü ile söz ediyor. Yazıda, Batı başkentlerinde bu ilk dönemlerde Erdoğan için çok olumlu düşünceler olduğunu ve İslam’ı en modern şekilde ülkesine uygulayan bir lider görünümü verdiği belirtiliyor. Ayrıca, Erdoğan sayesinde bu süreçte Türkiye’nin hem NATO hem de Avrupa Birliğinin en güvenilir müttefiki olduğu da ifade ediliyor.

İmamoğlu ve Demirtaş’ı da zikrettiler

Foreign Policy, 2013’ten sonra, bir sebep de göstermeden, Erdoğan’ın değiştiğini ve “diktatörleştiğini” ifade ederek yıldızının sönmeye başladığını iddia ediyor.

Yazıda seçimlerin demokratik olmayacağı iddiasıyla ilgili İmamoğlu ve Demirtaş davalarına gönderme yapılarak şöyle söyleniyor:

“İmamoğlu ve Demirtaş’ın davaları, Türkiye'deki seçimlerin tamamen özgür ve adil olmayabileceğini gösteriyor. Seçmenler sandık başına gittiğinde, Türkiye çoğu kişinin dediği gibi hala işleyen bir temsili demokrasi olsa da, uzmanlar mevcut seçim ve kampanya kurallarının Ak Parti’nin yararına olduğu konusunda hemfikir. Erdoğan'ın medya ve yargı üzerindeki kontrolü, işleri daha da kötüleştirdi.”