2017’den beri FETÖ üyeliği ve casusluk suçlamalarından tutuklu olan eski MİT görevlisi Enver Altaylı hakkında 19 Ağustos’ta Necip Hablemitoğlu suikasti soruşturması kapsamında da tutuklama kararı verilmişti. 19 Ağustos’ta Hablemitoğlu soruşturması kapsamında da tutuklanan Enver Altaylı’nın savcılık ifadesi Serbestiyet tarafından yayınlandı. Hablemitoğlu suikastiyle bir alakası olmadığını iddia eden Altaylı’nın çarpıcı ifadeler kullandığı görüldü.

Enver Altaylı, CIA’nın bir dönem Orta Doğu masası şefi olarak görev yapan Ruzi Nazar tarafından yetiştirilen bir ajan. II. Dünya Savaşı sırasında Sovyet ordusundan kaçıp CIA’de önemli mevkilere gelen, bölge şefliğine kadar yükselen Ruzi Nazar da Özbekistan asıllıdır. 1959-1971 yılları arasında Türkiye’de dönemin istasyon şefi Paul Henze ile birlikte görev yapmıştır; şu anda tutuklu olan ajan Enver Altaylı’yı yetiştiren kişi de Nazar’dır; Enver Altaylı da Özbek asıllıdır. Türkiye’de Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin kuruluşu, gladyonun yapılandırılması gibi faaliyetlerin başındaki kişi olan Nazar, Fetullah Gülen’i de tâ 1960’larda Türkiye’nin başına belâ eden ekibin tepe kadrosunda yer almaktadır. Ruzi Nazar, Türkiye’de bağlantı kurduğu herkesin araştırılması gereken, Türkiye’yi Amerikan çiftliği hâline getiren isimlerin başında gelmektedir ve Altaylı da Ruzi Nazar yetiştirmesidir.

İşte bir dönem her türlü kumpasın altından adı çıkan o Enver Altaylı, şimdi Hablemitoğlu suikastinden tutuklanmasıyla alakalı olarak kendisine bir kumpas kurulduğunu söylüyor. Serbestiyet’te yayınlanan uzun savunmada, Altaylı, “Soruşturmanın faillerin tespit edilmesi amacıyla yürütüldüğünü düşünmüyorum. Adımın bu cinayet soruşturmasına karıştığına ilk kez haberdar olduğum sırada yurtdışında idim. Derhal Türkiye'ye dönüp ifade verdim. Bir cinayete bulaşmış bir kimse kendi hür iradesiyle yurtdışından gelip ifade verir mi? (…) Almanya aleyhinde ifade vermem, Almanların Türkiye'de Gezi benzeri hazırlıklar içinde olduğunu söylemem teklif edilmiş; kabul etmediğim takdirde hücrede çürütüleceğim bana açıkça beyan edilmiştir.” derken aslında savunmanın satır aralarında birçok itirafta da bulunuyor; fakat kimse işin bu tarafına esmiyor.

Altaylı, “Avrasya'ya hâkim olan dünyaya hâkim olur. Asya'da birliği Özbekistan sağlar. Bunu yapacak Muhammed Salih'tir. Ben bu adamlarla beraberim. Ama Kerimov bana Salih'i bırakacaksın, dedi. Kerimov'la köprüler böyle atıldı. Kerimov paranoya içindedir, korkaktır. Dünyada bir benden, bir de Salih'ten korkar.” ifadelerini kullanacak kadar Türkiye’nin Orta Asya politikasında etkin bir isimdi. Zira Altaylı ifadesinin sonlarında Mustafa Özcan’la 2002 yılında da devam eden bir irtibatı olup olmadığı sorusuna bu meselelere de atıf yapan şöyle cevap veriyor:

“Ben 1990’lı yıllarda Avrasya isimli bir Vakfın kurucusuydum. Daha öncesinde tanık ifademde de belirttiğim üzere Türki Cumhuriyetlerdeki gelen öğrencilerin yurtlara yerleştirilmesi münasebetiyle dönemin Başbakanı tarafından görevlendirildiğim için Mustafa Özcan da görevlendirildiği için kendisiyle ilk defa tanışarak görüşmelerim oldu. Hatta benim bu Avrasya Vakfı’nda dönemin Özbekistan büyükelçiliğinin yerleşkesi olmadığından ötürü Büyükelçiliğe vakıf içerisinde bir yer vermiştim.

O tarihler itibariyle cemaat kavramı Türkiye’de bu manada bilinmediği için Mustafa Özcan ile öğrenci işleri ile ilgili görüşmelerim oldu.

Özbekistan Büyükelçisini Mustafa Özcan ile tanıştırdım. Sonrasında onların da diyalogları devam etti. Daha sonrasında büyükelçilik görevinden ayrılıp ülkesine döndükten sonra rahatsızlandı, hastalık sürecinde Mustafa Özcan’ın o tarihte kurucusu olduğu Fatih Hastanesinde tedavisiyle ilgilendim.

Hatta Süleyman Demirel bunun için beni aramıştı, büyükelçinin tedavisi için Mustafa Özcan’ı ara hastanesine yatırsın demişti. Mustafa Özcan ile bu şekilde devam eden bir diyaloğum oldu. Sonrasında benim arkadaşım olan Serhat Ilıcak’ın annesinin rahatsızlığında da keza kendi rahatsızlığımda da Mustafa Özcan’ın tedavi sürecinde katkıları oldu.

Bu kapsamda Ankara’daki Fatih Hastanesine ve İstanbul’daki Sema Hastanesine şahsi ilişkilerim nedeniyle gidip gelmelerim oldu.

Ayrıca şunu da ifade etmek istiyorum 2002 yılında Mustafa Özcan dönemin birçok siyasi ismiyle görüşmeleri olurdu. Sonraki süreçte de devlet yetkilileri ile de görüşen biriydi. Bu hususun da göz önünde bulundurulmasını istiyorum.”

Bu ifadelerle 1990’larda FETÖ aparatlığında Batı namına Orta Asya’da yapılan operasyonlarda kendisiyle birlikte 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de dahli olduğunu ilân ediyor Enver Altaylı.

Bu dönemin ve ilişkiler ağının ivedi bir şekilde soruşturularak tüm hakikatlerin ortaya çıkarılması gerekiyor; zira böyle bir durumda Batıcı rejimin tüm pislikleri, bugüne kadar kahraman diye yutturulanların bir çoğunun Batı müstemlekesi Türkiye'de Batı namına iş gören kişiler olduğu da ortaya çıkacaktır.

Altaylı'nın ifadesinin tamamı