Eski HDP milletvekili Hasip Kaplan’ın, 2011’de, dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “CHP, MHP, BDP ruh üçüzüdür” sözlerine, karşılık olarak “Dolmabahçe işbirlikçi iktidarların tezgah kurduğu bir mekana dönüşmüştür, orada Büyükanıt'la ne tezgahlar çevrildi, orada uluslar arası sermayeyle ne tezgahlar dönüyor, orada her seferinde birilerini toplayarak başbakan nutuk atıyor ama iki otobüs üniversite öğrencisinin üstüne polisi biber gazıyla saldırtıyor, genç kadınlar düşük yapıyor. Biz böyle bir ülkeyi, böyle bir fotoğrafı İstanbul'da gördük, Siyasal Bilgiler'de gördük, Bugünde Silopi'de gördük. Ey Erdoğan! Yürekliysen, mertsen gel barajı kaldır, beraber seçime girelim.” cümlelerinden dolayı mahkemelik olmuştu.

AYM, Erdoğan için “katlanmak zorunda” diyerek ‘hak ihlali’ kararı verdi.

Başvuruyu görüşen AYM kararında, “Başvurucunun ifadelerinin eleştiri sınırlarını aştığı yönündeki soyut niteleme dışında hiçbir inceleme yapılmadığı gibi başvurucu tarafından kullanılan hangi ifadenin hakaret suçunu oluşturduğunun da açıklanmadığı görülmektedir” denildi.

Kararda, ayrıca, kamusal yetki kullanan görevlilerin, gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak zorunda olduğuna dikkat çekildi.

AYM, Kaplan’a 20 bin lira da tazminat ödenmesine hükmetti.

Mustafa Kemal’e de “katlanmak zorunda” desenize?

Madem “kamusal yetki kullanan görevlilerin, gördükleri işlev sebebiyle hakaretlere katlanmak zorunda” diyebiliyor mahkeme, o halde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha fazla kamusal yetki ve işleve sahip olan CHP eski genel başkanı Mustafa Kemal için de aynı hassasiyeti gösterip daha ağır eleştirilere katlanmak zorunda demiyorsunuz?