Devlet Bahçeli TBMM’de MHP’nin grup toplantısında konuştu: “Türkiye'nin duruşu sağlam, tutumu dengeli ve berraktır. Zillet ittifakının Montrö hatırlatması siyasi bir tuzaktır. Türkiye bir cephe ülkesi olmayacaktır. Türkiye Batı’nın nam ve hesabına silah kuşanmayacaktır!”

  • Bahçeli’nin konuşmasından satırbaşları:

  • Çatışma dinamiklerinin yaygınlık kazanması, cepheleşme eğilimlerinin genişlemiş olması, hakimiyet ve hegemonya mücadelelerinin yaygınlaşarak bir üst faza, ileri bir aşamaya, tehlikeli bir evreye sıçrama emaresi taşıması bu düşüncemin temelini teşkil etmektedir.
  • Şayet bugünün güven arayışları, bugünkü güvenlik çabaları geleceğin dünyasına hizmet etmiyorsa ahlaken ve manen yok hükmündedir.
  • Tarih, geçmişe dönerek anlatılır, geleceğe bakarak anlaşılır. Haklının güçsüz, güçlünün haklı görüldüğü; hukukun hükümranlığı yerine hükümranlığın hukuk olduğu bir dünya düzeni adaletli ve hakkaniyetli olmadığı gibi, insani ve vicdani hiçbir değerle de bağdaşmayacaktır.
  • Maalesef genel geçer dünya düzeni milyonlarca insanın ölümüne yol açan küresel bir savaşın ardından galip ve muktedir devletlerin eliyle ve onların lehine inşa edilmiş, hâkimiyet ve nüfuz alanları kalın hatlarla çizilmiştir.
  • Bu nedenle barış ve istikrara duyulan haklı talepler her seferinde kesintiye uğramış, husumetin yalçın kayalıklarına çarpıp dağılmıştır.
  • Medeniyet ve milletler arasındaki fay hatları, yıllar içinde biriken gerilim düzeyi yüksek enerjiyi bazen sudan sebeplerle, bazen suizan vesilelerle, bazen de daha fazlasını elde etme hırsıyla çatlamıştır.
  • Bu çatlamayla tetiklenen şiddetli deprem etkisi zincirleme felaketleri beraberinde getirmiş, sonuçta insanlığın umutlarını birer birer devirmiştir.
  • 24 Şubat 2022 Perşembe günü, sabahın erken saatlerinde Rusya Federasyonu komşu ülkesi Ukrayna'ya karşı haksız ve hukuksuz, hiçbir şekilde tasvip edilemeyecek bir işgal hareketi başlatmıştır.
  • Bu askeri operasyon uluslararası hukuka, Ukrayna'nın egemen toprak bütünlüğüne, bağımsız siyasi varlığına ve Minsk sürecine bütünüyle terstir.
  • 45 yıl boyunca Avrupa'yı bölen Demir Perde, Soğuk Savaş'ın nasıl ki simgesiyse, Ukrayna'nın işgali de Soğuk Savaş sonrasının en ciddi krizlerinden birisi olarak sivrilmiş, alarm veren küresel cepheleşmeyi sertleştirmiştir.
  • Rusya aynı şekilde, Ukrayna'nın sınırlarını güvence altına alan, üstelik taraf olarak imza koyduğu anlaşmaları da Kırım'ın ilhakında olduğu gibi aleni olarak çiğnemiştir.
  • 5 Aralık 1994 Budapeşte Memorandumu ile Ukrayna'ya karşı güç kullanmayacağının garantisini veren, sınırlarına ve egemenliğine saygı duyacağını taahhüt eden Rusya sözünde durmamış, 2014'den itibaren işgal planlarını aşama aşama tatbik etmiştir.
  • -Nitekim Putin'in mütecaviz tutumu devletlerarası ilişkilerde geçerli kuralların A'dan Z'ye ihlali ve hiçe sayılmasından başka bir manaya gelmemiş, gelmeyecektir.
  • Birleşmiş Milletler üyesi bir devletin toprakları, sınır güvenliği, insan varlığı, siyasi birliği ve egemenlik hakları çok tehlikeli şekilde saldırıya uğramıştır.Sekizinci güne giren bu saldırı bütün vahametiyle sürmektedir.
  • Ne var ki, aynı Birleşmiş Milletler yasa dışı ve gayri meşru askeri harekât karşısında cılız ve zayıf kınama mesajlarından başka hiçbir şey yapamamış, suya sabuna dokunan hiçbir irade gösterememiştir.
  • Tarih nehrinde kan akarken, dünya utanç verici bir seyre dalmış, ekonomik ve finansal mahreçli yaptırım kararlarıyla oyalanmıştır.
  • Söz konusu yaptırımların fırlatılan balistik füzelerle nasıl boy ölçüşebileceğini, ağır silahlarla mukayese edildiğinde nasıl bir etki uyandıracağını nedense hiç kimse ağzına alma gereği şu ana kadar duymamıştır.
  • 1 Ağustos 1975 Helsinki Zirvesiyle kurulan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı bize göre işlevini ve iddiasını yitirmiş, ilkesel bazda inandırıcılığını da kaybetmiştir.
  • Ukrayna'nın işgaliyle, devletlerarası ilişkilerde makuliyet ve meşruiyet dışı yeni bir sayfa açıldığı, gelişigüzel tarih yorumu üzerinden bir ülkenin varlığının yargılandığı ve işgalin arka dekorunun hazırlandığı anlaşılmıştır.
  • Putin'in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak kanlı işgali haklı çıkarmaya kalkışması mahsurlu bir mantık, çelişki içinde bocaladığının marazi ve trajik bir örneğidir.
  • Yine Putin'in 19'uncu yüzyıl jeopolitiğini diriltme gayesi çok tehlikeli bir Rus ruleti oynama girişiminden başka bir manaya gelmeyecektir.
  • Ayrılıkçı Donbas'ın tarihsel olarak Rusya'nın parçası olduğunu söylemesinin yanı sıra, Ukrayna kıyılarını Osmanlı'ya karşı koruduklarını iddia etmesi de yanlıştır, kafa karışıklığının yoğunlaşmasıdır.
  • Hatırlatırım ki, daha düne kadar Karadeniz adete bir Türk gölüydü. Karadeniz'in kuzeyi bir zamanlar Türk yurduydu, Kavimler Göçü diye bilinen ve atalarımızın üstüne basarak Batı'ya geçtikleri topraklardaki hatıralarımız Türklüğün vicdanında hala kor gibi yanmaktadır.
  • Şayet tarihin şahitliğine müracaat edersek bırakınız Putin'i, Türk milletinin karşısında konuşmaya, ahkâm kesmeye, tarih hatırlatmasına hiç kimsenin, hiçbir devletin ne yüzü ne de cüreti yetecektir.
  • Tarih dile gelirse, tarihi gerçekler şakır şakır konuşmaya bir kez başlarsa, Türk milletinin okunan fermanını duymayan da, dinlemeyen de, hatta dize gelmeyen de kalmayacaktır.
  • Etnik ve kültürel yakınlıktan bir ülkenin işgal bahanesi çıkartılıyorsa o zaman üç kıta bizi söyleyecek, üç kıta bizi anlatacak ve coğrafyalar durmaksızın bizi çağıracaktır.
  • Donbas'ı Ukrayna'dan koparma hamlesi bölücülüktür. Bu bölgenin sözde bağımsızlığının ve egemenliğinin Rusya Parlamentosu tarafından tasdiki evrensel hukuk kurallarını infaz etmektir.
  • Putin'in Donetsk ve Luhansk'ı tanınma kararının ardından sözde barışı sağlamak üzere ayrılıkçı bölgeye asker sevk ettiği malumlarınızdır. Söz konusu askeri işgalin iki amacı olduğu anlaşılmaktadır:
  • İlki, NATO desteği olan Ukrayna'nın Rusya'yı tehdit eder halden çıkartılması, ikincisi de Ukrayna'daki Rus nüfusun güvenliğinin sağlanmasıdır. Rusya, Ukrayna'nın NATO'ya alınmaması hususunda yazılı güvence talep etmiş, fakat bu güvenceyi alamamıştır.
  • Ukrayna krizinin bir ucunda Rusya zorbalığı varken, diğer ucunda NATO ve Batılı ülkelerin tahrik ve provokasyonlarının yer aldığı açıkça meydandadır.
  • Esasen Ukrayna arada kalmış, güç blokları çemberine sıkışmış, deyim yerindeyse filler tepişirken çimenler ezilmiştir.
  • Ateşlenen füzelerin yıkım sahneleri, Putin'in nükleer silah tehditleri, tankların palet gürültüleri, askeri konvoyların sürekli gösterimi, masumların feryat figan sesleri, meskun mahal çatışmaları, yollara dökülen suçsuz günahsız insanların dramı, dünyanın çaresizlik içinde kıvranışı, tuzu kuruların beyanat üstüne beyanat vermeleri aslında güç konsolidesini hedefleyen ülkelerin vahşi hesaplaşma özetidir.
  • Dün kanlı gündemin üst sıralarında Bosna vardı, Bağdat vardı, kabil vardı, Kosova vardı, Sana vardı, Şam vardı, bugün emperyalizmin vizyonuna Kiev girmiştir. Putin'in, NATO'nun doğuya genişleme stratejisinden duyduğu rahatsızlık sır değildir.
  • Bu kapsamda muhataplarıyla ters düşmesinden dolayı Ukrayna işgaline mecbur kaldıklarını söylemesi de henüz çok yenidir.
  • 1962'de Küba füze krizinde dönemin ABD Başkanı, dönemin Sovyetler Birliği Başkanı'na güvence vermesiyle dünyanın büyük bir savaşın eşiğinden döndüğü insanlığın ortak hafızasında kayıtlıdır.
  • 2008 yılında gerçekleştirilen NATO Zirvesi'nde Ukrayna'nın üye yapılmasına ilişkin alınan kararın sürüncemede bırakılması, kutuplaşmayı ve Kafkaslardaki gerilimi tırmandırmaktan başka bir işe yaramadığı bugün daha da gün yüzüne çıkmış durumdadır.
  • Ukrayna madem NATO üyesi yapılmayacaktı, bunca yıldır ABD tarafından neden boş vaatlerle avutulmuş, hangi gayelerle demirin tavında dövülmesi geciktirilmiştir?
  • Bu kapsamda, Ukrayna'yı ateş çukuruna çeken, savaş ortamına hapseden bir yanda Rusya iken diğer yanda batılı ülkeler değil midir?
  • Gürcistan'ın NATO'ya girdi giriyor dedikleri bir süreçte, Abhazya ile Güney Osetya'yı Rusya'ya kaptırmak, perde gerisinde kızışan bir pazarlığın mı yoksa bir akılsızlığın veya bir strateji zafiyetinin eseri mi olduğu hala tartışmaya açık bir muammadır.
  • ABD ile AB ülkeleri, küresel sahnenin ön tarafında yaptırım üstüne yaptırım kararları açıklarken, arka tarafında Rusya'yla müzakere ve mutabakat zemini aramadıklarını hiç kimse iddia edemeyecek, bize de yutturamayacaktır.
  • ABD Başkanı, Rusya'ya karşı askeri güç kullanmayacaklarını, böyle bir niyetlerinin olmadığını defalarca duyurma ihtiyacı hissetmiştir. Çok geçmeden NATO da aynı hizaya girmiştir.
  • Dünyanın geleceği adına endişemiz daha da katlanmıştır. Türkiye, milli bir duruş sergilemiş, yeri ve zamanı geldiğinde gerekli uyarılarını yapmıştır. Zillet ittifakı bundan bile rahatsız olmuştur. Ukrayna'daki vatandaşlarımızı Türkiye'ye getiren hükümete kara çalanlar, İstanbul'a kar yağdığında iki mahalle arasında ulaşımın olmadığını ne çabuk unutmuşlardır. Zillet ittifakının ana ortakları, majestelerinin muhalefeti, Biden'ın muhbiri olarak ortaya çıkmışlardır. NATO'yu demokrasinin güvencesi görmek, Türkiye'nin varlığına itirazdır. CHP yönetiminin zulme yandaşlığı ve küresel güçlere yaranma siyaseti Türkiye'nin kuruluş stratejisine aykırıdır. S400 ihtiyaç olduğunda kullanılacak bir silahtır. CHP Genel Başkanı 'Kime karşı kullanacağız diyor. Türk ve Türkiye düşmanlarını aklamak için uğraşıyorsun. Düşman kimse S400'ün hedefi orasıdır. Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Rusya'ya bağımlı haline geldiğini söylemiş. Tasa etme Kılıçdaroğlu, üzerinde yaşadığımız topraklar bereketlidir, buğday ambarıdır. Ne aç kalırız, ne açıkta yaşarız. Zillet ittifakı yeter ki gölge etmesin.
  • Montrö boğazlardan geçişi, ticaret ve savaş gemileri açısından 4 ihtimali belirlemektedir. Montrö'nün 19'uncu maddesinde Türkiye'nin tarafsız olduğu savaş durumunda, taraf olmayanların savaş gemilerinin boğazlardan geçip Karadeniz'e çıkabileceğini tespit edilmiştir. Türkiye'nin duruşu berraktır. Türkiye Batı’nın nam ve hesabına silah kuşanmayacaktır!
  • Zillet ittifakının sözcüleri Türk milletini hinlik siyaseti ile bir görecek kadar köksüzdür. Siyaset yapmak başka, milli ve tarihi meselelerde ortak duruşa sahip olmak başkadır. Asıl olan milli hedefleri ortaklaşa benimsemektir.