Siyaseten kelimesi yalanı, kıvırmaları, olur olmadık ilişkileri, tasvib edilmesi mümkün olmayan hareketleri ve daha nice kabahatleri meşrulaştırmak için başvurulan anahtar bir kelimedir. 
Bu kelimeyi kullandıktan sonra herkesle iş tutabilir, her yalanı söyleyebilir ve hatta içtihatta bile bulunabilirsin. 


Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyanet İşleri Başkanlığı isimli müessesesi de, tıpkı diğer devlet müesseseleri gibi, yine bu anahtar kelimeye dayanarak faaliyet gösterir. Ki bu müessese lâik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan Müslümanların itikadının ifsat edilmesi noktasında faaliyetleriyle bilinmektedir. Bugün işlemiş olduğu cinayet de aynı istikamette olduğunu tescil etmektedir. 


Hatırlayacak olursanız, Diyanet daha önce sigaranın haram olduğu yönünde içtihad(!)ını açıklamıştı. Bugün de Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Twitter’dan paylaştığı bir mesajla hem bu hususta ısrarcı olduklarını hem de seküler bir gözlükle dünyaya baktıklarını yeniden ilan etmiş oldu. Erbaş paylaşımında şu ifadeleri kullandı:


“Sigara kullanımı nedeniyle dünyamızda her yıl 7 milyon insan doğrudan, 1,2 milyon insan ise pasif içici olması sebebiyle hayatını kaybediyor.
Sevdiklerimiz ve sağlığımız için #DünyaSigarayıBırakmaGünü vesilesiyle yeni bir başlangıç yapalım, dinen haram olan sigarayı bırakalım.”


Erbaş’ın mantığına göre; insanlar sigarayı bırakırsa ölümler azalacak, insanlar daha çok yaşayacak. Fakat insan ecelinden ölür sigara ise ancak bir vesile olur. Sigaranın haram olduğu iddiasına gelirsek.


Üstad Necib Fazıl, bizim için pusula hüviyetinde olan “İman ve İslâm Atlası” isimli eserinde diyor ki:
-“Sigara, ne haram, ne mekruh, sadece mübah, içilmesiyle içilmemesi arasında fark olmayan havaî bir şey…”


- “Sağlığa tesiri, kokusu, melekleri tacizi, israfa kaçtığı gibi indî kıyaslar yersiz… Sıhhate dokunmak derecesini hazakatli Müslüman hekim ve içenin kendisi tayin eder, eğer dokunuyorsa bırakılması gerekir; böylesi vaziyetlerde insana tuz ve su, şeker bile haram olmaya kadar gider. Dinî hüküm ise en emin kaynaklara dayanarak gösteriyor: Tütün zatiyle ve öz keyfiyetiyle mübahtır; ve gerisi ille yasak arayanların, kendilerini müçtehit sanmalarından ibarettir. “İçen mi, içmeyen mi makbul?” denilse, elbette ki, selim akıl “içmeyen makbul!” hükmünü vermekte tereddüt etmez.”


Sigaranın mübah olduğu bu kadar açıkken, buna haram ölçüsü getirmeye çalışmak, Üstad Necib Fazıl’ın da dediği gibi olsa olsa kimi ahmakların kendi müçtehitliğine kapı aralamaya çalışmasından ibarettir. Tıbbî, genel geçer bilgilere dayanarak bir şey hakkında haram diye hüküm verilemez. İş o vakit bütün haram ve helâlleri bugünkü tıbb bilgisinden yola çıkarak gözden geçirmeye varır ki, bunun adı da içtihat değil küfür olur.  
Neden ahmak dediğimizi, Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin, müçtehidin içtihat etmek için sahip olması gereken keyfiyetleri bildirdiği şu ifâdesine baktığınızda siz de hemen göreceksinizdir:
- “Hicrî 400 tarihinden sonra müçtehitlik kesilmiştir. O zamandan sonra müçtehit yoktur. O kadar ilme mâlik kimse yoktur. Müçtehit, içtihat edilecek meseleler hakkında bütün Ayet-i Kerimeleri, râvileriyle beraber bütün Hadis-i Şerifleri bir ânda zihninde toplayarak o ânda içtihat edecektir.

“Peygamber aklı” dendiğinde en yüksek akıl, “çoban aklı” dendiğinde en aşağı akıl anlaşılır. Hadis-i Şerifleri ancak müçtehitler anlar. Bunlar hicrî 400 tarihinden evvel gittiler.”


Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde ve piyasada hoca geçinen adamlar arasında yukarıda bahsedilen nitelikleri haiz birisi var mıdır? Yoktur. Bununla beraber, İzmir Belediye seçimlerini kazanmak için utanmasa çilingir sofrası kurup kafa çekecek kadar alçalmakta bir beis görmeyen siyasî iktidarın, bizzat devlet müesseseleri vasıtasıyla haram olduğu son derece açık bir sürü işin işlenmesinde bizzat dahli bulunması anlaşılabilir gibi değildir. 


Bugün, sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hoşuna gitmiyor diye mübah olan sigaraya çıkıp da haram diyen diyanetin, kendisine içtihat kapısı açıp, yarın işlemesi muhtemel başka cinayetlerine ortak olmamak için bugünden tedbir almak icab eder. Bunun mesuliyeti, bu kurum kendisine bağlı olarak faaliyet gösterdiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın boynunadır. 


Siyaseten helâl, siyaseten haram olmaz ve helâle haram demek, harama helâl demekten farksızdır. Müntehasında her ikisinin de varacağı yer aynıdır: Bir meseleyi dindeki yerinden oynatmak, kişiyi dinden çıkarır…


Bu arada bütün bunlar gidin sigara için anlamına da gelmez!