Duyulmuş görülmüş şey değil desek, yeridir; çünkü ispatı zordur ama bir itirafla ortaya çıktı işte!

Evet, cumhurbaşkanlığını soydular “kıymetli okuyucularım!”

Hayır, cumhurbaşkanlığının açtığı bir ihalede fazla ücret istemek, sözleşmedeki mal veya hizmet yerine uyduruk bir şeyi “itelemek”den bahsetmiyorum. Cumhurbaşkanlığını basbayağı, güpegündüz ve dümdüz soymaktan bahsediyorum.

Hadise savcılığa intikal etmiş ama “bir kısım medya” bunu görmemiş, gizlemiş, “diğer medya” da “Sarayın Hırsızları” diye manşet atmış! Bunların hiçbiri gazeteci değil! Hiçbiri! Diğerlerinin kuyruk acıları sebebiyle imalı manşetler atmasının sebebi de, bu tip hadiseleri “görmeyen”, önlerine sürülen ve kulaklarına fısıldananlar ile goygoyculuk yapmaya devam eden ve “milli servete çöken” o “bir kısım medya ve gazeteciler” işte!

Burayı geçelim ve basına (T24 eliyle) düşen hadiseye ve gerçekten de hırsızlık dışında başka şeyleri de ortaya çıkaran “polis ifadelerine” bakalım.

Beştepe Külliyesindeki Millet Camiinin altında bulunan ve Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi Başkanlığının gözetimindeki bir depodan, bir ay içinde 920.000₺ tutarında oyuncak çalındığı tespit ediliyor. Bu hırsızlığın da beş senelik bir geçmişi olduğu düşünülüyor. Kamera kayıtları ile savcılığa suç duyurusunda bulunuluyor ve sekiz kişi gözaltına alınıyor. Bunlardan biri itiraf ediyor ve onunla beraber hırsızlık yaptıkları iddia edilen iki kişiyle birlikte tutuklanıyor, diğerleri de adli kontrol ile serbest bırakılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çocuklara dağıtmak için aldırdığı oyuncakları çalanlar bunlar mı, başka birileri mi bilmiyoruz, iddia bu ama kesin olan hırsızlık olduğu. Burası artık kovuşturmalık mesele, bekleyeceğiz; ama bekleyemeyeceğimiz mevzular da var!

***

İtirafçı sanık TY bakın ne diyor:

“- Kolilerde Cumhurbaşkanlığı arması yoktu. M.B. benim ne iş yaptığımı sormadı ancak yanına birkaç kez Cumhurbaşkanlığı arması olan iş kıyafetimle gittiğim olmuştu. Oyuncaklarda Cumhurbaşkanlığına ait olduklarını belli edecek herhangi bir ibare de yoktu.”

MB dediği, oyuncakları düşük fiyattan sattıkları kırtasiye dükkanın sahibi; onu kurtarmak için de olabilir, vurguluyor: “Kolilerde Cumhurbaşkanlığı arması yoktu!”

Düşünebiliyor musunuz, Erdoğan nereye gitse muhakkak oyuncak dağıtıyor, böyle güzel bir adeti var, ama dağıttığı oyuncakların üzerinde “TC Cumhurbaşkanlığı” diye bir ibare yok!

Yahu bugünü bırakın senelerdir “hediyelik eşya toptancıları”, 200-300 adet ürün alana bile özel ambalaj yapar, bunu bile yaptırmamışlar anlaşıldığı kadarıyla!

Galiba şöyle oluyor o zaman: Erdoğan atlamış arabaya gidiyor, sonra aklına bir parka uğramak geliyor, dönüyor Hasan Doğan veya İbrahim Kalın’a veyahut Fahrettin Altun’a, cüzdanından para tomarını çıkarıp, “alın bunu, gözünüzde caddedeki dükkanlarda olsun, kırtasiye veya oyuncakçı bulursanız 20-30 oyuncak kapın, dükkanı kaçırmayın ama, ayıp olur çocuklara!” diyor ve hep beraber gözler fıldır fıldır arabanın içinden kırtasiye arıyorlar!!!

Böyle mi?

Oyuncakların üzerinde “TC Cumhurbaşkanlığının hediyesidir, parayla satılamaz” notu bulunmadığına göre, aşağı yukarı böyledir herhalde!

1000-2000₺ değil, milyonlarca liralık oyuncak sözkonusu olduğuna göre, bir ihalenin olması gerekir, ihale şartnamesi içerisine de bu notun muhakkak olacağı kaydedilir, mevzu biter. Ama demek böyle şart koşulmamış!

Bu şartın koşulmamasının tek istisnası, oyuncakların “hediye şartıyla Cumhurbaşkanlığına hibe edilmesi” olabilir ki, böylesi büyük rakamlarda hibe, başka şaibelerin çıkmasına sebep olabilir, onun için düşünemiyorum; velev ki öyle, o “hediyedir, satılamaz” notu konulması yine istenirdi. İstenmemiş! Hırsız da çalar tabii!

Devam edelim TY’nin ifadesine:

“- Bizim oyuncakları aldığımız depo, ana depo değildir. Normalde bu depoda depo görevlisi bulunmuyor. Çünkü burada hafif defolu oyuncaklar vardır. Kapısı da kilitli değildir.“

Deponun kapısının kilitli olmamasını geçelim, HAFİF DEFOLU OYUNCAKLAR vurgusunda duralım.

Bu defolu oyuncaklar nedir? İhale veya hibe ile edinilen oyuncakların içinden ayrılmış ve iade edilecek defolu mallar mı bunlar veya kutusunda ve ambalajında duran, hırsızların da kırtasiyelere satacak kadar küçük defolu olduklarından dolayı yazıyorum, maliyetten kaçınmak için, ucuza alınan ve hediye edilecek oyuncaklar mı?

Hangisi? Veya başka bir açıklaması varsa, İletişim Dairesi bununla alakalı bir açıklama yapar mı?

YD isimli şüphelinin ifadesine bakalım ve ağlayalım:

“- Ben garaj amiriyim. Kesinlikle oyuncak almadım. S.G ile olan mesajlaşmalarımda sadece çocuklarım için 2 oyuncak getirmesini istemiştim, bunun dışında oyuncak almışlığım yoktur.”

Kimin malından istiyorsun YD?! O oyuncaklar SG’nin mi de kendi çocuklarına oyuncak istiyorsun? Külliyede nereden bakarsan bak en az 1000 kişi vardır, bunların yarısı “bana da getir!” dese 500 oyuncak demektir yahu! Ve bu rahatlığa bakılırsa, karşısındaki istemese bile bunlar verir ve “hava atarlar!” Ne kadar para “hava atanlar” tarafından harcandı acaba bugüne kadar?! Aylık 25.000₺’den 100.000’e kadar yolu var! Bu da kontrol edildi mi?

TY ve iki arkadaşı sadece bir ayda (kameralar bir aylık görüntü tutuyormuş, öyle tespit edilmiş bu) 920.000₺’lık oyuncak çalmışlar. Beş seneden bu yana yaptıkları düşünülüyor, varın siz düşünün soygunun büyüklüğünü “kıymetli okuyucularım!”

Bunlar, şüphelilerin ifadelerinden ortaya çıkan sorular. Soygunun beş senedir sürdüğü iddiası ise, başlı başına facia!

Niye?

Alınan, depoya giren oyuncak adedi bellidir, hediye edilen oyuncak adedi de bellidir, soygunun ve SG gibi soygun şüphelilerinin “hava atmak” için sağa sola dağıttıkları büyük rakamlara tekabül ettiğine göre, depo envanterindeki bu fark kör olanın bile görebileceği seviyede olacaktır.

Külliyede muhasebe ve envanter yapılmıyor mu diye sormak gerekiyor bu durumda “kıymetli okuyucularım!” Beş sene sürdüğüne göre oyuncak soygunu, herhalde yapılmıyor veya “hırsıza dükkan emanet edilmiş”, kimse, o hırsızlardan başka kimse, muhasebede bile görülecek olan büyük farka rağmen bir defa bile depolara gidip kontrol etmemiş! Varın bunun aymazlığını düşünün, “kıymetli okuyucularım!”

Oyuncak deposunda kimsenin ruhu duymadan beş sene boyunca milyarları götüren hırsızlar varsa, kimse de kontrol etmiyorsa…. acaba böyle başka ne dolaplar dönmüş olabilir diye “mazaallah!” diyerek düşünüyorum.

Külliyede yüzlerce oda, koridor, wc, banyo, depo, iş alanı mevcuttur. Bunların hepsinde de ışıklandırma mevcuttur. Acaba kaç ampül, kaç elektrik anahtarı, duy, priz, “arızalandı… patladı” diye sağlamken değiştirilmiş olabilir? Devasa bir rakam çıkacaktır herhalde. Veya yazıcılar için alınan kartuşlar?! Acaba depoda kaç tane vardır ve faturalardaki miktarlar arasında düzgün bir orantı var mıdır? Veyahut fotokopi kağıdı… Sular seller gibi kağıt harcanması normal olan Külliyede, kağıtların başına oyuncaklar gibi hırsızlar dikilmiş olsa, kim farkeder?

Bunlar sarf malzemesi olduğundan, takibi oldukça zor sahadır ve oyuncak hırsızlığı şüphelilerinin “rahatlığına” bakıldığında, aynı şeyin olmaması mantığa terstir; dilerim ki tersi çıksın “kıymetli okuyucularım!”

***

Külliye ile alakam olmadığından, binanın içinde çalıştırılan personelin sorumluluğu kimdedir bilmiyorum.

İdari İşler Dairesi Başkanı Metin Kıratlı’nın görevinin binanın “idaresiyle” ilgisi olmaması gerekir herhalde. Ama 2018’de kurulduğundan bu yana TC Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi Başkanı Doç. Dr. Salim Atay’ın görevleri arasında “personel istihdamı, çalıştırılması ve görevlendirme” mevcuttur, acaba onun sorumluluğunda olabilir mi? Ama Külliye’nin muhasebe bölümüne kim bakıyor, esas sorumlu o arkadaş gibi geliyor bana.

Neyse, Külliye’den utanç verici  “cumhurbaşkanlığının soyulması” hakkında bir açıklama yapılırsa, tüm sorularımızın cevabını buluruz “kıymetli okuyucularım.”

Notlar:

Haberin kaynağı: https://t24.com.tr/haber/cumhurbaskanligi-sarayi-ndan-inanilmaz-hirsizlik-erdogan-in-dagitacagi-oyuncaklari-caldilar,1031413

https://www.cbiko.gov.tr/kurumsal/1-nolu-cumhurbaskanligi-kararnamesi

Haber-yorum: İbrahim Haceviç