Avukatlarım 22, 23 ve 24 Eylül’de bir duruşmam olduğu hususunda bilgilendirdi. Mahkeme hakkında pek bir fikrim yok. Eylül’den bahsetmişken şimdi aklıma gelen bir şeyi de söyleyeyim. 2 Eylül ailem için çok ehemmiyetli bir gün. Küçük kardeşim Vladimir’in doğum günü. Önceden beni iki defa görmeye geldi, iyi bir çocuk. Çocuk dediğime bakmayın kendisi 60 yaşında boylu poslu bir adam. İngilizce öğretmeni olan hanımı da iyi bir kadın.

Mahkemeye dönersek. Bu duruşma son mahkeme kararının temyizi ile alakalı olmalı. Bildiğiniz üzere karar temyiz edildi ve son duruşmada alınan kararların bazılarının yanlış olduğuna karar verildi. Dikkat edin yalnızca bazı kararların yanlış olduğuna hükmedildi, böyle bir kararın daha önce hiç verilmediğini düşünüyorum. Tüm davayı yeniden görmeleri gerekiyor; fakat sadece bir kısmıyla alakadar olacaklar, yalnız önemsiz bir kısmı. Hadisede kullanılan silahın el bombası olarak geçtiğini; fakat el bombasından daha tesirli olduğunu söylüyorlar. Esasında ikisi de aynı şey, fakat sadece türü farklı. Çok önemli bir ayrıntı olmamasına rağmen bununla oyalamak suretiyle Venezüella’ya dönmemi geciktiriyorlar. Hadise bundan ibaret.

***

Türk hükümetinin Avrupa Konseyi’nin kadın hakları ile alakalı sözleşmesinden çekilmesini yorumlayarak devam etmek istiyorum. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kadınlar ile alakalı olan sözleşmesinden ayrıldı. Bu çok hassas bir mesele. Çünkü, bu Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme yönünde bir temayülü olmadığını gösteriyor.

Bu anlaşmada ön plana çıkan “kadın hakları”ydı; ancak Türkiye’deki avukatlarım kaldırılmasının sözleşmenin eşcinselliği meşrulaştırması sebebiyle olduğunu söyledi. Homoseksüelliğin bir sorun olduğunu düşünmekle birlikte, bunun bir tercih olabileceğine inanmıyorum. Birisi homoseksüel oluyorsa bu kesinlikle bir hastalıktan kaynaklanıyor olmalı, yoksa bir insan bunu nasıl yapabilir? Böyle hasta olanlara, eşcinsellikleri toplumu rahatsız etmeyecek seviyede müsamaha gösterilebilir. Bu hususta Hıristiyanlar daha serbest iken Yahudiler daha katı davranır. Müslümanlar da böyle bir şeyin topluma sirayet etmesini istemez. Buna mukabil Hıristiyanlar kadar Yahudiler ve Müslümanlar arasında da böyle cinsî açıdan sapkın olanlar bulabilirsiniz. Herkesin eşit olduğunu düşünmüyorum; fakat elbette toplumu etkilemedikleri müddetçe bunların hayat hakkı var, çünkü nesli tehdit eden bir mesele bu. 1994 senesinde terörle mücadele birimi tarafından buraya getirildiğimde, bir kişinin homoseksüel olduğunu öğrendim. Burada İngiliz bir avukatla evli olmasına ve bir çocuğu olmasına rağmen lezbiyen olan bir kadın da vardı. Bu birim ABD tarafından desteklenen bir birimdi. Şimdi ise Fransa’da neredeyse birçok hâkim homoseksüel. Eşcinseller siyonist-emperyalistler tarafından kullanılıyor.

Sözleşmeden ayrılma meselesine dönersek; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekliyorum ve dünyada kocaları tarafından öldürülen kadınların sayısı son yıllarda artıyor olsa da Türkiye’nin kadınları koruduğundan hiç şüphem yok. Bu meselenin sapkın azınlığı korumak için kullanılmasına müsaade edilmemeli.

Tüm politikalarını kabul etmesem de birçok meselede Erdoğan’ın yanındayım. Her daim dile getirdiğim üzere Kürtler hak ettikleri noktaya gelmeli, zira Müslüman Kürtlerin büyük bir kısmı Erdoğan’a destek veriyor. Evet, silahlı gerillalar da var; fakat onların silah bırakması sağlanmalı. Suriye’nin kuzeyinde bulunanları ABD yavaş yavaş terk ediyor. Türkiye ancak Türkler ile Kürtlerin birlikte hareket etmesiyle bölgenin en önemli gücü olur, tarihî gücüne yeniden kavuşur. Fakat hata yapma şansı yok.

Öcalan da, silahlı Kürtlerin silahlarını bırakmasını sağlayarak sadece legal siyasete yönlendirmeli ve Türkiye’ye saygı göstermeli.

Türkiye birtakım sorunlarla uğraşmaya devam ediyor. Bunların en ehemmiyetlilerinden biri olan Gülenist problemi hâlâ bitmedi ve çok tehlikeli. Şu an Amerika’da olan Gülen, ümid ediyorum ki suikaste uğrar. Aksi takdirde onlar Erdoğan’a suikast deneyecekler, tamamen bitirilmedikçe de buna teşebbüs etmeyi sürdürecekler.

Allahü Ekber!

20.03.2021

Baran Dergisi 741.Sayı