Tarih boyunca bozgunculuğun baş mümessili olan Yahudi hakkında on binlerce şey yazılıp çizilmiştir. Siyonist-emperyalist emellerini icra edebilmek için dünyanın siyasî, iktisadî ve içtimaî ahvaline dair yaşanan birçok hadisenin onlar tarafından tertiplendiği iddia edilmiştir. Bu propagandanın bir kısmının daha güçlü görünmek için kendileri tarafından yapıldığı bir hakikattir; fakat bu, dünyayı maddî bir tahakküm altına aldıkları gerçeğini değiştirmiyor. Zira dünya ekonomisinde ve siyasetinde tesir sahibi olan tüm büyük şirketlerin Yahudi iştiraki olması bu gücün göstergesidir. Bilhassa iki ailenin ismi çokça telaffuz ediliyor: Rothshild ve Rockefeller…

Geçtiğimiz haftanın belki de en önemli hadiselerinden birisi, hakkında birçok şeyin söylendiği ve söylenen şeylerden yola çıkıldığında Batı’nın karanlık dünya düzeninin ve zifirden dehlizlerde plânlanan mezâlimlerin başta gelen sorumlularından biri olduğu anlaşılan Siyonist David Rockefeller’in 102 yaşında ölmesiydi. Ölüm haberi üzerine, Yahudi tiplemesinin en tanınmış adamı hakkında gerek Türkiye’de, gerekse de dünyada fikir beyan etmeyen neredeyse kimse kalmadı. Doğru olup olmadığı bilinmeyen organ nakilleri, haddi hesabı yapılamayacak mal varlıkları ve dünyanın idaresi adına bir takım şeytanî planlar… Peki, David Rockefeller kimdir; Rockefeller ailesi ne gibi faaliyetlerde bulunmaktadır?
Soruya cevap vermeden evvel Üstad Necib Fazıl’ın da 1946’da Büyük Doğu Dergisi’nde temas ettiği Siyon Hâkimlerinin (Liderlerinin) Protokolleri’ne değinelim. 19. Yüzyılın sonunda toplanan Siyonist Kongrelerde konuşulan Siyonist emellerin Serj Nilus tarafından 20. Yüzyılın hemen başında ifşa edildiği bu kitap, bahsettiğimiz ailelerin maksatlarını ve güçlerini anlamamız bakımından elzemdir. Üstad’ın ifadesiyle:

“Bir millet ve memleket birlik ve bütünlüğünü güve gibi için için yiyen gizli kuvvetleri tanımak; onları ister isimlendirerek ister isimlendirmeyerek, fakat mutlaka kurmay sırlariyle teşhis etmek ve ruh vatanında nüfuz ve istilâ nahiyelerini fark etmek bakımından bu Protokoller birinci derecede kıymet ve ehemmiyettedir.”

David Rockefeller, Siyon Hâkimlerinin Protokolleri’nde, önce gizli akabinde de açıktan ilân edilecek Siyonist dünya hâkimiyetinin ve tek dünya hükümetinin son yüzyıldaki en önemli icracılarından biriydi ve ömrünü de bu uğurda-şeytanın yolunda heba etmiş bir adamdı. Zira kendisi de bunu 2002 yılında yayımlanan Anılar’ında şöyle itiraf etmektedir:

“Yüzyılı aşkın süredir, radikal ideolojilere mensup kişiler, benim Castro ile görüşmem gibi bir takım gizli toplantılarımdan yola çıkarak Amerikan siyasî ve ekonomik kurumlarını tesir altına aldığımı ve yönlendirdiğimi söylemekteler. Bazıları ailemin ve benim ‘enternasyonalistler’ olarak ABD’nin menfaatlerine mukabil daha bütün küresel siyasî ve ekonomik bir sistem-tek bir dünya oluşturmak için bir takım komplolar tertiplediğimize inanıyorlar. Eğer suçum buysa, ben suçluyum ve bununla gurur duyuyorum.” (David Rockefeller-Memoirs)

İnsanî hasletlerden tecrit olmuş “vatansız”ların önde gelenlerinden olan Rockefeller, gizli dünya hükümetinin hâkimiyetini tesis için oluşturulan gizli ajandanın ihdâs edicilerinden birisiydi. O ve tüm “vatansız”lar bir devlete bağlılıktan ziyade, o devletin, zihnindeki dünya düzenine nasıl ve ne denli katkı sağlayacağının hesabını yapar. Bu düzenin tesisi için çocuklar açlıktan ölür hâle gelmiş, insanlar salgın hastalıklardan kırılmış, global bir hüviyete bürünen savaşlarda kan gövdeyi götürmüş fark etmez; onlar için önemli olan tek bir şey fildişi kulelerinden ilahlık taslamaya devam edecekleri dünya düzeninin tesis edilebilmesi ve sürdürülebilmesidir. Bunun yolu da maddî tahakkümdür.

Amerikalı bir akademisyen olan Texe Marrs’ın yazdığı “İlluminati-Entrika Çemberi” kitabından sonra hakkında birçok şey söylenen David, Yahudi Rockefeller ailesinin mensubu... Babası John Davison Rockefeller I. Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında yapmış olduğu girişimlerle bilhassa İslâm coğrafyasındaki petrol rezervlerini bir takım anlaşmalarla ele geçirerek, dünyada petrol tekeli hâline gelen petrol şirketi Standard Oil’in kurucusu... Bu tarihten itibaren Rotshildler ile yakın ilişkiler geliştiren aile, Chase Manhattan Bank ile bankacılık sektörüne de girdi. Ayrıca çeşitli vakıflar, fonlar ve yardım kuruluşlarıyla gizli emellerini maskelediler. 1915 yılında doğan David ise bu ailenin en küçük çocuğu ve yarım aşırı aşkın süredir en kıdemli yöneticisi…

Sahip oldukları sermayenin ortaya çıkmaması ve tesirlerinin anlaşılmaması adına şirketlerini bir süre gıyâben ve müştereken oluşturmuşlardır. Bu Yahudi’nin önemli bir taktiğidir. Zira dünyanın Jacob Rotschild ile beraber dünyanın en zengin adamı olarak anılan David Rockefellerin üzerine kayıtlı mal varlığının maddî değeri sadece 3.2 milyar dolar ve bir hanedanlık hüviyetine bürünen ailenin tamamının serveti 11 milyar dolar olarak gözüküyor. Oysa David Rockefeller ismine, gazetelerde ve televizyonlardaki yüz milyonlarca dolarlık bağış haberlerinde sürekli rastlıyorduk. Bu dahî mevzu bahis resmî rakamların gerçeği yansıtmadığının bir göstergesidir. Buna mukabil ifşa olduktan sonra, her şeyin onlar tarafından yönetildiğini tedâi ettirmek için de bir takım girişimlerde bulunmuşlardır.

Üstad Necip Fazıl’ın da 1946 yılında Büyük Doğu Dergisi’nde söylediği üzere Yahudi sermayesinin merkezi olarak işaretlediği New York’ta yuvalanmış durumdalar. 11 Eylül 2001’de vurulan Dünya Ticaret Merkezi ve Wall Street gibi dünya ekonomisinin kalbi sayılan müesseseler David Rockefeller tarafından inşa edilmiştir. Dünyanın en büyük enerji firması Standart Oil’in ardılı Exxon Mobil ve en önemli bankalardan biri olan Morgan Bank Rockefeller’a aittir. Ayrıca Trileteral Komisyon ve Amerikan Dış Politikasına yön veren Dış İlişkiler Konseyi (CFR) Rockefeller tarafından, kurmayı amaçladıkları global dünya hükümetine giden yolun siyasî ve iktisadî stratejisini çizmek için inşâ edilmiş müesseselerdir. Üzerine çok konuşulan Bilderberg toplantıları da Rockefellerların öncülüğünde organize edilir. Bilderberg toplantılarına katılanların isimleri her sene açıklanmaktadır. Bugüne kadar Türkiye’den kimlerin katıldığına bakılabilir.

Tüm bunların yanında Rockefeller ailesi, yardım kuruluşları ve vakıflar vasıtasıyla dünyanın çeşitli yerlerinde burslar vererek kendileri adına ajanlık yapacak gönüllüler yetiştirmiş ve gördüğü her vahdeti içten kemirici Yahudi tıynetinin aksülameli hâlinde çeşitli bölgelerdeki azınlıkları maddî olarak fonlayarak isyana teşvik edebilmişlerdir. Bunun için de Rockefeller Foundation’ın kendi sitesinden yapmış olduğu bağışlara göz atabilirsiniz.

Tarihçi Murat Bardakçı, bu hafta Habertürk’teki yazısında, Rockefeller ailesinin Türkiye ile olan münasebetlerinin belgelerini ortaya koyuyor. Bardakçı, yazısında, Rockefeller ailesinin yardım adı altında isyancı Ermeni çetelere kaynak aktarması dolayısıyla kara listeye alındığını söylerken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Rockefeller Vakfı’nın yüksek meblağda bağışlar yaptığını da açıklıyor:

“Arşiv belgeleri, geçmişte maddî bakımdan dünyanın en güçlü müesseselerinden olan Rockefeller Vakfı’nın Cumhuriyet’in ilânından sonra Türkiye’ye yüksek meblâğlarda ve sık sık yardımlar yaptığını ama Ankara’nın vakfa karşı hiçbir zaman tam bir teslimiyet içerisinde bulunmadığını gösteriyor.”

Bardakçı’nın bir teslimiyet olmadığını iddia etmesine mukabil Türkiye Cumhuriyeti devletinin İslâm’a ve Müslümanlara karşı uyguladığı politikalara baktığımızda, bu küresel çetenin menfaatlerinin aksine bir şey yapılmamış olması tam olmasa da bir teslimiyet olduğunun göstergesi kabul edilebilir.

Bardakçı ayrıca David Rockefeller’ın, başbakanlığı döneminde Süleyman Demirel ile irtibat kurduğu mektupları da yayınladı. Siyonist çetenin lideri, Demirel’den Türkiye’nin nüfus artışını yavaşlatmak için bir teklifte bulunuyor:

“Ülkenizdeki aile plânlaması programını dünya liderleri de uygulama cesaretini gösterdikleri takdirde insanlığın hayat kalitesinde önemli bir ilerleme sağlanmış olacaktır.”
Bu Siyonist ailenin dünya nüfusunu azaltmak ve kontrol edilebilir bir hâle sokmak adına attığı adımlardan birisi olan bu mektup, esasında bugün dünyanın dört bir yanında devam eden savaşların gayelerinden birisinin de bu olabileceği ihtimalini akıllara getiriyor. Nitekim dünya çok karmaşık bir süreçten geçiyor ve bazı hadiselerin gerçekleşmesinde Rockefeller ve muadili ailelerin payının olmadığını söylemek safdillik olur. Ergun Diler, 9 Şubat 2017’de Takvim’de yayımlanan “Baronlar Rahatsız” başlıklı yazısında her senenin Kasım ayında, senede bir defa olmak suretiyle New York’ta bir araya gelen David Rockefeller ve Jacob Rotschild’in, 2016 Kasım’ından sonra 13 kez, 2017 Ocak’ında ise tam 11 kez bir araya geldiğini söylüyor. Bu görüşmelerin dünyanın seyri ile alâkalı olduğu ve bu görüşmelerde bir takım komploların tezgâhlandığı malûm. David Rockefeller, belki bu planların hayata geçirildiğini görmeden öldü; fakat unutmamalıyız ki Siyonist Küresel Çete’nin Rockefellerları bitmez.
Yazımızı Ardan Zentürk’ün David Rockefeller öldükten sonra attığı twit ile sonlandıralım:

“Ne kendi etti rahat, ne âlem buldu huzur,
Yıkılıp gitti cihandan, dayansın ehli kubur!”

Baran Dergisi 533. Sayı