ABD, Avrupa ve Suudî Arabistan destekli Suriye isyanını desteklemedik. Suriye’de İslâmın iktidarını istedik. Hatta ABD ve İsrail yanlısı bir Suriye yönetimindense İsrail karşıtı Esed yönetimi yeğdir, dedik. Fakat şimdi bir “Şiî blok” oluşturularak mezhep savaşına yol açılmak isteniyor. Siyasette değişen aktörlere ve değişen şartlara göre bizim de bakışımız değişebilir.
Suriye, Irak, İran ve Lübnan’daki Hizbullah dayanışmaya girerek Şiî bloku oluşturdular. Ve Suriye isyancılara karşı daha pervasızca davranıyor.
Nasıl ki Ortadoğu’nun İslâm yuvası olması gerektiğini söylüyorsak Suriye’nin de İslâm yuvası olması gerektiğini yineliyoruz.
Suriye halkı şu an üçe ayrılmış durumda 1. İktidardaki Şiî-Nusayri grup. 2. İsyancıları oluşturan Batıcı, Sünnî, Şiî ve Selefî grup. Bunlar iktidarın değişmesini istiyor ve Batıdan yardım uman ve Suudi Arabistanın desteklediği karma bir grup. İçlerinde Sünnî de var, Selefî de var, Şiî de var.
3. Her iki gruba dâhil olmayan ve duruma ve dengelere göre karar veren halk grupları. Suriye ihvanı bu gruba yakın duruyor.
Sünniliğe de bir açıklık getirmeliyiz: İslâm aleminin kahir ekseriyeti Sünnîdir ama gelenekçi Sünnî var, devrimci Sünnî var, Selefiliğe yaklaşan Sünnîlik var, vs. vs.
Biz, BD-İBDA mensupları devrimci Sünnî anlayışa bağlıyız ve antiemperyalist karakterdeyiz; işbirlikçi Sünnî anlayışa da karşıyız. Olaylara bakış kıstasımız, BD-İBDA dünya görüşüdür. İslâm faydasını güden siyasî bir değerlendirmeye sahip olmamız için bu şarttır. İslâma yol açıcı görülüyorsa bir kafir bile desteklenebilir. Şartlara ve konjonktüre göre değişiklik arz eder bu durum. Rüzgara göre ve medyadaki yönlendirmelere göre İslâm siyaseti ve İslâm faydası güdülemez. Hedef ve vasıta ilişkileri işaretlenmiş bir İslâm stratejisine ve bunun dünya görüşüne malik olmak esastır. Buna göre İslâm faydası gözetilir mesela: “Ortadoğu’da İsrail diye bir devlete yer yoktur”, ana stratejisine bağlı olarak bunu adım adım gerçekleştirecek siyasetten ve taktiklerden bahsedilebilir. Bu açıdan Suriye’de kurulacak bir İsrail ve Batı yanlısı devlettense İsrail karşıtı mevcut yönetim tercih edilebilir. Fakat şimdi bir Şiî blok oluşturuluyorsa ve bundan Sünnî Müslümanlar zarar görecekse İsrail ve Batı’nın kucağına düşmeden bir siyaset, bir taktik geliştirmelidir.
Suriye Müslüman Kardeşler örgütü sözcüsünün bir açıklaması oldu. Esed yönetiminin gitmesini istiyor ve Hama’nın rövanşını almayacağız, diyor. Mevcut iktidara mesaj veriyor; “Hama’nın intikamı alınır korkusuyla katliam yapma, bu senin için iyi olmaz ve Suriye için de iyi olmaz” deniyor.
Suriye’nin ne Şiîlere yem edilmesini ne de Batı ve İsrail’e yem edilmesini istemeyiz. “Şam-ı Şerif” İslâmın ve Sünniliğin merkezidir. Bu kavram ne Batıcılıktan ne de Şiîlikten gelir, tamamı İslâm geleneğinden gelir ve Osmanlı’da bu mirası yaşatmıştır ve bizim de bağlı olduğumuz miras budur, tarihimiz ve köklerimiz kurutulmamıştır ve intikamını yeni mensupları eliyle alacaktır.
Şu açıkca görülmektedir ki, ABD ve İsrail’in asıl düşmanı, Sünnî temeldeki devrimci hareketlerdir. ABD, Irak’ta Sünnî temelli bir iktidarı devirerek Şiîlere iktidarı bıraktı. Zaten Suriye devletinin oluşması ve iktidarı Şiî-Nusayrîlere verilmesi de İngiliz ve Fransızların bir planı idi. Suudî Arabistan’da vehhabî bir yönetim kurdurdu emperyalistler 1. Dünya Savaşı sonrasında… Bütün emperyalist planlar Osmanlı’nın yıkılışına çıkıyor ve bu ruhun yeniden dirilişini karşı oluşuyor. Gerçek Sünnîlik istenmiyor.
Suriyeli âlim Ramazan el-Bûtî, Saadet Partisi Lideri Mustafa Kamalak’a şunları söyledi: “Bölgedeki ülkeleri küçük lokmalar haline getirmek için halklar arasında çatışmalar çıkarılmak isteniyor. İsrail, ABD’den sürekli kendini güvence altına alacak talepleride bulunuyor. Bu güvenliğin güvence altına alınması sadece devlet yönetimindeki kişilerle alakalı değil. Bu güvenlik, büyük devletlerin küçük lokmalar haline getirilmesiyle mümkündür. Ak Parti hükümetinin Suriye’ye yönelik politikaları çok yanlış. Umarım Türk hükümeti hatasından döner.”
Şu ân olanlar İsrail’e yarıyor ama her şeyde İsrail parmağı var demiyorum. Çünkü İslâm ülkeleri daha İslâm ülkesi olamadılar ve aralarındaki sorunları çözme ilke ve stratejisine eremediler. Sorunların asıl sebebi budur. İçeride birlik olmazsa, dışarıdan istifade edilir. Ortadoğu’yu İslâm yuvası yapmak ideali olan Başyücelik Modeli birlik olacağımız fikir şemsiyesi ihtiyacından doğmuştur. BD-İBDA dünya görüşüne göre uzun vadede strateji, tesbit ve tekliflerimiz varken, kısa vade için de tahlil ve değerlendirmelerimiz var.     
Ortadoğu’da bugün gelinen nokta, ne Amerika ne İsrail ne de Rusya’nın bu bölgede yaşayamayacağı ve İslâm temelli bir nizama adım adım gidilmeli gerektiğidir.
Bugün bu ihtiyaç değişik vesilelerle kendini gösterirken, 10-12 yıl önce, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun “bütün Ortadoğu ülkelerini de kapsayacak Türkiye merkezli İslâm devleti kurmak”tan idam cezası aldığını da hatırlatalım.



Baran Dergisi, 261. Sayı