Suriye'deki Fransız Televizyoncuyu Kim Öldürdü?
Türkiye'deki kardeşlerimizden ne var ne yok?
(Av. Güven Yılmaz, yeni bir haber olmadığını, herkesin iyi olduğunu söylüyor.)
Venezüella Büyükelçisi'ni görebildiniz mi?
(Av. Yılmaz, büyükelçiyle görüşemediklerini fakat kendisine mektubu gönderdiklerini belirtiyor.)
Kumandan Mirzabeyoğlu nasıl?
(Av. Yılmaz, kendisini şahsen ziyaret edemediğini, ancak bir başka avukat arkadaşının gittiğini, iyi olduğunu söylüyor.)
Tamamdır.
Bana soracağınız herhangi bir soru yoksa, bugünlerde Suriye'de gerçekleşmiş bir hâdise üzerine yorum yapmak istiyorum.
Fransa televizyonu için çalışan çok tanınmış ve çok da cesur bir gazeteci Humus şehrinde yaşanan bir havan saldırısı sonucunda öldürüldü.
Somali, Libya, artık dünyanın neresinde olursa olsun, savaş bölgelerine gidip haber yapan bir gazeteci.
Savaş neredeyse, hemen oraya giden ve Fransa 2 televizyon kanalı için çalışan bir gazeteci.
Kendisi için çalıştığı Fransa 2, en büyük millî televizyon zincirine âit: Fransa 2, Fransa 3, Fransa 4, Fransa 5, vesaire.
En önemlisi, Fransa 2'dir.
Bu gazeteci de, sözkonusu televizyon zincirinin en önemli savaş muhabiriydi.
İşte bu muhabir, Humus şehrinde, belki bir roket, büyük bir ihtimâlle bir havan saldırısı neticesinde hayatını kaybetti.
Bu olay gerçekleştikten hemen sonra, Suriye devleti aleyhine birtakım maksatlı yayınlar yapılmaya, sözkonusu gazeteciyi Suriye devlet güçlerinin öldürdüğüne ve böylece Suriye devletine karşıtı ayaklanmış isyancılara bir darbe vurulmak istendiğine dair haberler çıkmaya başladı.
Suriye... Siyonist İsrail devletine karşı en öndeki cebhemiz!..
Suriye'yi oldukça iyi biliyorum.
Humus şehrini de oldukça iyi biliyorum.
Abartmıyorum, yüzlerce kez gittim Humus'a.
Orada Filistinli ve Suriyeli dostlarımız, yoldaşlarımız vardı. Onları görmeye giderdik.
Lübnan'daki iç savaş yıllarında, Lübnan'ın kuzeyine veya Bekaa'nın kuzeyine gidip gelmenin en iyi yolu üzerinde bulunuyordu Humus.
Yâni, bu şehri oldukça iyi tanıyorum.
Aynı şekilde, Suriye devlet mekanizmasını, rejimini da oldukça iyi tanıyorum.
Suriye rejiminden, hattâ istihbaratından tanıdığım, tanıştığım birçok insan oldu.
Sanıyorum, bu insanların nasıl davrandığını biliyorum, anlıyorum.
Profesyonel insanlar tabiî.
Ve, oldukça acımasızlar.
Yâni, Batılı bir ülkeden, yahud başka bir ülkeden gelmiş herhangi bir gazeteciyi hiç gözlerini kırpmadan öldürebilirler.
Eğer bu onların çıkarınaysa ve bundan istifade edebileceklerse, bir gazeteciyi bile hemen öldürebilirler.
Ebette, genel olarak konuşuyorum.
Burada, hücremde, özellikle haber kanallarını izliyorum.
Yine böyle haber izlerken, bu hâdisenin gerçekleştiği haberi geçti.
Saldırının gerçekleştiği yeri biliyorum.
Burası, sâkinlerinin neredeyse yüzde 99'unun Alevî olduğu bir semt.
Devlet sorumlularının, ordunun veya istihbaratın en önemli unsurlarının içinden geldiği İsmailî Alevîlerin ikamet ettiği bir bölgede gerçekleşti saldırı.
Orada başka birçok gazeteci de vardı.
Bunlar, Suriye ordusunun koruması altında Humus'a getirilmişler ve olayları izlemeleri sağlanmıştı.
Bu şekilde Humus'a getirilen gazeteciler, orduya bitişik olarak olayları izlemek yerine, bağımsız hareket ederek haber yapmak istediler.
İşte bu saldırının gerçekleştiği yere, hükümet taraftarı Alevî sivillere yönelik bombalamalar başladığında, Suriye askerleri de bombalamaların gerçekleştiği yerden geri çekilmek durumunda kaldı ve sözkonusu gazeteci de bu esnâda öldürüldü.
Oradaki gazeteciler, bir okulun ve civardaki evlerin çatısına, terasına, üst katlarına çıkmış, saldırıları filme alıyorlardı o sırada.
Ancak olan oldu ve hem o Fransız gazeteci hem de 6 sivil hayatını kaybetti.
Ölen sivillerin Alevî olduğu, o semtte yaşayan mahallî halktan olduğu kesindir.
Diğer yaralanan gazeteciler ise başka ülkelerden.
Hemen sonra dünya basınında, özellikle Fransız basınında, bu saldırının Suriye rejiminin organize ettiği bir oyun olduğunu, gazetecileri tuzağa düşürüp öldürdüklerini ve böyle yaparak isyancıların güya ne kadar suçlu insanlar olduğunu dünyaya göstermek istediklerini falan vurgulayan haberler yapıldı.
Size tüm kalbimle yemin ediyorum, tüm şerefimi ortaya koyarak ifade ediyorum, hâdise dünya basınında gösterildiği gibi değildir.
Bu vesileyle, Suriye rejimini savunuyor değilim.
Suriye istihbaratının herşeyi yapmaya hazır insanlardan oluştuğunu da biliyorum.
Yalnız, burada gerçekleşen hâdise bambaşka bir durumdur.
Burada gerçekleşen saldırıyı Fransız ordusu veya Fransız gizli servisi mi organize etti?
Elbette, bu mümkün değil.
İsyancıların gerçekleştirdiği bir saldırıydı elbette.
Kaldı ki, niçin saldırıda ölen sivillerin kimliğinden bahsetmiyor hiç kimse?
Bu ölenler, silâhlı insanlar değil, masum sivillerdi.
Gazeteciler o saat oraya gitmişlerdi.
Çünkü devam eden bombalamalar ve yaralanan insanlar vardı.
Olan biteni filme almak ve haberleştirmek istemişlerdi.
Okul da bu saldırılar sebebiyle o gün boştu.
O okulda bulundukları ânda yeni bir bombalama daha gerçekleşti ve adı geçen Fransız muhabir, kameraman ve gazeteci orada can verdi.
Peki Suriye ordusu tam o ânda niçin bölgeyi terketti?
Cevabı açık:
Çünkü o sırada devam eden bir bombardıman vardı.
Hedef alınanlar Suriye askerleriydi ve onlar da Alevî sivilleri korumak için geri çekildiler.
Suriye rejimi zaten neyin mücadelesini veriyor ki?
Osmanlı döneminde yüzyıllarca devlet baskısı altında kalmış bu Alevîler, bugün sadece bir rejimi korumaktan öte, asıl kendi toplumlarını ve bize tamamen ters olan inançlarını hayatta tutmaya çalışıyorlar.
Bu sebeble, hiç kendi insanlarını bombardıman etmeleri mümkün mü?
Onların inancına göre de Alevîleri, yâni kendi insanlarını öldürmek çok büyük suçtur.
Sırf propaganda için böyle bir şey yapmaları mümkün değildir.
Bu bakımdan, Suriye devletine bu ölüm bahanesiyle yapılan saldırılar yanlıştır, tutarsızdır, maksatlıdır.
Meselenin aslı, isyancı güçlerin yaptığı bir yanlışlıktır.
Ordu yerine, sivilleri bombalamalarından ibarettir.
Tabiî, onların hedefi de o gazeteciler değildi.
Fransız hükümetinin, Fransız yetkililerin, Fransız basınının yaptığı şey, yalnızca bu hâdiseyi istismar etmek ve bu vesileyle Suriye hükümetini suçlamaya çalışmaktır.
Bugün, Yunanistan'ın başbakanı Goldman Sachs adlı siyonist kuruluştan gelme biridir.
İtalya başbakanı da onlardandır.
Libya'yı da Kaddafî'nin kötü değil sırf "iyi" yaptığı şeylerden dolayı cezalandırıp çökerttiler.
Akdeniz'in diğer bölgelerinde olanlar da malûm.
Hâdise, Akdeniz'i yavaş yavaş Siyonist imparatorluğun güdümüne sokmak ve muhaliflerden temizlemektir ki, şimdi Suriye'nin hedeflenmesi bundandır.
Akdeniz'de herhangi bir bağımsız rejimin mevcudiyeti istenmemektedir.
Türkiye'nin dikkat etmesi gereken budur.
Böyle olunca, bugün Suriye'ye karşı geliştiren bu saldırılarda Suriye'nin yanında olmamız, iç meselelerini barışçı biçimde çözmesine ve değişmesine yardımcı olmamız gerekmektedir.
İstanbul ve Şam, eskisi gibi, ağabey-kardeş olmalıdır.
Allahü Ekber.

 

21 Ocak 2012
İngilizceden Tercüme:
Hayreddin Soykan