Taliban’ın iktidarı ele alışı

Afganistan’da karışıklıkların devam ettiği bir ortamda 1994'te, Peştunluların yoğun olarak yaşadığı Kandahar bölgesinde Diyobend Medresesi’ne bağlı Molla Ömer liderliğindeki Peştun medrese öğrencileri Taliban adıyla bir hareket oluşturdular. Pakistan’ın desteğini alan ve ülkenin genel karışıklığını fırsata çeviren Taliban, 2-3 yıl gibi kısa bir sürede ülkenin çoğunu ele geçirdi. Çatışmalardan bıkan halk, yeni ortaya çıkan Taliban’a ilgi gösterdi, kabullendi ve hatta birçok il Taliban’a gönüllü olarak bağlandı. Afganistan’ın önde gelen isimleri Taliban’a destek verdi.

Nisan 1996'da toplanan ve Taliban'ı da aşan geniş bir şura Molla Ömer'i resmen “Afganistan İslam Emirliği” lideri ilan etti. Kabil’i de alan Taliban ülkede iktidarını tesis ederek Afganistan’ın meşru hükümeti hâline geldi.

Uluslararası meşruiyet

Ülkenin çoğunu ve başkenti ele geçirmesinin ardından Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan Taliban'ı Afganistan'ın yönetimi olarak tanıdılar.

Taliban çoğunlukla Peştunlardan oluşmakla beraber Tacik, Özbek, Türkmen gibi Afganistan’ın diğer etnik unsurlarını da yönetiminde ve kadrolarında bulunduruyor, Peştun milliyetçisi bir söylemden kaçınıyordu.

Taliban, 1998'de diplomatik atağa geçerek Afganistan’ın meşru yöneticisi olduğuna dair tanınma için ülkelerle ilişki kurma çabasına girdi. Taliban, Afganistan’ın meşru yöneticisi olarak tanınmak üzere Birleşmiş Milletlere üyelik için başvurduysa da daha sonra bu üyeliğin BM üyeliğinin şartlarında yer alan İslam'a aykırı kanunları kabul ve uygulama içerdiği gerekçesiyle başvuruyu geri çekti. Bu üyelik olmaksızın tanınma çabasını sürdürdü.

Uyuşturucunun yasaklanması

20. yüzyılda uyuşturucu ticaretinin yayılması ve pek çok devletin haşhaş gibi uyuşturucu ham maddelerin ekimini yasaklamasıyla 1950’li yıllarda Afganistan uyuşturucu üretimi ve İran yoluyla Avrupa'ya ulaştırılması açısından önemli bir merkez hâline gelmişti.

Taliban, otorite sağladığı 1994'ten itibaren uyuşturucu üretimini yasaklamış; ama uyuşturucunun ham maddesi haşhaş başka alanlarda da kullanıldığından Afgan halkının yoksulluğunu gerekçe göstererek haşhaş üretimini tamamen yasaklamamıştı. Yine de üretimi sınırlamış, haşhaşın uyuşturucudan başka alanlarda kullanılmasını zorunlu tutmuştu.

Haşhaştan yasadışı yollarla uyuşturucu üretilmesinin önünün alınamadığına kanaat getiren Taliban, 2000 yılında tüm Afganistan'da haşhaş ekimini de yasaklamış ve bu kararından ötürü BM'den tebrik almıştı.

Taliban'ın Afganistan'daki hakimiyet alanının genişlemesi ve haşhaş üzerindeki baskısı sebebiyle git gide düşen uyuşturucu üretimi ve ticareti 2000 yılında %97 azaldı. Bu durum dünya uyuşturucu ticaretini büyük bir krize soktu. Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi kontrolündeki bu ticaretin ortadan kalkmasından tabiî olarak en çok ABD zarar gördü.

ABD’nin Afganistan’a müdahalesi

ABD, 11 Eylül saldırılarının ardından Usame Bin Ladin ve diğer El Kaide liderlerini sakladığı gerekçesiyle 7 Ekim 2001'de "Sürekli Özgürlük" adını verdiği Afganistan'ı işgal harekâtını başlattı. 2001-2014'te 13 yıl süren operasyonda ABD'ye NATO üyesi olan ve olmayan 20'den fazla ülke destek verdi.

Taliban Lideri Molla Ömer dağlara çekildi. ABD özel elçisi Zalmay Halilzad’ın öncülüğünde Hamid Karzai liderliğinde bir Afgan hükümetinin kurulduğu bir süreç işletildi.

Sonraki dört yılda Afganistan aldatıcı bir barış dönemi yaşadı. Bu süre zarfında ölen Amerikan askeri sayısı savaş boyunca ölenlerin yalnızca onda birine tekabül ediyor. Bush, ülkedeki Amerikan askerî varlığını artırarak (2002’de 8 bin asker varken, 2005’in sonunda bu sayı takribî 20 bine çıkarıldı) Taliban’ı tamamen yenilgiye uğratmayı, Taliban’ın dönmesini engellemeyi amaçladı.

Taliban’ın geri dönüşü

Taliban, Pakistan’da yeniden yapılandı. 2003’ün başında, Molla Ömer bir ses kaydı yayınlayarak bağlılarını birkaç yıl içinde hareketi yeniden organize etmeye ve büyük bir saldırı için hazırlanmaya çağırdı. Şubat 2006’da Taliban beklenen saldırısını yaptı. Binlerce isyancı ilçeleri ele geçirdi ve şehir merkezlerini kuşattı. Kuetta Şurası, rakip bir rejime tekabül eden yapıyı kurdu. Sonraki üç yıl boyunca, ülkenin güneyinin büyük bir kısmını ve doğusunun çoğunu ele geçirdi. ABD kuvvetleri ve NATO müttefikleri ağır çatışmaların ortasında kaldı. 2008’in sonuyla birlikte, ülkedeki Amerikan askeri sayısı 30 binin üzerine çıkarıldı, daha sonra bu sayı 100 bini geçti; fakat bu da işgalcilere fayda sağlamadı.

Dönüm noktası Kunduz ve Helmand’ın ele geçirilmesi

2015 sonbaharında Taliban’ın gerçekleştirdiği bir dizi iyi planlanmış saldırı, savaşın en belirleyici olaylarından oldu. 500 Taliban savaşçısı, yaklaşık 3 bin Afgan asker ve polisini kovalayarak Kunduz şehrini ele geçirdi ve Kunduz Taliban’ın ele geçirdiği ilk büyük şehir oldu. Helmand’da 1800 civarında Taliban savaşçısı yaklaşık 3 bin Afgan asker ve polisini mağlubiyete uğratıp geri alarak mücadele esnasında kaybettiği toprakları tekrar elde etmiş oldu. Bu zaferler, ABD’nin 10 yılda hakimiyet sağlayamadığı alanları Taliban’ın anında ele geçirebileceğini göstererek psikolojik üstünlük elde edilmesini sağladı. Sadece 2015-2016 yıllarında yaklaşık 14 bin işbirlikçi Afgan askeri ve polisi öldürüldü.

Taliban’dan diplomasi dersi

Trump iktidara geldikten sonra Amerikan askerlerinin ABD’ye dönmesi gerektiğine dair söylemler ortaya koyarken Taliban Afganistan’da işgalcilere ve işbirlikçilere kök söktürmeye devam ediyordu. Taliban’ın ABD’yi döve döve masaya oturtmasının ardından müzakereler 2018'de başladı. ABD’nin pes etmeye en yakın olduğu dönemde başlayan müzakereler sırasında Taliban hem masada hem de sahada işbirlikçilere had bildirdi.

2020’de Katar’ın başkenti Doha’da bir anlaşma imzalanarak işgal güçlerin Afganistan’dan çıkması işgalcilere Taliban tarafından kabul ettirildi. Anlaşmaya göre işgalcilerin 2021 baharında Afganistan’dan tamamen çekilmesi gerekiyordu; fakat ABD’de yönetimin değişmesinin ardından çekilme takviminin uzatıldığı açıklandı. Taliban bunun üzerine işgalcilere ve işbirlikçilere had bildirmek için tekrar kollarını sıvadı.

Taliban lehine bozulan dengeler

ABD'nin 2001 yılında Afganistan’ı işgali ve Taliban’ı geriletmesinin ardından yeniden yapılandırılan merkezi yönetimin ülke genelindeki nüfuzu gün geçtikçe azalıyor. Toprak hakimiyeti konusunda hükümetin, Taliban’ın ve BM’nin farklı verileri mevcut.

İşbirlikçi Afgan Hükümeti İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Tarık Aryen, yaptığı açıklamada, ülke genelinde toprakların yarıdan fazlasını kontrol ettiklerini iddia ederken, Taliban yüzde 75 alan hakimiyeti kurduğunu söylüyor.

BM verilerine göre ise Taliban kent merkezleri dışarıda tutulduğunda dahi ülke topraklarının yüzde 50 ila 70’ini elinde bulunduruyor.

Taliban merkeze yürüyor

Taliban, eylemlerini daha önce ülkenin güneyindeki vilayetlerde yoğunlaştırırken son iki aydır kuzey, kuzeydoğu ve batı bölgelerine baskısı daha da arttı.

Mayıs ayından bu yana kuzeyde Faryab, Cüzcan, Belh, Bağlan, Samangan; kuzeydoğuda Badahşan ve Tahar; batıda Gor ve Badgis vilayetlerinde Taliban şiddetli saldırılara girişti.

Taliban, son iki ayda kuzeyde 9 ilçede 20’den fazla karakolu hedef aldı. Bunlardan iki ilçeyi ele geçiren Taliban, 7 ilçede güvenlik güçleri üzerinde baskısını artıyor. Mayıs ayından bu yana toplamda ele geçirdiği ilçe sayısı 10’u buldu.

Taliban, 12 Mayıs’ta Maydan Vardak vilayetinin Narh ilçesini alarak 30 kilometre mesafedeki başkent Kabil’in idari sınırlarına yaklaştı.

ABD çekiliyor

ABD Başkanı Joe Biden'ın 11 Eylül'ün yıl dönümüne kadar Afganistan'daki tüm Amerikan askerlerinin çekileceğini açıklamasının ardından eve dönüş süreci ilerliyor. Amerikan ordusu çekilmenin yüzde 44'ünü tamamladı.

Taliban: Afganistan'da asker bulunduran yabancı güçlere işgalci gibi tepki gösterilecek

Taliban, 11 Eylül'de ABD güçlerinin geri çekilmesi için belirlenen son tarihten sonra "tüm yabancı birliklerin" Afganistan'dan ayrılması çağrısı yaptı.

"Hiç kimse ülkemizde askeri varlığını sürdürmeyi ummamalıdır.” denilen açıklamada, "Bazıları böyle bir hata yaparsa, Afgan halkı ve İslam Emirliği, onları işgalci olarak kabul edecek ve geçmişte işgalcilere yaptıkları gibi tepki gösterecek. Bu onların sorumluluğunda olacak." ifadeleri kullanıldı.

Türkiye’nin teklifi reddedildi

Taliban, Türkiye'nin NATO güçlerinin Afganistan'dan asker çekmesinin ardından Kabil Havaalanı'nın güvenliğini sağlama ve işletme teklifini kesin bir şekilde reddettiğini bildirdi.

Örgütün Doha'da bulunan sözcüsü Süheyl Şahin, Reuters'a yaptığı açıklamada, "Türkiye son 20 yılda NATO'nun bir parçasıydı, dolayısıyla 29 Şubat 2020'de ABD ile imzaladığımız anlaşma kapsamında Afganistan'dan çekilmeliler." ifadelerini kullandı.

"Diğer yandan Türkiye büyük bir Müslüman ülke ve Afganistan'la tarihi bağları var." diyen Taliban Sözcüsü, "Gelecekte Afganistan'da yeni bir İslami hükümet kurulduğunda Türkiye ile yakın ve iyi ilişkiler içerisinde olmayı umuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Ankara, NATO'nun çekilmesinin ardından Kabil Hamit Karzai Uluslararası Havaalanı'nın işletmesini almak için Kabil ve Washington'la iletişim halindeydi.

Bu bağlamda öneri, mayıs ayındaki toplantıda NATO üyelerine bildirilmişti.

Halihazırda ülkede 500 askeri bulunan Türkiye ise henüz güçlerini çekmedi ve mevcut asker sayısı ile Afganistan'da asker bulunduran en büyük ülke konumunda bulunuyor.

NATO’da Türkiye’ye yeni görev

Erdoğan, NATO toplantısında Biden ile yaptığı görüşmenin ardından “Afganistan’dan çıkmamız istenmiyorsa, özellikle belirli bir desteğin verilmesi isteniyorsa, Amerika’nın vereceği destek önem arz ediyor. Afganistan’da Pakistan’ı da, Macaristan’ı da yanımıza alabiliriz. Şu an itibariyle bir mutabakat söz konusu. Bir sıkıntı söz konusu değil." ifadelerini kullandı.

Taliban’ın reddettiği bu teklifin NATO’da Türkiye’ye bir misyon olarak yüklenmesiyle Türkiye’nin Taliban ile karşı karşıya gelmesi söz konusu… Türkiye’nin Taliban ile anlaşmadan böyle bir misyonu üstlenmemesi zarurî…

Baran Dergisi 753. sayı