Aslına bakarsanız Taliban çok hızlı kazanmadı. 20 yıl süren mücadelenin ardından Afganistan’da savaşın galibi işgalcilere ve işbirlikçilerine diz çöktüren Taliban oldu. Taliban’ın tüm Afganistan’da kontrolü sağlayarak başkent Kabil’e girmesi ve işbirlikçilerin ülkeyi terk etmesiyle Taliban’ın zaferi tescillendi.

Jeostratejik konumu itibariyle son derece ehemmiyetli bir ülke olan Afganistan’da yaşanan bu gelişme tabiî olarak Türkiye’de de ana gündem maddesi hâline geldi. Öncelikle şunu ifade edelim ki, Afganistan meselesi son üç-beş günün meselesi değildir. Biz, ABD’ye karşı destansı bir mücadele verilen bölgeyi senelerdir yakından takip ediyor, gündem ediyor, “inancın zaferi”ne doğru adım adım gidildiğini her fırsatta dile getiriyorduk. Nitekim öyle de oldu ve inananlar azim ve kararlılığının neticesini aldı.

Taliban’ın tüm kıt imkânlara rağmen inançla sürdürdüğü bu mücadeleden zaferle çıkması, memleketimizde ABD’nin asla yenilemeyeceği fikrini kafasına kazımış Batıperestleri dumura uğrattı. 11 Eylül 2001’de Pentagon ve Dünya Ticaret Merkezi’nin ABD tarafından vurulduğunu iddia ederek, ABD’nin kendi kalbine hançer sapladığı görüşünü serdedip izansızlıklarını ortaya koyanlar, ABD’nin yenilmiş olduğunu yine kabul edemeyip, bu sefer de Taliban’ın zaferinin ardında da bir bit yeniği arama derdine düştüler.

Bu tipler, en önemli argüman olarak ise işbirlikçi Afgan askerinin silahlarını Taliban’a bırakıp cepheyi terk etmesini ve Taliban’ın ülkeyi çok hızlı bir şekilde ele geçirmesini öne sürüyorlar. Oysa bahsettikleri mevzu yeni değil. ABD’de çok uzun süredir düşünce kuruluşları ve medya, teçhizat bakımından son derece kıt imkânlara sahip olan Taliban’ın, ABD ve müttefikleri tarafından eğitilip donatılan Afgan ordusunu her çatışmada nasıl hiç zorlanmadan bertaraf ettiğini tartışıp duruyordu. Nerede yanlış yaptıklarını, girildiği anda zaferin muhakkak olduğu intibaına kapıldıkları ülkede nasıl bu kadar başarısız bir hâle ve aciz vaziyete düştüklerini konuşuyorlar. Yani anlayacağınız, Afganistan’da Taliban üç günde zafere ulaşmadı; azim ve kararlılıkla 20 yıl verilen bir mücadelenin neticesini alıyorlar.

2013 itibariyle 350 binden fazla Afgan asker ve polisi eğitip silahlandıran ABD, müttefiklerini hava desteğiyle ayakta tutmaya çalışırken bilhassa 2015 itibariyle Taliban’ın ölümcül saldırıları başladı. Özellikle 500 Taliban mücahidinin iyi eğitilmiş ve donatılmış 3 bin işbirlikçi Afgan askeri karşısında kazanmış olduğu Kunduz savaşında, ABD’nin eğittiği askerlerin kendilerinden kat be kat daha az sayıdaki Taliban mücahidinden arkalarına bile bakmadan nasıl kaçtıkları görüldü. Daha sonra Helmand zaferi geldi. Bu kez 1800 Taliban mücahidi, üç bin Amerikan müttefiki Afgan askerine şehri dar etti. İyi silahlandırılmış Afgan askerinin Taliban karşısındaki çaresizliği ve kaçışı hem Afgan komutanları hem de ABD’lileri bir hayli şaşırtmıştı.

ABD’de bu vaziyeti analiz eden makalelerde genellikle iki unsur üzerinde duruldu. Bunlardan birincisi Amerikan müttefiki Afgan hükümetine karşı halkın nefreti ve ikincisi Amerikan destekli Afgan askerlerine karşı savaşan Taliban’ın inancı… Amerikalılar Taliban’ın ABD ve işbirlikçi Afganlar karşısında zafer kazanmasının birinci sebebi olarak, ABD’nin iktidara getirdiği kukla yöneticilerin her türlü pisliği yapmak suretiyle halkı kendisinden uzaklaştırarak Taliban’a yaklaştırmasını gördü. İkinci ve daha önemlisi ise işbirlikçi ordu sadece para için mücadele ederken, Taliban ulvi değerler için mücadele ediyordu, dolayısıyla Taliban ölümüne savaşırken, işbirlikçi Afganlar ölümü hissettikleri noktada silahlarını bırakıp kaçıyordu. Bir analizde bu vaziyet şu şekilde ifade ediliyordu:

“2015’te, Afgan Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün 11 şehirde 1657 polisi baz alarak yaptığı araştırma, Afgan polisinin sadece yüzde 11’inin Taliban ile savaşmak için mesleğe girdiğini, bunların birçoğunun ülkesine hizmet etmek ve para kazanmak için görev yaptığını, herhangi bir motivasyon unsurları olmadığı için ölümü göze almadıklarını ortaya koymuştur. Araştırmaya katılan birçok polis “bir dava için savaştıklarına” ikna olmamıştı. Taliban savaşçılarının ise çok büyük bir kısmının, özellikle ABD ve onlarla işbirliği yapan Afganlara karşı koymak için Taliban’a katıldığından en ufak bir şüphe yoktu.”

Zannediyoruz bu bilgiler, Taliban’ın Afganistan’da zaferi nasıl kazandığını izah etmek noktasında, anlamak isteyenler için, yeterli olacaktır. Anlamak istemeyen ve Müslümanların ABD’yi mağlup edebileceğine ihtimal vermeyenler, ilahları ABD’nin yeni bir oyun peşinde olduğu iddiasıyla Taliban’ın bu zaferinin arkasında bir bit yeniği aramaya devam edebilirler. Hatta ABD’nin her şeye hâkim olduğu yalanını birçok kişiye kabul de ettirebilir; fakat hakikat değişmez. Taliban, Afganistan’da anti emperyalist olma iddiasındaki herkesin gurur duyacağı bir zafer kazanmış, emperyalist ABD’yi Afganistan topraklarına gömmüştür!