“11 Eylül” ve sonrası gelişmeler malumdur. İslâm savaş tarihinde büyük bir kahraman olarak yerini alan Usame Bin Ladin ve sonrasında Afganistan’ın Amerika tarafından işgal edilişi ve sonrasında Irak ve daha da sonrasında Suriye ve Libya’nın işgal edilmesi vs.

Usame’nin şahsında 11 Eylül 2001’de gerçekleştirilen “Kendinden Zuhur” eylemi, Amerika’nın ininden çıkmasını sağladı. Bu da Küresel Sermaye Baronları’nın ayaklarını bastıkları zeminin daha bir kaygan hale gelmesine sebep oldu. Amerika o gün bugündür kendinde değil ve aklı başından alınmış bir şekilde her geçen gün biraz daha kendini kaybetmektedir. “Hantal Fil” her geçen gün daha bir hantallaşmaktadır. Amerikan’ın eski Başkanları’ndan olan D. Trump’ın itirafları pek çok şeyi açıklamaktadır. Trump’un dediğine göre, Amerika’ın Afganistan’daki hezimeti Vietnam’dan beter olmuştur. Baba ve oğul Bush’un yapıp ettiklerinin Amerika’yı küçük düşürdüğünü söyleyen Trump, milyonlarca insanın ölümüne sebeb olduklarının itirafında da bulundu. Bu itiraf yarınlar için çok önemli! Neticede Ortadoğu bataklığına çekilen Amerika bugün bu bataklıkta boğulmaktadır. Amerika ile birlikte Küresel Sermaye Baronları da haliyle boğulmanın eşiğine geldiler. Onları değil Çin, Mars’a göç de kurtaramayacaktır. En büyük bela, bizzat kendilerine isabet etmek üzere berdevamdadır.

Amerika önderliğinde NATO üyesi ülkeler başta olmak üzere, Rusya, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere, vs. dünyanın hemen her yerinde konuşlandırılan Deccal Komitesi’nin tetikçileri mahiyetindeki Küresel Sermaye Baronları, her ne olursa olsun hayatta kalma mücadelesi vermektedirler. Sünni İslâmın önlenemez yükselişi karşısında ne yapacağını, nasıl yapacağını bilemez bir durumda debelenip duruyorlar. Kaydı düşülmüş bir zaman dilimine girildiğini, mühürlenmiş bir zaman dilimi yaşandığını, zamanı gelmiş bir fikrin önünde hiçbir gücün duramayacağını biliyor ve görüyorlar. Bundan dolayıdır ki bu İblis/Şeytanî güruh, Afganistan’da ortaya çıkan yeni durum karşısında boş durmayacaklardır. Doğu Bloku Rusya’nın çöküşünde sebebiyet veren “Afganlı Öğrenci Hareketi” Taliban’ın bugün Batı Bloku Amerikan’ın çöküşüne de sebebiyyet vereceği düşüncesinin çok baskın olması, Taliban’ı daha büyük bir tehlikenin beklediğini de göstermektedir. Süreci iyi yönetememek, “Beklenen ve Özlenen İslam İhtilâl ve İnkılabı”nın bir 10 yıl daha ötelenmesine sebebiyet verebilir.

Not: “Afganistan son yüz elli yılda 3 kez işgale uğradı. 1839-1919 yılları arasında birkaç kez İngiliz işgaline uğradı. 1919 yılında İngilizleri mağlup ederek bağımsızlığını kazandı. Bu savaşta Afganlar yüzbinlerce kayıp verdi. 1979-1989 yılları arasında Afganistan, Rus işgaline maruz kaldı. Afganların Ruslara karşı verdiği direnişte 2 milyona yakın Afganlı hayatını kaybetti. 2001-2021 yılları arasında da Afganistan ABD işgaline uğradı. Bu savaşta da Afganlar yüzbinlerce kayıp verdi. Genele baktığımızda Afgan halkı süper güçlerle hemen hemen 200 yıldır savaş halinde.” (1)

Evet; İngiliz sömürgeciliğine son veren Sünni Müslüman Afgan halkının içinden çıkmış kahraman Taliban Hareketi, dün Doğu Bloğu Sovyet Rusya’nın, bugün de Amerika önderliğindeki Batı Bloğunun dağılmasına sebebiyet verecek gibi gözüküyor. Bakalım zaman ne gösterecek. Ama tehlike henüz tam olarak geçmiş değildir. Aslında daha büyük bir tehlikeye yelken açılmıştır da denilebilir. Nedir bu tehlike?

Deccal Komitesi’nin tetikçiliğini yapan Küresel Sermaye Baronları, vakti zamanında, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrasında Rusya ve Amerika merkezli iki zıt kutuplu bir “dünya düzeni” kurdular ve bu dünya düzenlerini tam 100 yıl sürdürebildiler. Mukadderatın önünde duramayacaklarını anlayan sözkonusu Klik, istikballerini garanti altına alabilmek adına tekrardan yeni bir “dünya düzeni” kurmak çabası içerisine girdiler. Kanaatimce, kurulması muhtemel “yeni dünya düzeni”nin yine iki kutuplu olacağını, ancak bu düzende eskisi gibi her iki kutupta yer alamamak gibi bir durumla karşı karşıya kaldıklarını da farketmiş olmalılar ki, temelde Kapitalizm ve Komünizmin evlendirilmesinden doğan Liberalizm ve Sosyalizm üzerinden çok kutuplu bir dünya düzenine geçmeyi hedeflemektedirler. Halbuki, mukadderat, ruh ve nefs arasındaki büyük savaşın gongunu uzun süredir çalıyor. Kalb hakikatinde bitişik ruh ve nefs kutuplarından birinden biri, yani Hak ve Batıl kutuplardan birinden birinin galebe çalacağı “Tek Dünya Devleti veya Düzeni”ne geçiş sürecinin yaşandığı günümüzde sözkonusu Klik kafayı yemek üzeredir. Son şans olarak tüm güçlerini Çin’e kaydırmış gözüküyorlar. Kuvvetle muhtemel, Afganistan’daki Taliban Hareketi üzerinden yeni bir oyun kurgulamak hevesindedirler. Son hamle olarak Çin’in Taliban’ın üzerine salınması sözkonusu dahi olabilir. Çin kendi çıkarları üzerinden böyle bir hamleye rıza gösterebilir belki ama ben yine de bunun çok uzak bir ihtimal olarak görüyorum. Ama yine de bir ihtimal olarak mümkündür. Esas yapmak istedikleri ise daha başka, sanırım.

Kanaatimce, “Yürüyen Büyük Doğu: İBDA” ruh ve fikir sistemi’nin öngördüğü “Yeni Dünya Düzeni” veya “Devletlerin Devleti” hâlinde “Tek Dünya Devleti” şeklinde temayüz eden/edecek olan “Başyücelik Devleti” üzerinden “Beklenen ve Özlenen İslâm İhtilâl ve İnkılabı”nın tüm kazanımları, daha evvel Şii İran Devrimi örneğinde olduğu gibi, Afganistan merkezli Taliban Hareketi’ne maledilmek istenmekte ve böylelikle, mukadderatın ötelenmesi üzerinden bir nebze olsun soluklanmak derdindedirler. Ama nafile! Ne zaman ki İslâmın özüyle oynamak niyeti hasıl oldu, oradan her daim galib çıkan İslâm oldu. Bu tür bir atraksiyondan lehlerinde hiçbir müspet netice çıkmaz. Her ne yapmak istediyseler, “İstikbâl İslâmındır” mutlak müjdesinin lehine olacak şekilde çuvalladılar. İslâm, Paganist-Putperesliğin; Ruh, Nefsin; Hak, Batıl’ın; dolayısıyla da Mümin, Kâfirin her daim bir adım önünde durmaktadır. Ne yaparlarsa yapsınlar, burun farkıyla da olsa azgın Satanist-Putperest azınlık galib gelemeyecektir. Çünkü “nefs” terbiye edilecek ve “ruh” bütün haşmetiyle muktedir olduğunu tüm dünya insanına gösterecektir.

Bu durum karşısında Sünni Müslüman Afganlıların namusunu muhafaza eden Taliban Hareketi’nin izzetli erlerinin yakın ve de büyük tehlikeyi gördüklerini, en azından süreç içerisinde daha iyi göreceklerini düşünüyorum, düşünmek istiyorum. Aksi takdirde, insanın aklını başından alacak gelişmeler karşısında tüm kazanımların kaybedilmesi an meselesidir. Kazanımların elde tutulabilmesinin asgari şartı, bütün dikkatlerin Anadolu merkezli bir İslâm İhtilal ve İnkılabında olmasıdır. Bu mevzuda, vakti zamanında Büyük Doğu Mimarı Üstad Necip Fazıl’ın Afganlı Mücahidlere önerdiği “İdeolocya Örgüsü” kilit bir noktadadır. “İdeolocya Örgüsü”, kıtalar çapında beklenen ve özlenen İslâm İhtilâl ve İnkılabı’nın da tohumu mahiyetindedir. Dünya tarlasına ekilen tohumların yeşermesi an meselesidir.

Nefs kutbunun temsilcileri olarak iş kotaran ve Deccal Komitesi’nin tetikçiliğini yapan Paganist-Putperest Küresel Sermaye Baronları, zamanın şahidlik ettiği Allah’ın “Kaabid- Kısıcı, sıkıcı, kısaltıcı” isminin tecellisine daha fazla dayanamayıp, süreç içerisinde ruhun karşısında konuşlanan nefsin durumuna eş bir noktada pozisyon almak durumunda kalabilirler, kalacaklardır da. Aksi takdirde büyük bir kıtlık veya açlık ilkin kendilerini vuracaktır. Buradaki kıtlık veya açlıktan kasıd hem maddi ve hem de manevi bir boyuttadır ve bu, nefs kutbunun pes etmesine kadar devam edecektir, bu da böyle biline! Bu durum, sözkonusu para babası Baronların ellerindeki tüm imkanların alınmasını da beraberinde getirebilir, getirecektir. Bütün kalblerin iki parmağı arasında olan Allah Azze ve Celle, Resûlü yüzü suyu hürmetine kalblere iman nurunu boca edecek ve tüm dünya insanının fevc fevc İslâma yönelişini de sağlayacaktır. Meselâ topyekûn dünya entelenjiyasının “Yürüyen Büyük Doğu: İBDA” ile karşılaşması hâlinde, meselâ Felsefe ve Hikmet dünyasında “Hakikat arayıcılığı” son bulabilir ve bizatihi “Hakikatin kendisi olan İBDA”nın yaşanması veya hayata hâkim kılınması sürecine girilebilir, girilecektir. “Devletlerin Devleti” olarak temayüz eden/edecek olan “Bayücelik Devleti”nin azametinin ne mânâ ifade ettiği de böylelikle çok kolay bir şekilde görülebilecektir.

Sonuç

“Kurtuluş Gemisi” hakkında son kelâm. Üstad Necip Fazıl’ın “Hâlim” isimli şiiri:

“Benim hâlim bu dipsizler yurdunda ne mi?

İn-cin yok bir ummanda düdük çalan bir gemi!”

Eserlerinde, İBDA’nın anlam genişlemesi üzerinden “gemi” mânâsı üzerinde çokça duran İBDA Mimarı’nın “İBDA” isimli şiirinden iki mısra:

“Neyi kurtarıyorsun henüz vakit varken

Yetiş kalkan bu gemi en son çare!”

Buradaki “gemi”nin “Nuh’un Gemisi”nden izler taşıdığını söylemeye gerek yok. Nuh Aleyhisselâm’ın davetine icabet etmeyenleri bekleyen akıbetin aynısı bugün İBDA’nın davetine icabet etmeyenleri de beklemektedir. “Nuh Tufanı”na denk bir “İdrak Tufanı” şartları içerisindeyiz! İnsanlığın içinde bulunduğu tehlike bedenî olmaktan çok ruhîdir. “Fıtrata musallat” bir zaman diliminde, ki bu zaman dilimi İBDA Mimarı’nın “Sona geldik, en sona…” sözü eşliğinde değerlendirildiğinde, insanlığın ruhunun tehlikede olduğu çok rahatlıkla görülebilir! Çünkü İblis/Şeytanın dölleri insan fıtratına musallat olmanın derdine düşmüşlerdir. Ama ruhun sahibi bizzat Allah Azze ve Celle’dir. Allah, insan kendi ruhundan üfledi. Bundan dolayıdır ki İslâm fıtratı üzerine dünyaya gelen insanın ebedî garantisi de yine Allah Azze ve Celle’dir. Hak ve hakikat adına, insanlığa musallat tüm belaların defi adına, “İlâhî ibda’da tekrar yoktur rastgele ibda da yoktur”, sözünden tüten mânâ bütün haşmetiyle yeryüzünü kaplayacak ve insanlığın “Kurtuluş Gemisi” tüm fırtınalara göğüs gererek engin denizlere açılacaktır, inşaallah! TEKBİR!

Kaynaklar:

1-https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/talibanin-tarihi-afganistan-ve-dis-mudahaleler/643036?fbclid=IwAR0wMjXc1MUVCNFXbYBi7vi_LMf67y5REyicrDfKW4xo1YNO7Qzjw-Sd-RI

Görüş: Osman Temiz