Soğuk Savaş’ın ardından dünyada hâkimiyeti ele geçirdiği ve artık gücü kimseyle paylaşmak zorunda olmadığı iddiasında olan ABD’nin, bu noktaya gelene kadar yaptığı en iyi şey ise her şeyi yapmaya gücünün yetebileceği fikrini insanların zihnine zerk edebilme kabiliyetini haiz propaganda gücüydü.

Bu başarılı illüzyon, 11 Eylül 2001’de uçaklarla hedef alınan İkiz Kuleler ve Pentagon’la birlikte çöktü. Hedef alınamaz olmasının sağladığı avantajla sermayenin merkez üssü hâline gelen, daha sonra askerî ve siyasî olarak dünya düzeninin kurucusu olan ABD, yıllarca emek vererek oluşturduğu imajın yıkılması sonrasında kudurmuş köpek misali İslâm dünyasının üzerine fiilen atılmaya teşebbüs etti.

ABD’nin Afganistan ve Irak işgallerinde eline aldığı işi yapmaktan aciz stratejik körlüğü ortaya çıkınca önüne gelenin ABD’ye kafa tutma cesaretini kendinde bulduğu bir dünya ortaya çıktı. İşin müntehasından bakıldığında, ABD’nin Afganistan’da aldığı mağlubiyet ise, 11 Eylül’ün, aradan geçen 20 yıllık süredeki tesirleriyle birlikte ne kadar ehemmiyetli bir hadise olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Yazının tamamı için TIKLA